Jack Nicholson, Michael Keaton ve Kim Basinger’lı Batman’i (1989) çok uzun zaman önce seyretmiştim. Bugün filmi tekrar bir “alıcı gözle” seyretme imkanı buldum ve filme yönelik birkaç değerlendirmemi burada paylaşmak istedim.
Seyretmeyenler için filmin konusu özetle şöyle: Gotham şehrindeyiz. Her zaman olduğu gibi şehir suçlular tarafından neredeyse tamamen esir alınmış ve suç oranları tavan yapmış. Carl Grissom adınki bir suç patronunun adı ön plana çıkıyor. Polis onun peşinde… Jack Nicholson’ın canlandırdığı ve filmin ilerleyen dakikalarında Joker’e dönüşecek olan Jack Napier, Grissom’un sağ kolu; ancak onun eşiyle gizlice devam eden bir ilişkisi var.
Batman’se ortalığa 20 gün önce çıkmış ve adı yeni yeni duyuluyor. Polis onun varlığını kabul etmese de adı suç dünyasında bir efsaneye dönüşmüş bile… Sokak serserileri bile ondan korkuyorlar. Filmde Vicki adında bir fotoğrafçı var. Vicki gazetede çalışıyor ve Batman’in fotoğraflarını çekebilmeyi amaçlıyor.
Olaylar bir süre sonra Bruce Wayne- Batman, Joker ve Vicki’nin yollarının kesişmesine neden oluyor.
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Jack Nicholson mükemmeldi; ancak…
Jack Nicholson’a laf söylersem sanırım cümlemi bitirmeden kafama kocaman bir taş düşebilir. Efsane bir oyunculuk demekten başka bir söze gerek yok. Bazı Joker sahnelerini başa alarak tekrar be tekrar seyrettim. Aynı şekilde Batman rolündeki Michael Keaton’da üzerine düşeni fazlasıyla yapmış gibi duruyor. Oyuncuları bir tarafa bırakalım ve karakterlere bakalım.
Bruce Wayne’in yaşamı ve geçmişi bir sır değil. Özellikle de onun ailesinin nasıl öldüğü… Buna rağmen gazetecilerin özellikle o şehirde yaşayan Knox’un bunu bilmemesi biraz komik kaçmış. Bruce Wayne’in o sokağa neden çiçek bıraktığını bir gazeteci nasıl anlayamaz? 100 yıl önceden bahsetmiyoruz. Ayrıca göz önünde bulunmayan birisinden de söz edilmiyor. Söz konusu kişi mültimilyarder Bruce Wayne. Özellikle de geçmişinde böyle trajik bir olay yaşanmışsa gazetecilerin bunu ıskalaması mümkün değil.
Bir diğer nokta şu: Film hem Batman’e hem Bruce’a odaklanıyor gibi dursa da aslında ikisini de derinlemesine aktarmayı başaramıyor ve onlar hakkında neredeyse hiçbir şey anlatmıyor. Abartıyor muyum? Hayır, hiç de bile…
Örneğin Bruce Wayne nasıl Batman oldu? Japonya’ya gittiğini söylüyor bir sahnede… O bağlantının anlamı neydi? Oraya neden gittiğine dair tek bir kelime bile yok. Bruce Wayne temel dövüş yeteneklerini nasıl kazandı? Batman mağarası babasından mı kalmıştı yoksa tamamen kendisi mi inşa etti? Aracı ve diğer ekipmanlarını yapabilecek bir teknolojiyi nerede saklıyor? Bunları kendisi mi yapıyor? Sadece bir tane mi Batman kostümü var? Kostüm bu nedenle mi o öylesine devasa bir kasada saklı? Ayrıca buna ne gerek var? Mağarayı bulan her şeyi bulur zaten. Kostümün öyle herhangi bir süper gücü yok. Onu neden devasa bir kasanın içerisinde saklıyorlar?
Bruce Wayne hayatına yeni giren birisine nasıl oluyor da Batman olduğunu söyleyebiliyor? Bu çok zor bir karar; ama hem Bruce hem de Alfred bu kararı almakta hiç zorlanmadılar.
Joker’in geçmişine yönelik çok yüzeysel bilgiler vardı. Bruce Wayne’in okuduğu dosyada bulunan bilgiler dışında onun geçmiş yaşamına yönelik hiçbir detay verilmedi. Ayrıca onun Bruce’un ailesini öldüren kişi çıkması da ilginç bir seçim olmuş. Bruce ve Joker ikilisi birbirine çapraz bağlarla bağlanmışlar. Joker, Bruce’un ailesini katlederek onun Batman olmasını neden olacak olaylar zincirinin başlatıyor. Daha sonra da Batman onun asite düşmesine neden olarak Jack’i Joker’e dönüştürüyor. Hikayenin en temel noktası buydu. Bu detay dışında hikayenin çok basit kaldığını söyleyebiliriz.
Batman’in dövüş sahneleri çok yetersizdi. Finalde onun o polis kıyafetli adamdan resmen dayak yediğini gördük. Batman’ın karizması uçarak inişleri hariç tutarsak çok yetersizdi. Yönetmen ne kadar uğraşsa da Batman’i ağır bir karaktere dönüştürememiş.
Gotham şehir atmosferi özellikle çekildiği yılları düşünürsek çok başarılıydı. Batman’in aracı bir efsaneydi. Batman’dan daha çok iş yaptı diyebiliriz. Finale doğru görülen hava aracı her ne kadar görünüş olarak başarılıysa da Joker’in bir tabanca atışıyla yere çakılması trajikomik olmuş. Zaten balon toplamak dışında bir işe de yaramadı.
Sonuç olarak Batman (1989) hikaye ve karakter gelişimleri bağlamında zayıf bir filmdi. Filmi kurtaran usta oyuncuların varlığı; ancak o da bir yere kadar.