Netflix’te gösterime giren Uysallar dizisi öncelikle güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Oktay rolünde Öner Erkan, onun eşi Nil rolünde Songül Öden, Oktay’ın birlikte cezaevi inşa ettiği Berhudar rolünde Haluk Bilginer ve Oktay’ın babası Olcay rolünde de Uğur Yücel yer alıyor. Görüldüğü üzere Uysallar dizisi için son derece sağlam bir kadro toplanmış. Oktay Erkan benim beğenerek takip ettiğim bir oyuncu. Bu dizide de yine rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Haluk ustaya zaten diyecek bir söz olamaz. Türkiye’nin en değerli oyuncularından birisi.
Uysallar dizi yalnızlık, mutsuzluk ve başarısızlık üzerine kurgulanmış bir yapım. Komedi ve drama etiketlerine sahip olsa da dizinin dram ağırlıklı olduğunu söyleyebilirim. Detay vermeden önce kısaca konusundan bahsedeyim.

Uysallar Dizisinin Konusu
Oktay, 44 yaşında başarılı bir mimar. Yüksek standartlara sahip bir mimarlık ofisinde çalışıyor. Yüksek gelir grubundan birisi. Görünüşe göre her şeyi var. Bir ailesi, iyi bir işi, çoğu insanı imrendirecek bir yaşam standardı… Ancak sorun şu: Oktay mutlu değil. Birinci bölümün hemen başında onu uçağa binmek için havaalanında beklerken görüyoruz. Kaçıp gitmek istiyor bu yaşamından. Her şeyi terk etmeye hazır. İstediği yaşamı kuramamış. Sanki kendisine ait olmayan bir yaşam sürüyor. Mutsuz bir evliliği var.
Eşi de öyle. Oktay’ın eşi Nil de farklı arayışlar içerisinde. Estetik yaptırıyor, çalışmak için iş bakıyor, doğru düzgün bir arkadaş grubu yok. Pek silik bir karakter olmasa da sonuçta eşinin gölgesinde kalmış. Eşiyle sadece aynı evi paylaşıyorlar diyebiliriz. Kağıt üzerinde evliler.
Bu ikisinin çocukları da öyle pek normal değiller. Kendi çaplarında sorunlar yaşıyorlar. Detay verirsem spoiler olacağı için bunların sorunlarından bahsetmiyorum.

Haluk Bilginer’in karakteri Berhudar’a gelelim. Oktay’ın çalıştığı şirket bir cezaevi ihalesini alıyor. Bu cezaevinin inşa sürecinde Berhudar ve Oktay birlikte çalışıyor. Ancak Berhudar son derece titiz birisi ve her bir detay üzerinde Oktay’ın sabırlarını zorlayacak kadar ince çalışmak istiyor. Bu da işleri çok zorlaştırıyor ve bir süre sonra Oktay adeta delirme aşamasına geliyor.
İş ve aile hayatında sıkışan Oktay’ın yaşamına bir de annesinin ölümünden sonra yalnız kalan babası girer ve ona hâlâ çocukmuş gibi davranmaya başlar. Oktay artık patlama seviyesine gelir ve nefes alabilmek için, rahatlayabilmek amacıyla kendisine yeni yaşam tarzı oluşturma çalışır. Punk kültürüne ait birisiymiş gibi giyinir ve geceleri bu şekilde sokağa çıkmaya başlar.
Genel İzlenimlerim (Spoiler yok)
Dizi bu sağlam oyuncu kadrosuna ve bir yönden ilgi çekici denebilecek senaryosuna rağmen bir Netflix dizisinden daha çok sıradan bir tv yapımı gibi. Öncelikle dizinin son derece sıkıcı ve yavaş ilerleyen bir senaryosu var. Sanki üç bölümlük bir senaryo uzatılarak sekiz bölüme yayılmış izlenimi veriyor. Bu nedenle ilk bölüm sonrası yani karakterleri çözdükten sonrası bana çok sıkıcı geldi.
Uysallar‘ın en büyük eksisi bence izleyicileri diziyi izlemek zorunda zannetmesi. Elinizde sağlam bir kadro olsa da izleyicileri böyle heyecandan uzak bir senaryo ve bütünlük sağlayamamış bir kurguyla ekran başında tutmanız çok zor. Dizi işte bu hataya düşmüş. Her şey üç bölüme sığabilecekken gereksiz sahnelerle, bazen tekrara düşen anlatımlarla sıradanlaşmayı başarmış.

Dizinin ana teması ve finali kötü değil. Özellikle finali başarılı buldum. Ama yapımcılarımız eğer dünyaya açılmak istiyorsa bu tarz yapımlarla bunu başaramazlar.
Uysallar dizinin yapımcılarının amaçlarının sadece para kazanmak olduğunu düşünüyorum. Netflix gibi bir platformun kendilerine verdiği şansı iyi kullanamamışlar.
Netflix’e iş yapanlar aynen Pera Palas’ta Gece Yarısı veya kısmen de olsa Atiye gibi senaryolarla ses getirebilir. Televizyondaki sıradan ve sıkıcı yerli dizilerden pek farkı olmayan Uysallar dizisini Netflix’te görmek beni hem üzdü hem de şaşırttı.
Netflix bence senaryo seçiminde daha dikkatli ve özenli davranırsa kendisi kazanır. Haluk Bilginer ustanın böyle sıradan senaryolara evet demesine de ayrıca şaşırıyorum.