Sinema Sayfam

Trans (2013) Film İncelemesi- Beyin Yakıcı ve Şaşırtıcı

Trans-film-incelemesi-1

Son derece sağlam bir senaryo, beyin yakıcı bir konu ve harika oyuncular… 2013 yapımı Trans’ın, sadece son derece başarılı finali (beklendik ama yine de güzel bir final) değil, bence her bir sahnesi konuşulmaya değer…

Filmin konusu

Bir grup soyguncu pahalı bir sanat eserini bir tabloyu çalmak istiyor. Ancak soygun sırasında bir şeyler ters gidiyor ve tablo kayboluyor. Soyguncularsa müzayedeci Simon’dan şüphelenmektedirler; ancak Simon başından darbe aldığı için o an neler yaşandığını hatırlamamaktadır. Çözüm olarak onu bir hipnoterapiste götürürler… 

Trans, beyin yakıcı filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken bir yapım.

Spoiler içeren kısma geçiyoruz.

Orijinal Adı: Trans
Tür: Suç, drama, gizem
Yönetmen: Danny Boyle
Ülke: İngiltere, Fransa, Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 13 Haziran 2013
Oyuncular: James McAvoy, Vincent Cassel, Rosario Dawson, Danny Sapani, Wahab Sheikh, Tuppence Middleton
Süre: 01s 41dk
IMDB: 6,9
25. Kare puanı: 7,1

Elizabeth ve Simon’ın geçmişi

Önce her şeyi daha iyi anlayabilmek için genel bir çerçeve çizmemiz gerekiyor. Yaşananlara kuş bakışıyla bir göz atalım.

Olaylar aslında Simon’un kumar sorununu çözmek için hipnoterapi almaya gitmesiyle başlıyor. Tam bir buçuk yıl önce… Simon’ın kumar bağımlılığı güçlü olduğu için çok fazla seans alması gerekiyor ve bu seanslar sırasında Elizabeth, Simon’dan etkileniyor ve ikisi yakınlaşıyor. Çünkü Simon gerçekten sempatik birisi… Elizabeth, meslekî bağlamda yanlış olduğunu bile bile Simon’la bir ilişki yaşıyor. Elizabeth ona kelimenin tam anlamıyla aşık oluyor.

Ancak Simon bir süre sonra değişmeye başlıyor ya da gerçek karakterini ortaya döküyor. Elizabeth’i kıskanıyor, ona sorunlar çıkarmaya başlıyor… Elizabeth özellikle şiddet de gördükten sonra artık ondan iğrenmeye başlıyor. Sevgi kalmıyor aralarında; ama Simon onun peşini bırakmıyor. Elizabeth polise gidiyor avukata başvuruyor; ancak resmî yollardan bir sonuç alamıyor. Böyle giderse işin sonunun nereye varacağını biliyor. Simon takıntılı bir manyak ve eğer Elizabeth’i elde edemezse ona zarar vereceği hatta onu öldüreceği kesin…

Elizabeth güçlü bir kadın ve bu çaresizlik modunu kısa sürede üzerinden atıyor ve kuzuyken kurda dönüşüyor. Simon’un kumar bağımlılığına yönelik hipnozlarında bu kez ona kendisini unutmasını telkin etmeye başlıyor. Bu Elizabeth açısından bir risk; ancak başka çaresi kalmıyor. Elizabeth bir risk daha alıyor. Simon’a Francisco Goya’nın ünlü Havadaki Cadılar tablosunu çalıp kendisine getirmesini de telkin ediyor.

Elizabeth’in bu noktada kaybedeceği hiçbir şey yok. Aksine güzel bir intikam almış oluyor. Eğer tablo kendisine ulaşsa da Simon onu çalarken yakalansa da kazanan kendisi olacak…

Peki, neden bu tablo?

Neden bu tablo?

Simon’ı bir sahnede bu tabloyu canlandırırken görmüştük. Ancak Elizabeth’in bu tabloyu istemesinin nedeni elbette bu değil. Bu tablodaki çizimler Elizabeth’in başına gelenleri özetliyor. Çizimde havada görünen kişi cadıların saldırısına uğruyor. Bir çaresiz bir durumu yaşanıyor. Ona kimse yardım etmiyor. Aynen hiç kimsenin Elizabeth’e yardım etmemesi gibi.

Elizabeth tablodaki kurbandı, kendisine saldıran Simon cadı… Sağ altta görünen eşek acı içinde kıvranan, sorunlar yaşayan birisinin bulunduğu durumu anlamama, onunla empati kuramama anlamındaki cehaleti temsil ediyor. Elizabeth’in yardım istediği polisler, avukatlar ya da diğer insanlar tablodaki eşek oluyor.

