Black Island-Kara Ada (2021) – “Geçmiş Peşinizi Bırakmaz”

Netflix’te gösterime giren Alman yapımı Black Island- Kara Ada (2021) filminin orijinal adı Schwarze Insel. Drama, gizem ve gerilim türündeki filmin yönetmeni ve iki senaryo yazından birisi Miguel Alexandre. Filmin tamamı Wadden Denizi adaları da denilen Kuzey Friz adalarının bir tanesinde geçiyor. Bu sakin ve sessiz adanın taşıdığı sır adaya yeni gelen gizemli bir Almanya öğretmeninin gelişiyle adım adım ortaya çıkacaktır.

Film oldukça yavaş ilerleyen bir kurguya sahip. Ancak gizem dozu ve merak uyandırıcı unsurlar filmin senaryosuna başarıyla aktarıldığı için kendisini sıkmadan seyrettirmeyi başarıyor. Tam sıkılacağınız anda filme yeni bir açılım geliyor ve bu böyle devam edip gidiyor.

Adaya gelen öğretmenin nasıl bir gizem taşıdığı, asıl amacının ne olduğu filmin büyük bir çoğunluğunda aklınızı meşgul etmeyi başarıyor. Filmin ortalarında gerçekleşen bazı olaylar filmin heyecan ivmesini bir adım daha yukarıya taşıyor ve film finale doğru adım adım ilerliyor.

Final bence son derece klişe. Yer yer temposu düşse de genel olarak kendisini izletmeyi başaran bu filme daha güzel bir final yapılmalıydı diye düşünüyorum.

İzleyelim mi diye sorarsanız Black Island (Kara Ada- 2021) filminin tek izlemelik bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Beklentilerinizi yüksek tutmadan izlerseniz film sona erince pişman olmazsınız.

Şimdi de spoiler içeren birkaç detay vereyim.

Orijinal Adı: Schwarze Insel
Tür: Drama, gizem, gerilim
Yönetmen: Miguel Alexandre
Ülke: Almanya
Gösterim Tarihi: 18 Ağustos 2021
Oyuncular: Hanns Zischler, Alice Dwyer, Mercedes Müller, Philip Froissant, Sammy Scheuritzel, Lisa Carline Hofer
Süre: 01s 44dk
IMDB: 5,2 – 25. Kare puanı: 6,0

Final Üzerine

Bence filmin senaryosu ve kurgusu gayet güzeldi. Senaryo en sonda klasik bir noktaya bağlandı; ancak ben senaryoyu son ana kadar o gizemli havasını kaybetmediği için başarılı buldum. En baştaki o köpek detayı ve araba kazası çok iyiydi. Film bunlarla hızlı bir giriş yaptı ve sanki Helena’da olağanüstü bir şeyler olduğu havası vermeyi başardı.

Ben yaşlı ve emekli öğretmen Friedrich, Helena’yı görünce fenalaştığında gerçekten Helena’nın geçmişten gelen birisi çıkacağını falan düşünmüştüm. Bu düşüncemi en baştaki köpek olayı da tetiklemişti. Helena karakterinin gizem filmin en sürükleyici yanıydı.

Buna rağmen senaryonun sorunlu yanları yok muydu? Evet, vardı. Örneğin cesedi okuldan çıkarma sahnesinde benim yüreğim ağzıma geldi. Öğrenciler çıkmıştı çıkmasına ama okuldan bahsediyoruz burada. Hiç beklemediğiniz anda beklemediğiniz yerlerden görevliler, öğretmenler, veliler, çalışanlar çıkabilir. Üstelik mesai devam ediyordu. Cesedi güpegündüz sürükleyerek araca kadar götürmesi ve araca atması çok zorlama olmuş. Bunun üzerine bisiklet detayını da ekleyebiliriz.

Tamam Helena profesyonel katil değildi; ancak her an birilerinin gelebileceği bir kütüphanede mesai saatinde ve kapıyı kilitlemeden (kilitlese ne olacak, pencere var zaten), cesedi poşetlemesi, sarması, sonra da çıkarıp araca atması… Bu sahne olmamış.

İkinci olarak Helena’nın oraya öğretmen olarak gelmesi… Bu nokta senaryoda bir tesadüf olarak gösteriliyor. Helena “Tesadüfen karşıma çıkan bu işe başvurdum” falan diyor. Bu doğru değil tabii ki ama sorun onun tam da istediği yere tam da istediği sınıfa öğretmen olarak gelmesi ve bu durumun kimsenin dikkatini çekmemesi…

Annesi bu okulda öğretmendi. Annesini tanıyan ve hayatta olan hiç kimse yok mu? O yıllarda okulda çalışmış okul müdürü, görevliler, öğretmenler, ada sakinleri… Bunlar nerede? Üstelik ortada bir ölüm var. O yıllarda herkesin konuştuğu bir ismin kızı okula öğretmen olarak geliyor. Bu kimsenin dikkatini çekmiyor mu?

Öğretmenin kim olduğu böyle küçük bir yerde bence anında öğrenilir ve yayılır. Helena bunu engelleyemez. Kimsenin bu konuda hiçbir şey konuşmaması ve bunu fark etmemesi çok ilginçti.

Diğer Bazı Sorunlar

Bir diğer sorun Helena gibi çok zeki birisinin adaya cinayet işlemeye gelmesine rağmen son derece amatörce iş yapması. İlk ölümde o köpek olayında ne kadar gizemli ve profesyonel görünüyordu. Ancak sonra iş kütüphanede rastgele bir cinayet işlemeye, ilaç verecek birisini havuzda boğmaya kadar geldi. Peki, buradaki sorun ne? Buradaki sorun Helena’nın açıkça cinayet işlemesi. O, Jonas’ı öldürdükten sonra oradan kaçabileceğini mi düşünüyor? Mümkün değil. Tüm oklar onu gösterecek. E o zaman açık açık katil olarak görülmeyi, yakalanmayı göze aldı demektir.

Bunu göze aldıysa neden ilaçla falan uğraşıyor? Al eline kesici bir alet ve net bir zehir, bitir işi. Neden uzatıyorsun? Friedrich’e “Seni öldürmeyeceğim, sevdiklerini senden alacağım” diyor. Tamam da yakalanacaksın? Friedrich, şu an hasta ama adam sapasağlamdı. İlla ki konuşmaya başlayacak. Konuşmaya başladığı anda seni ihbar edecek. O zaman onu öldürmemek de neymiş? Bu işe başladıysan hepsini temizleyeceksin.

Final sahnesinde Jonas’ın boğulmaktan kurtulması ve Helena’yı öldürmesi o kadar acemice yapılmış bir sondu ki filmin tüm tadını aldı götürdü ve beni deli etti. Daha karmaşık, daha zekice ve belki de Helena’nın kazandığı ya da kazanırken kaybettiği bir final olsaydı keşke…

O zaman film önerilecek filmler arasına girebilirdi.