Anthony Hopkins, Ryan Gosling ve Rosamund Pike gibi başarılı oyuncuların rol aldığı Fracture- Cinayet Gecesi (2007), klasik bir katil kim filmi değil. Katilin kim olduğunu en başta zaten görüyoruz. Hatta cinayeti neden işlediğini de anlıyoruz.
Filmin konusu
Kariyer basamaklarını hızla tırmanan genç bir savcı henüz ilk duruşmada biteceği düşünülen bir cinayet davasını üstleniyor. Cinayet zanlısı suçunu itiraf etmiş, cinayette kullanıldığı düşünülen silah polisler tarafından bulunmuştur. Kaybetmeme zaafı bulunan hırslı savcı davayı kabul ettikten bir süre sonra hayatının belki de en zorlu davasıyla yüzleştiğini anlar. Görünüşe göre hem davaya devam etmesi hem de bırakıvermesi ona çok pahalıya patlayacaktır.
Tür: Suç, drama, gizem
Yönetmen: Gregory Hoblit
Yapım Yılı ve Yeri: 2007, Almanya-Amerika
Türkiye gösterim Tarihi: 18 Mayıs 2007
Oyuncular: Anthony Hopkins, Ryan Gosling, David Strathairn, Rosamund Pike
Süre: 1 saat 53 dakika
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Namuslu olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu
Bilindiği gibi olayların seyri genç savcı Beachum’ı çok zorlu bir tercihle yüzleştiriyor. Ben açıkçası filmi seyrederken avukatın geçmişini ve o ana kadar seyrettiğimiz tutumlarını düşününce onun aksi yönde karar alacağını düşünmüştüm. Ancak genç Beachum beni yanıltmayı başardı. Onun karşı karşıya kaldığı seçim temelde namuslu olup olmamakla ilgiliydi.
Beachum, Ted’den nefret eden polisin sahte kanıt hazırlama teklifiyle karşı karşıya kalıyor. Beachum önce bu teklifi reddediyor. Ancak Ted’in karısıyla sevgili olan polis Bob, Ted’in mahkemede aklanmasını istemediği için sahte kanıt olayının peşini bırakmıyor. Cinayet silahı süsü verilmiş silahı eve saklıyor. Ardından da bunu Beachum’a bildiriyor. Beachum burada mesleki ahlak değerleri ve kendi geleceği arasında bir tercihte bulunmak zorundaydı.
Sahte delili mahkemeye sunduğu an davayı kazanacağı kesin. Ama onun burada yüzleştiği durum sadece bir davayı kazanıp kaybetmemek değil. O eğer ki bu davayı kaybederse yeni başladığı işinden yani belki de ülkenin en prestijli hukuk bürosundan atılmakla karşı karşıya kalacak. Çünkü bürodakiler onu devam etmemesi yönünde uyarmışlardı. Diğer taraftan orada tanıştığı ve kendisine çok önem veren Nikki’yi kaybetmiş olacak.
Diğer taraftan Ted’in karısını öldürdüğünü herkes biliyor. Ancak mahkeme suç teşkil eden somut delillerle karar vermek zorunda. Yani aslında Beachum için vicdansal bir rahatlama yolu bulunuyor. O eğer polisin hazırladığı sahte delil kozunu kullanırsa suçsuz birisini değil suçunu kanıtlayamadıkları cani birisini hapse göndermiş olacak.
Terazinin bir kefesinde neredeyse tüm hayatı, geleceği ve gerçekten suçlu birisini hapse attırma seçenekleri bulunuyor. Diğer taraftaysa mesleki ahlak değerleri. Çünkü ne olursa olsun sahte kanıt kullanarak birisini mahkum ettirdiği anda bu yanlışı bir ömür boyu vicdanında taşıyacağını biliyor. Beachum bir kanun adamı ve kullandığı yöntemler kanunlara uygun olmalı…
Beachum sonucu ne olursa olsun her şeyi göze alıyor ve sahte yollarla üretilen delili kullanmayı reddediyor. Onun mahkeme salonunda verdiği vicdansal savaş gerçekten görülmeye değer. Kelimenin tam anlamıyla her şeyini kaybetmeyi göze alarak kanunların çizdiği yoldan ayrılmıyor.
Beachum bu tercihi yaptığı anda aslında sadece kendisinin değil diğer herkesin seçimlerini etkilemiş oluyor. Kendisinin, Ted’in hatta Rob’un hayatına sihirli bir dokunuş yapıyor. Ted’in komadaki karısıyla ilişkisi ortaya çıkacağı için kendisini vuruyor.
Rob kendisini vurduğu anda aslında Ted’in yakayı ele vermesini sağlıyor. Beachum o an anlamasa da bir süre sonra Rob’un silahının Ted’in evinde bulunan silahla aynı olduğunu fark ediyor. Ted, evde silahları bıraktıkları anda masada duran ve hiç ateşlenmeyen silahı kendi kullandığı cinayet silahıyla değiştirmişti. Silahlar birebir aynı olduğu için Rob kendi silahı zannederek cinayet silahını alarak evden ayrılmıştı. Silahın bulunmama nedeni buydu.
Eğer Beachum sahte delil kullanmayı kabul etseydi Rob kendisini vurmayacaktı. Rob kendisi vurmasaydı Ted’in yaptığı plan asla ortaya çıkmayacaktı. Belki Ted hapse girmiş olacaktı ama Beachum sahte delil kullandığı için hayat boyu vicdan azabı çekecekti.
Beachum aslında ilk bakışta kendi aleyhine bir karar vermiş gibi görülse de taşlar yerine oturduğu zaman ne kadar doğru bir tercihte bulunduğu anlaşılıyor.
Film mesleki ahlak kriterlerinin her türlü çıkarın üstünde tutulması gerektiğini anlatıyor. İlk bakışta birbirlerinden farkı yokmuş gibi duran iki hukuk insanı bir süre sonra tamamen ayrışıyor.
Beachum, Ted’in komadaki karısının yaşam fişini çektireceğini anladığı anda buna engel olmak için mücadele vermeye çalışıyor. Davayı kaybetmesine rağmen savaşmayı kesmiyor. İşte o an Nikki ve kendisi arasındaki farkı acı da olsa fark ediyor. Nikki onu mücadelesinin en kritik anında “Ted’in karısı ölürse ölsün bize ne” anlamına gelen sözlerle terk ediyor, yalnız bırakıyor. Onun verdiği bu mücadele Ted’i bile kendine hayran bırakıyor aslında.
Zaten sonrasında hukuk bürosunun patronu Beachum’a büroya dönmeyi teklif ediyor. Onun verdiği mücadeleden o bile etkileniyor.
Kusursuz Cinayet Yoktur
Finalde Ted elini kolunu sallayarak uzaklaşmak üzereyken aslında karısını öldürmekle kusursuz planına kusur bulaştırdığını anlıyor. Ted cinayete teşebbüs ettiği davadan beraat ettiği için aynı suçtan bir daha yargılanamayacağını biliyor. Ancak karısını öldürdüğü anda cinayete teşebbüs suçu cinayet suçlamasına dönüşmüş oldu. Dolayısıyla artık ona cinayet suçlamasıyla yeni bir dava açılabilecekti. Beachum ulaştığı yeni kanıtlarla onu mahkum ettirmekte zorlanmayacak.
Cinayet Gecesi film incelemesinin tamamına 25. Kare Youtube kanalından ulaşabilirsiniz.