Elizabeth’in bu tabloyu satmak ve para kazanmak gibi bir derdi yok. Onu alıp bir anı gibi bir intikam nişanesi gibi duvara asmak istiyor.

Frank ve Simon tanışması

Simon’un hipnozdan kolayca etkilendiğini biliyoruz. Bu tabloyu çalma fikri aklında yer ediyor. Kumar borçları biriktikçe birikiyor; çünkü Elizabet ona kumara devam etmesini telkin ediyordu. Simon’un bu borçları ödemesi gerekiyor. İşte bu noktada Riz adındaki adam Simon ve Frank’i tanıştırıyor. Frank, usta bir hırsız… Simon’un borçlarını ödüyor ve tabloyu çalmak için anlaşıyorlar. Frank’in elinde başkasına ait bir kart görmüştük. Diğer elemanlarda da kart vardır. İşte bunları ayarlayan kişi Simon’dı.

İşte şimdi geldik müzayede yani soygun gününe…

Soygun gününde yaşananlar

Simon tabloyu alıyor ve acil eylem planında olduğu gibi çantaya yerleştiriyor. O aslında bu sırada çizimi jiletle kesip alıyor. Ancak biz bunu daha sonra göreceğiz…

Simon Frank’in çantayı açmasını istemiyor. Açarsa çizimin orada olmadığını görecek… Bu nedenle ona bir müdahalede bulunuyor. Dikkat ederseniz elektriği tam olarak tenine değdirmiyor, onun gömleğine değmesini sağlıyor. Amacı onu bayıltmak değil; sadece onun dikkatini dağıtmak…

Frank ne olduğunu anlamıyor ve Simon’a sağlam bir darbe vuruyor. Bu darbe onun beynine hapsedilen eski anıların ortaya çıkması için bir tetikleyici görevi üstlenecek. Frank güya tabloyu alıp uzaklaşırken ona küfrediyor; çünkü neden böyle yaptığını anlamıyor. Frank daha sonra çantanın boş olduğunu görecek ve tabii ki Simon’dan şüphelenecek. Ancak Simon hastanede olacağı için oradan çıkana kadar ona bir şey yapamayacak.

Simon’a dönersek bu sırada onun yerde baygın halde yattığı görülüyor. Hemen ardından da hastane sahnesine geçiş yapılıyor. Hileyi ve geçişi fark ettiniz mi? Aslında Simon hastaneye buradan geçiş yapmıyor. Ayağa kalkıyor ve dışarı çıkıyor. Biz bunu çok daha sonra anlayacağız. Bu sırada tablo hâlâ onun ceketinde…

İşte tam bu sırada Elizabeth ona mail atıyor ve onu bana getir diyor. Bu bir telkin… Telefonda Elizabeth’in resmi görülüyor. Bu onun maile eklediği bir fotoğraf. Simon’a kendisini hatırlatıyor.

Simon az önce aldığı darbenin etkisiyle Elizabeth’i ve onun kendisine yaptığı telkinleri hatırlamaya başlıyor. Kendisine rastgele oradan geçen bir araç çarptığında o kadını Elizabeth sanıyor. Hafızası tam olarak yerinde değil zaten ve aracın içinde o zavallı kadını boğarak öldürüyor. Simon’un ne kadar şiddet yanlısı olduğu ve Elizabeth’in önsezilerinde ne kadar haklı olduğunu bu an daha iyi anlıyoruz. Öfke ve aldatılma hisleri duyuyor içerisinde… Kadını öldürmesinde bunların da etkisi var.

Simon bu andan sonra bu kırmızı aracı bir otoparka götürüyor. Kadının cesedini ve tabloyu bagaja koyuyor ve elinde bu kadının aracının anahtarıyla yarı baygın yürümeye başlıyor. Bir süre sonra da kendisinden geçiyor.

İşte bu andan sonra onu hastaneye alıyorlar ve o güya bir kahramana dönüşüyor.

Elizabeth, oyun planı kuracak; ama…

Elizabeth’in tabloyu istediğini unutmayın. Onun motivasyonu bu… Bu yüzden bunca zahmete giriyor ve tehlikeye atılıyor. Para falan umurunda değil… O da bir kurt ve savaşıyor… Geri çekilmiyor.

Simon neden bunca seçenek arasında Elizabeth’i seçiyor? Çünkü henüz hatırlamasa da onunla bir geçmişi var. Bu yüzden doğrudan bir bilinçaltı yönelimiyle onu seçiyor.

Trans film incelemesinin tamamı 25. Kare Youtube kanalında.

Exit mobile version