Bir önceki yazıda ilk iki filmin değerlendirmesini yapmıştım. O yazıya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Şimdi serinin diğer filmleriyle devam ediyoruz.
3. Film: Jurassic Park III (2001, IMDb: 5,9)
Üçüncü film B bölgesinde yani Sorna adasında geçiyor. Filmin hemen başlarında adayı gözlemlemek isteyen bir adam ve çocuğu teknenin kaza yapması sonrasında adaya düşüyorlar. Film bu ikisinin adadan kurtarılma macerası…
İkinci filmde görmediğimiz Dr. Alan “Hiçbir güç beni o adaya götüremez” dese de araştırmaları için bolca yardım alınca sözünde duramıyor. Jurassic Park III’te yine ilk filmden hatırladığımız araştırmacı Amanda Kirby de yer alıyor. Amanda evlenmiş ve bir tane çocuğu var. Amanda adaya gitmiyor; ancak finalde Dr. Alan ve diğerlerinin kurtarılması için adaya bir tim gönderilmesini sağlıyor.
Üçüncü film aksiyon olarak ilk iki filme göre daha zayıf kalmış. Dinozor sahneleri elbette güzel; ancak filmin finali çuvallamış diyebilirim. Nehirde geçen o yapay mücadele beni hiç tatmin etmedi. İnandırıcılıktan uzaktı. Ara sahnelerdeki dinozor saldırıları ve onların yaşattığı heyecan finalden daha güzeldi.
Bu filmle ilgili söylenmesi gereken en önemli detay finalde bazı kanatlı dinozorların yeni yerleşim yerleri aramak için uzaklara açılması. Bunun dışında serinin genel hikâyesine katkı sağlayacak herhangi bir gelişme yaşanmıyor.
Jurassic Park III bence hem ilk üç film içerisinde hem de serinin tamamında en zayıf olanıydı.
4. Film: Jurassic World (2015, IMDb: 6,9)
Bir önceki filmden tam 14 yıl sonrasındayız. Filmde artık tamamen yeni yüzler görüyoruz. Dinozor yetiştiricisi Owen ve park yöneticisi Claire çok doğru iki seçim olmuş. İkisi de filme çok yakışıyorlar. Zaten bu ikiliyi daha sonraki filmlerde de göreceğiz.
Senaryoya gelirsek ilk filmde seyrettiğimiz iş adamı Hammond ölmüş; ama onun hayali gerçekleşmiş. Yani ilk filmde seyrettiğimiz Nublar adasına inanılmaz boyutlarda devasa bir dinozor parkı kurulmuş. Aynı anda 20 binin üzerinde ziyaretçi alabilen, son derece teknolojik harika bir park.
Bu filmin en önemli özelliği artık dinozorların farklı bölgelerde yetiştirilmeye başlanması. Onlar artık nesli tükenmiş canlılar olmaktan çıkmış. Güvenli alanlarda çeşitli dinozorlar üretiliyor ve besleniyor.
Ancak Nublar adasındaki tesislerde yine insanların açgözlülüğünün ve daha çok para kazanma hırsının bir sonucu olarak genetiği ile oynanmış yeni ırklar üretiliyor. Daha yırtıcı, daha büyük ve daha vahşi türler meydana getirmeye çalışıyorlar. Onların DNA’larında bulunan genetik boşlukları vahşi hayvanların genleriyle dolduruyorlar.
Sonuç olarak yaklaşık 15 metre boylarında, inanılmaz zeki ve vahşi bir tür elde ediliyor. Bu tür Indominus Rex olarak isimlendiriliyor. Bu o kadar zeki bir yaratıktır ki güvenli kafesten kaçmayı başarır ve adada bulunan hemen her canlıya saldırmaya başlar.
Serinin dördüncü filmi son derece eğlenceli ve çok başarılı bir macera filmi. Dinozorlar çok gerçekçi. Onları izlemeye doyamıyorsunuz. Final sahneleri gece çekimi olmasaydı, bu çekilmiş en iyi dinozor filmi olabilirmiş.
