Güney Kore sinemasındayız. A Tale Of Two Sisters (2003), Türkçede iki kız kardeşin hikâyesi anlamına geliyor. Film Türkçeye Karanlık Sırlar olarak çevrilmiş. Filmde anneleri ölmüş iki kız kardeşin, bir süre tedavi almalarının ardından evlerine döndükten sonra yaşadıkları anlatıyor.
Filmin kurgusu oldukça karışık. Zamansal akış düz ilerlemiyor. Özellikle sonlara doğru zaman ve mekanlar çok karışıyor. Ayrıca kızların psikolojileri oldukça bozuk olduğu için onların zaman zaman gördükleri hayaller ya da halüsinasyonlar da işin içine girince filmin çözümü daha da zorlaşıyor.
Ben bu yazıda filmin asıl hikâyesini ve karmaşık noktaların çözümünü, yapabildiğim en kısa haliyle anlatmayı düşünüyorum.
Bu arada filmi henüz izlemeyenlere not: Bu aksiyondan uzak, psikolojik bir gerilim filmi. Bu nedenle çoğu izleyiciye sıkıcı gelebilir. Bu türü seviyorsanız izlemenizi öneririm.
Orijinal Adı: Janghwa, Hongryeon (A Tale of Two Sisters)
Tür: Drama, korku, gizem
Yönetmen ve senarist: Jee-woon Kim
Ülke: Güney Kore
Türkiye Gösterim Tarihi: 05 Kasım 2004
Oyuncular: Lim Soo-jung, Jung-ah Yum, Kim Kap-su, Moon Geun-young, Mi-hyeon Park, Gi-hong Woo
Süre: 01s 54dk
IMDB: 7,1
25. Kare puanı: 7,2
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Kızların asıl hikâyesi nedir?
Tam olarak kaç yıl ya da ne kadar zaman önce olduğunu bilmiyoruz; ancak kızların babası olan adam, aynı yerde çalıştığı bir hemşireyle ilişki yaşamaya başlıyor. Bu hemşire muhtemelen evlerine de gelip giden birisiydi. Kızların annesi bu ilişkiyi öğrenince kendisini Soo-yeon’un odasında bulunan dolapta asıyor. Duyduğu sesler üzerine dolabı açan küçük kız Soo- yeon dolabın altında kalıyor. Bu sırada aşağıda bulunan ve sonradan üvey anneleri olacak kadın yani hemşire Eun-joo, üst kata çıkıyor. Küçük kızın orada sıkıştığını görüyor; ancak müdahale etmemeyi seçiyor ve onu orada ölüme terk ediyor. Aşağıya inince bir anda vicdana geliyor ve kızı kurtarmak için geri dönüyor.
Ancak tam bu sırada büyük kız Soo-mi, odasından çıkıyor ve ona “Hayatımıza karışma” diye çıkışıyor. Bu söz üzerine hemşire kadın üst kata çıkmaktan vazgeçiyor. Soo-mi’ye “Bir gün buna pişman olacaksın” diyor. Soo-mi aslında bilmeden kardeşinin ölümüne neden oluyor.
Film boyunca bu yüzden birkaç kez ona sarılıp geç kaldığı için özür diliyor ve bir daha olmayacak, diyor. Bunlar onun vicdan azabı…
Soo-mi muhtemelen eve dönünce acı gerçekle yüzleşiyor ve her şeyi anlıyor. Babası annesine ihanet etmişti ve annesi bu kadın yüzünden intihar etmişti. Kız kardeşini ölüme terk eden de bu kadındı. Soo-mi, hemşire kadının “Bir gün buna pişman olacaksın” sözlerinin ne anlama geldiğini daha sonradan anlıyor. Çünkü bu sözleri ileride göreceği halüsinasyonda ona söyletiyor. Demek ki bu sözlerin ne anlama geldiğini bir süre sonra da olsa anlamış.
Soo-mi, filmin başında eve geldiği zaman aslında evde sadece kendisi ve babası var. Tam olarak iyileşmeden ya da belki de iyileştiği düşünülerek veya tedavisine evde devam etmek üzere babası tarafından eve getiriliyor. Ancak o kız kardeşinin ölümünü hâlâ kabullenmemiş ve bunu inkâr ediyor. Bilinçaltında elbette kız kardeşinin öldüğünü biliyor; ancak bu gerçekle yüzleşmekten kaçıyor.
Kız kardeşine önce üvey annesinin zarar verdiğini hayal ediyor, onu korumaya çalışıyor. Daha sonra üvey annesinin onu öldürdüğünü hatta kendisine de saldırdığını düşünüyor. Daha sonra kendisini üvey annenin yerinde hayal ettiğini anlıyoruz. Bunun nedeni içten içe duyduğu suçluluk duygusu. Odasından çıktığında yaptığı müdahaleyle kız kardeşinin ölümüne neden olduğunu anladığı için aynı zamanda kendisini de suçluyor.
Üvey anne filmin ilerleyen zamanlarında eve geliyor. Babanın telefonda konuştuğu kişi oydu. Eve gelerek Soo-mi’yle yüzleşmek istemiyordu, ama kocasından sürekli onun sağlığı hakkında bilgi alıyordu.
A Tale Of Two Sisters (2003) film incelemesinin tamamına 25. Kare Youtube kanalı üzerinden ulaşabilirsiniz.
