Barbenheimer, tarz ve içerik olarak oldukça farklı olarak kabul edilen iki gişe rekortmeni filmin birçok diğer ülkede 21 Temmuz 2023’de aynı anda sinemalarda gösterime girmesinden öncesinde dolaşmaya başlayan bir internet meme’idir (internet geyiği)” (Kaynak: Wikipedia).
Sinema çevreleri ve internet dünyası, zamanımızın en tanınmış iki sinemacısı tarafından çekilen birbirinden son derece farklı iki filmin beklenmedik eşleşmesi hakkında çalkalanıyor. Greta Gerwig‘in Barbie‘si ve Christopher Nolan‘ın Oppenheimer‘ı sinema çevrelerinde ve internette tartışmalara yol açarak büyük bir başarı elde etti. Gerwig’in Barbie‘si feminizmi irdeleyip basmakalıp güzellik standartlarına meydan okurken, Nolan’ın Oppenheimer‘ı siyaset ve ifade özgürlüğünün karmaşıklığını irdeliyor.
Oppenheimer daha incelikli bir politika incelemesi sunarken, Barbie‘nin kadın temsili ve eşitlik konusundaki keşfi göz ardı edilmemelidir, çünkü her iki film de önemli tartışmalara katkıda bulunmaktadır. Greta Gerwig’in Barbie‘si, sevilen oyuncak bebekten bahsederken akla gelebilecek son düşüncelerden biri olan varoluşsal bir kriz yaşayan ana karakterinin canlı bir keşfi. Christopher Nolan’ın Oppenheimer‘ıysa izleyicileri atom bombasının babasının zihnine götürüyor.
Ken, ataerkilliğin gerçek dünyada egemen sistem olduğunu keşfettiğinde, bu zihniyeti taşımaya başlar. Sanki evrenin sondan bir önceki sırrını keşfetmiş gibi davranan Ken, tek başına Barbieland’e geri döner ve yeni felsefesiyle yönetimi ele alır. Barbie, Sasha ve annesi Gloria’yı (America Ferrera) Barbieland’e geri götürdüğünde, değişim karşısında şok olurlar ve onu kurtarmaya çalışırlar. Gloria istemeden de olsa Barbieland’deki herkesi kurtarmanın anahtarının kadın olmanın gerektirdikleri üzerine ateşli bir konuşma olduğunu keşfettiğinde, filmin iç anlamı kristal berraklığında ortaya çıkar. Gloria istemeden de olsa Barbieland’deki herkesi kurtarmanın anahtarının kadın olmanın gerektirdikleri üzerine ateşli bir konuşma olduğunu keşfettiğinde, filmin iç anlamı kristal berraklığında ortaya çıkar.
Gloria, kadın olmanın ne kadar zor olduğunu, çünkü sistemin kadınların başarısına karşı hileli olduğunu ve dünyada yanlış giden her şey için herkesin onları suçladığını savunuyor. Aslında Barbie kesinlikle hiçbir sorunun olmadığı tozpembe bir dünyaya aitti. Hem onun hem de Ken’in gerçek dünyaya gelişi bir kültür şokuydu, bu kadar kısa bir sürede toplumsal cinsiyet politikalarının karmaşıklığı hakkında her şeyi tam olarak kavramalarına imkan yoktu. Evet, Barbie’nin ataerkillik eleştirisinin yüzeysellikten öteye pek geçemediğini söylemek mümkün.
Oppenheimer’sa hem sınır tanımayan kendini beğenmiş bir entelektüel hem de eylemlerinin muazzam sonuçlarıyla yüzleşen bir insanı olarak sunma konusunda iyi bir iş çıkarıyor. Kutuplaştırıcı kişiliğine rağmen, onun en övgüye değer özelliklerinden biri inandığı şeyleri savunmaya olan tutkusudur. Oppenheimer, filmde tasvir edildiği gibi, konu bilim olduğunda dik duran bir adamdı ve konu kendi inançları olduğunda daha da gururlu bir bireydi.
Oppenheimer‘ı politik açıdan daha bilinçli bir film olarak görmek yerine, belki de en iyisi ikisinin politikayı irdelemek açısından farklı yaklaşımlarını tartışmak olacaktır. Gerwig, izleyicilerin çocukluklarını yeniden yaşamalarını amaçlayan bir nostalji filmi yaptı. Renkli ve görkemli evlerde yaşayan oyuncak bebeklerden bahsederken siyaset ikinci plandaydı. Nolan’ın karakter çalışmasıysa bu argüman için inşa edildi ve nükleer savaşın etiğini sorguluyor.