Macera, komedi, heyecan, aşk ve harika dinozor sahneleri… Modern anlamda iyi bir dinozor filmi seyretmek istiyorsanız Jurassic World (2015) sizin için doğru bir seçim olacaktır.
5. Film: Jurassic World: Fallen Kingdom- Jurassic World: Yıkılmış Krallık (2018, IMDb: 6,1)
Jurassic World: Yıkılmış Krallık bir önceki filmin 3 yıl sonrasında geçiyor. Beş film içerisinde en yüksek aksiyon ve macera bu filmde diyebilirim. Hem senaryo bağlamında doyurucu bir film hem de dinozor sahnelerinin kalitesi şu ana kadarkilerin en iyisi.
Detaylara girmeden konuyu şöyle özetleyebilirim. İlk filmde seyrettiğimiz Nublar adasındaki sistem tamamen çökmüş. İnsanlar şirkete büyük miktarlarda tazminat davaları açmış ve sonuç olarak artık adada bulunan o görkemli park yıkılmış bir krallığa dönüşmüş.
Bu sırada adada bulunan yanardağ uyanmış ve bir şeyler yapılmazsa adada yaşayan tüm dinozorlar ölecektir. Yetkililer adaya müdahale ederek dinozorları kurtarıp kurtarmamayı tartışırken Claire’e çok zengin birisinden bir teklif geliyor. Bu teklifi getiren kişi ilk parkın kurucusu Hammond’ın iş arkadaşı Benjamin Lockwood adında bir adam. Teklif nettir: Adadan kurtarabildiğimiz kadar dinozor alalım ve onları güvenli bir yere nakledelim.
Bu teklif Benjamin’e ait olsa da yaşlı adamın işleri emanet ettiği kişi yani Eli, onun arkasından iş çevirmektedir ve adadan alınacak dinozorları açık artırmada satmak üzere anlaşmalar yapmıştır.
Sonuç olarak Owen ve Claire adaya giderler. Orada Owen’ın yetiştirdiği yırtıcı dinozor Blue’yu yakaladıktan sonra onları adada ölüme terk ederler. Ancak Claire ve diğerleri hayatta kalmayı başarırlar ve açık artırmanın yapılacağı yere kadar giderler.
Film gerçekten güzel. Katıksız bir macera ve sağlam bir dinozor filmi.
Bu filmle ilgili söylemeden geçemeyeceğim iki önemli detay var. Birincisi yeni ve vahşi melez Indoraptor. Bu şu ana kadar gördüğümüz en yırtıcı ve en vahşi melez dinozor. İnsanların dinozorların varlığını bile para ve silaha dönüştürme hırsı hem inanılmaz hem de mide bulandırıcı.
İkinci detaysa şu: Film boyunca seyrettiğimiz küçük kız Maisie aslında aynen dinozorlar gibi üretilmiş ya da klonlanmış bir canlı. Doğal bir insan değil. Yaşlı adam Benjamin Lockwood, kendi kızının ölümü sonrasında kızının küçüklüğünü birebir aynıyla üretmiş ve onu torunuymuş gibi seviyor. Böyle bir gelişmeyi Jurassic Park evreninde ilk kez gördük.
Küçük kız filmin sonunda Owen ve Claire’le kalıyor. Hayatta kalan dinozorlar ki buna Blue da dahil, doğaya kaçıyorlar. Yani dinozorlar artık adadan çıkarak karada yani insanların bulunduğu alanlarda yaşamaya başlıyorlar. Jurassic Park, Jurassic World’e dönüşüyor.
Serinin en son filmi olan Jurassic World Dominion- Jurassic World Hâkimiyet bugün gösterime girdi. Filmi seyrettikten sonra düşüncelerimi paylaşmayı düşünüyorum.
