Kore yapımı film bizi Memoir of a Murderer- Bir Katilin Anıları’nda (2017) bir gezintiye çıkarıyor. Filmde yaşlanmış ve hatta bunama hastalığına tutulmuş eski bir katili seyrediyoruz. Uzun zamandır cinayet işlemeyen bu adam veteriner olarak çalışmaktadır. Genç bir kızı vardır. Yaşadıkları bölgede birkaç tane gizemli cinayetler işlenmektedir. Eski katil, genç kızını bölgede bulunan bu gizemli katilden korumaya çalışıyor. Filmin ana teması bu.
Bir Katilin Anıları, özellikle beyin yakıcı finaliyle izlenmeyi hak eden bir Kore yapımı. Bunama sorunu yaşayan katilin gerçekliği karıştırmaya başlaması bir süre sonra izleyicilerin de beyin devrelerini altüst ediyor. Anlamlandırması ve çözümü zor bir film.
Orijinal Adı: Salinjaui gieokbeob
Tür: Aksiyon, suç, drama
Yönetmen: Shin-yeon Won
Ülke: Güney Kore
Gösterim Tarihi: 06 Eylül 2017 (Güney Kore)
Oyuncular: Sol Kyung-gu, Nam-gil Kim, Seol-Hyun Kim, Dal-su Oh, Seok-jeong Hwang, Hae-yeon Kil
Süre: 01s 58dk
IMDB: 7,2
25. Kare puanı: 7,9
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
“Hafızana Güvenme”
Bu filmin çözümünün en zor tarafı gerçekliği kovalamanın çok dikkat istemesi. Yaşlı katil, bir Alzheimer hastası. Beyin hücreleri yavaş yavaş yok oluyor. Gün geçtikçe düşüncelerini toparlamakta zorlanıyor, hafızasında sorunlar yaşıyor ve hatta davranışlarını kontrol edememeye başlıyor. Biz de sahneleri onun hatırladığı ya da hatırlamaya çalıştığı şekilde seyrettiğimiz için aynen onun gibi aklımız karışıyor. Filmin amacı zaten bu ve film bu amacına ulaşıyor.
Byung-su, aynı zamanda bir şizofren
Yaşlı katille alakalı şöyle bir sorun daha var. Kız kardeşi uzun zaman önce ölmüş. Buna rağmen onun hâlâ yaşadığını düşünüyor, onu görüyor ve onunla konuşuyor. Onun gerçekten bir manastırda yaşadığını, kızının onun yanına kalmaya gönderdiğini düşünüyor. Bu aynı zamanda bir şizofreni belirtisi.
Gerçekliği algılama sorunu
Ayrıca bununla birlikte telefonu ekmek sanarak tavaya atıp kızartmak gibi veya taksi olayında gördüğümüz gibi o an yaşadıklarını tamamen farklı da algılayabiliyor. Yaşananları, o an yaşadıklarını olduğu gibi algılayamıyor.
Bunlar bizim için önemli ipuçları. Adamın sorunu sadece Alzheimer değil. Alzheimer’a bağlı ya da ondan bağımsız oluşan şizofreni gibi önemli bir sorunu daha var.
Finaldeki ceset kime aitti?
Final sahnesinde sedyenin üzerinde bir ceset görüyoruz. Polisler ya da sağlık ekipleri bir ceset taşıyor. Soru şu: Bu ceset kime ait? Byung-su’nun polis kardeşine mi yoksa katil olarak düşündüğümüz Mi Tau Ju’ya mı? Öncelikle yüzeysel olarak yorum yapalım.
Yönetmen bize tam bu sahnede sedyeden sarkan bir kol gösteriyor. Yandan sarkan kol Mi Tau Ju’nun giysileriyle tamamen uyumsuz. Bu giysiler Byung-su’nun polis kardeşinin üzerindeydi. Görünüşe göre ceset ona ait. Onun öldüğünü zaten görmüştük.
Ancak buradaki iki tane önemli soru sorayım. (1) Neden sadece bir ceset görüyoruz? İkinci ceset yani güya katil Mi Tau Ju’nun cesedini neden görmüyoruz? (2) Bu görüntü neden Byung-su’nun gözünden veriliyor?
Onun gördüklerine tam olarak güvenemeyeceğimizi biliyoruz. Taksi sahnesini hatırlayın örneğin. Kapıya gelen aracın taksi olduğunu sanıyordu; ama hafızasını zorlamaya başlayınca oraya gerçekte kimin geldiğini hatırlamıştı.
Şimdi eğer bu ceset taşıma sırasında Byung-su dönüp oraya bakmasaydı hiç sorun yoktu. O zaman bu sahneyi sorgulayamazdık. Ancak yönetmen bize bu sahnede olayı Byung-su’nun gözünden aktardığını özellikle gösteriliyor. Peki, neden?
Çünkü aslında oradaki ceset katil sandığımız Mi Tau Ju’ya ait ve Byung-su’nun polis kardeşi oraya hiç gelmedi. Şimdi en başa dönerek adım adım neden böyle düşündüğümü anlatmaya çalışayım.
