Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dördüncü bölümdeyiz… Bölümün adı Büyük Dalga… Bu isim, Numenor Krallığını yerle bir edecek kehanetle ilişkilendirilmiş… Bölümde özet olarak; cücelerin taşıdığı sırrı, Numenor Kral’ının durumunu ve Theo’nun elindeki o gizemli kabzanın kökenini öğrendik diyebiliriz.
Kehanet
Kraliçe Miriel’i, bölümün hemen başında adada doğan çocuklara hoş geldin derken görüyoruz. Aslında bu bir rüya sahnesi ve kraliçenin taşa dokunduğu zaman gördüğü kehaneti gösteriyor. Bu sakinlik ve huzur Numenor’un sakin ve barış dolu günlerini temsil ediyor. Ancak birden uzaktan uzaktan bir uğultu duyuluyor. Prenses hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Aynen Galadriel’in uyarılarına kulaklarını tıkadığı gibi… Galadriel, daha sonra bu kehanete vakıf olduktan sonra Kraliçe’nin bu kehaneti yanlış yorumlamış olabileceğini söylüyor.
Büyük dalga ya da kıyamet, Kraliçe’nin Sauron tehlikesine göz kapaması olarak düşünülebilir.
İşte kehanete bu bağlamda yaklaşırsak ilk duyulan uğultu yani Kraliçe’nin umursamadığı bu ses Galadriel’in adaya geldiğinde yaptığı uyarı oluyor. Kraliçe bu sese kulak tıkıyor ve umursamıyor; ancak bu kez daha güçlü bir uyarı geliyor. Bu kez saray sallanmaya başlıyor.
Sarayın sallanmayı bence Galadriel’in kuledeki kralı görmesi anlamına geliyor. Çünkü orada Galadriel’in sözleri Kraliçe’yi aslında içten içe sallıyor ve ona şok yaşatıyor. Ancak Kraliçe hâlâ korkuyla hareket etmeye, ayrıca iç sesini ya da inançlarını bastırmaya devam ediyor. Kraliçe elbette Elf’lerin kendi halkıyla düşman olmadığını asıl düşmanın Sauron olduğunu biliyor. Ama bu düşüncelerini ve kehaneti elbette içine atma ve halktan gizlemeye devam etme kararında…
İşte bu son aşamada artık Ak Ağaç devreye giriyor. Aynen kehanette olduğu gibi yaprakları dökülmeye başlıyor. İşte bu aşamada Kraliçe’nin kendisi ne derece ikna oluyor bilemem; ama artık bunu halktan gizleyemez.
Galadriel aslında tüm çabası ve inadına rağmen hatta Elf kibrini bile geriye atarak Kraliçe’ye lütfen demesi hatta yalvarırım demesi hatta Palantir denilen o her şeyi gören göze dokunduktan sonra söyledikleri bile Kraliçe’nin bu konudaki düşüncesini değiştirmedi. Tüm bunlar damla damla bardağı doldurmaya yaradı. En sonunda Ak Ağacın yapraklarının dökülmesi Kraliçe Miriel’i ikna etmeye yetti.
Muhtemelen Galadriel’in söylediği gibi kehaneti yanlış yorumladığını fark etti. Kehanet görülen o büyük dalga Sauron’un yaktığı bu ateşin onları da yakacağı anlamına geliyordu. Kafasını kuma yani kendi krallığına gömmesi ve ben hiçbir şeye karışmıyorum demesi bir şey değiştirmez.
Eğer savaş sana doğru geliyorsa savaştan kaçamazsın…
İsildur’un kaderi şekilleniyor
Geçen bölümde de İsildur’un Numenor’un kayalıklarına baktığını görmüştük. İsildur yine kayalıklara bakıyor ve adeta kendisinden geçiyor. Nedir onu oraya çeken şey? Bu bölümde ilk kez onun bir fısıltı duyduğunu anlıyoruz. Gizemli bir ses kendi adını fısıldıyor.
Bu ses sonrasında İsildur yelken halatını bile bile bırakıyor. Bu elbette fark ediliyor. Bunun ardından hem kendisi hem de iki arkadaşı Deniz Muhafızları’ndan atılıyor. Her şerde bir hayır vardır derler ya işte bu kaderin ağlarını ördüğünü bir an aslında. İsildur o sesi duymasaydı halatı bırakmayacaktı. Halatı bırakmasaydı onlar kovulmayacaktı. Kovulmaları en sonda Kraliçe’nin koruması olarak gönüllü olmalarının yolunu açtı…
Sanki her şey birbirine bağlı ilerliyor. Kaderin önemsenmeyecek kadar minik dokunuşları adeta kelebek etkisi gibi devasa dalgalara dönüşebiliyor. İşte buradaki o fısıltı aslında gelecekte tüm Orta Dünya’nın kaderini etkileyecek büyük bir olayın başlangıcıydı… İsildur’un gelecekte neler yapacağını biliyoruz.
Güç Yüzükleri 4. bölüm incelemesinin tamamına 25. Kare Youtube kanalından ulaşabilirsiniz.