Byung-su’nun hastalıkları ağırlaşıyor
Filmin başlarında Byung-su’nun hastalığının ağırlaştığı anlatılıyor. Yaşı ilerledikçe Alzheimer’ın etkileri artıyor. Byung-su’nu kızı, babasını sık sık karakoldan alıyor. Daha sonra babasına ses kayıt cihazı ve adres kolyesi veriyor. Eun-hee’ye babasını seviyor ve onun için mücadele ediyor. Onun hastalandığı için bir kenara atmak istemiyor.
Daha sonraki doktor sahnesinde iki önemli detay daha öğreniyoruz. Bir tanesi Alzheimer’la birlikte ilerleyen Vasküler demans hastalığı. Onun yavaş düşünmesinin ve esprileri geç algılamasının nedenini işte bu hastalık. Bu konuşmada bir de onun trafik kazasından ötürü beyin ameliyatı olduğunu öğreniyoruz. Bu durumda onun sık sık hatırladığı kaza sahnesi gerçekti ve orada başından darbe almış ve bu nedenle ameliyat olmuştu.
Zaten kendisi bu göz seyirmesi ve hatırlayamama sorunun o gün başladığını söylüyordu. Yani kaza günü, 17 yıl önce…
Tüm bunlar Byung-su’nun durumunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Üstelik hastalıkları yaşa bağlı olarak hızla ilerliyor.
Cinayet haberlerindeki detaylar
Televizyonda yayınlanan cinayet haberlerinin detayları bize önemli ipuçları seriyor. Bir valizin içerisinde 20’li yaşlarda bir kadın cesedi bulunmuş. Bundan bir ay önce de liseli bir kız öldürülmüş. Cesetlerin ikisi de çamur bir alana atılmış. Her iki cesedin de boynunda ve bileklerinde morluklar varmış. Yani kadınlar elle boğulmuş.
Byung-su’nun bu konuda ne söylediğini hatırlayın: “Çıplak el en iyisi.” Kızının boynuna nasıl sarıldığını hatırlayın. Televizyon haberlerinde bahsedilen boyundaki morlukların nedeni işte buydu.
Boynu anladık, peki ya bileklerdeki morlukların anlamı neydi ? Anlamı şu: Byung-su, önceden bir elmayı sıkarak parçalayacak kadar güçlü ellere sahip olduğunu söylüyordu. Ancak artık eski fiziksel gücü kalmadı. Bu nedenle öldürmeden önce kurbanlarının ellerini ve hatta ayaklarını bağlaması gerekiyor ki mücadele edemesinler.
Filmin başlarında görülen cinayet sahnesinde genç kadının el ve ayaklarının bağlı olmasının nedeni buydu. Byung-su fiziksel olarak onlarla kolayca mücadele edebilecek durumda olmadığı için kendince önlem alıyor. Hatta elleri yerine bir tür bağ kullanmasının nedeni de bu. Eğer katil, Mi Tau Ju gibi genç ve güçlü birisi olsaydı bunlara gerek kalmadan bu genç kızları kolayca öldürürdü.
Bu sahnedeki bir diğer önemli ipucu katilin giysisi. Üzerinde yağmurluğa ve rengine dikkat edin. Daha sonra aynı renkte bir yağmurluğu Byung-su’nun üzerinde göreceğiz. Bundan daha net bir görüntüyü onun güya cesedi bulduğu sahnede görebiliyoruz. Yağmurluğun Byung-su’nun başında nasıl bir şapka gibi durduğuna dikkat edin. Bu özenle çekilmiş bir sahne ve cinayet sahnesindeki görüntüyle birebir aynı.
Byung-su cinayetleri işlediğini hatırlamıyor. Bu önemli bir nokta. Cinayet işlemek onun geçmişinde bir alışkanlık gibiydi ve ellerinin bunu hatırladığını söylüyor. Kızının söylediği gibi alışkanlıklar unutulmaz. Daha sonra bazı flashback-lerle bu cinayetleri işlediğini hatırlayacak ve katil olduğunu artık inkar edemeyecek ama şu an için bunları hatırlayamıyor.
Byung-su televizyondaki haberi duyar duymaz hemen ayakkabısına bakmaya koşuyor. Ayakkabısının tabanında çamur olup olmadığını kontrol ediyor. Bunun öncesinde haberleri duyan kızının ona nasıl baktığını kaçırmayalım. Bunu nedenini daha sonra anlıyoruz. Ayakkabılarındaki çamuru meğerse kızı temizlemiş. Üstelik Byung-su o gece cinayetin işlendiği bölgeye gitmiş ve söylediği gibi sadece bambu korusuna gitseydi ayakkabısında çamur olmazdı.
Byung-su’nun ayakkabısında cinayetin işlendiği gece çamur vardı. Yani onun daha sonradan baraj kıyısına gittiği günden değil, çarpışma gününden yani cinayetin işlendiği günden bahsediyoruz. Kızı babasının katil olacağına ihtimal vermiyordu; ama bu çamur onun aklına bir soru işareti atmıştı.
Bir Katilin Anıları çözümünün tamama yakında 25. Kare Youtube kanalı üzerinden ulaşabilirsiniz.