The Handmaiden- Hizmetçi (2016) Güney Kore sinemasının sarsıcı yapımlarından bir tanesi. Filmin yönetmeni olan Park Chan-Wook, Old Boy– İhtiyar Delikanlı (2003) adındaki etkileyici bir intikam filmiyle dünya çapında üne kavuşmuştu. Wook, hiç şüphesiz Güney Kore’nin yetiştirdiği en başarılı yönetmenler arasında.
The Handmaiden- Hizmetçi, İngiltereli bir yazar olan Sarah Waters’ın Fingersmith isimli romanından uyarlanan bir yapım. 19. yüzyıl Viktorya Dönemi İngilteresi’nde geçen roman 1930’ların başındaki Kore’ye aktarılmış.
Filmin konusu
Film en basit haliyle ifade etmek gerekirse, iki usta dolandırıcının zengin bir kadını dolandırarak onun parasına konmak için çevirdikleri dolapları anlatıyor.
Sook-Hee, neredeyse tüm ailesi gibi hayatını dolandırıcılıkla hatta bebek tacirliği ile kazanan birisidir. Sook-Hee, Japon bir kont gibi davranan Fujiwara aracılığıyla, malına çökmek istedikleri üst sınıftan ve son derece asil bir kadın olan Leydi Hideko’nun özel hizmetçiliğini yapmak üzere, İngiliz ve Japon mimarisi kullanılarak inşa edilmiş görkemli bir malikânede işe başlıyor. Sahtekar kont Fujiwara’nın, Sook-Hee’ye verdiği görev basittir: Leydi Hideko’nun kendisine aşık olmasına ve onunla evlenmesine yardımcı olmak; işini kolaylaştırmak. Ancak Leydi Hideko ve Sook-Hee arasında duygusal bir ilişki başlayınca işlerin seyri değişiyor.
Genel İzlenimlerim
The Handmaiden- Hizmetçi, izleyiciyi ters köşe yapmayı seven ve bunu gerçekten başarabilen bir film. Hideko ve Sook-Hee arasındaki ilişki özellikle başlarda cinsellik üzerine temellendiği için filmin erotizm dozunun hayli yüksek olduğunu söylemek gerekiyor. Yer yer insanı rahatsız edebilecek kadar sadizm ve kan içeren sahneler de barındırıyor. Bu bağlamda filmin tamamına bakıldığında tür olarak bu yapımı erotik psikolojik gerilim kategorisine dahil etmek mümkün.
Filmdeki karakterler Kouzuki Amca dışında, iyi ve kötü çizgisinde inanılmaz değişimler gösteriyorlar. Bu filmin en etkileyici yönlerinden birisiydi. Karakterler hakkında net kararlara varmak zor ve erken verdiğiniz kararlar sonrasında ilerleyen dakikalarda sürprizler yaşayabiliyorsunuz.
Filmin başlarında kurulan o ataerkil yapının, erkek egemenliğinin lezbiyen bir ilişkiyle yerle bir olması ve bazı sahnelerde çok güçlü biçimde vurgulanan (spoiler olmaması için detay vermiyorum) kadınların özgürlüğü ve gücü erkek iktidarından söküp alması hayli başarılı dokunuşlardı ve filmin içerisine yerleştirilen çok güçlü mesajlardı.
Sonuç olarak The Handmaiden- Hizmetçi, şaşırtıcı, ters köşe yapıcı senaryosuyla, seyirciyi kandırmak üzerine ilerleyen ve bunu başaran zekice kurgusuyla, başarılı oyunculuklarıyla izlenmeye değecek ve film bittiğinde sizlere iyi ki seyretmişim, dedirtecek enfes bir Güney Kore sineması örneği. Erotizm dozu hayli yüksek sahnelerden ve yer yer karşınıza çıkacak şiddet görüntülerinden rahatsız olmayacaksanız filmi kaçırmayın diyorum.
Şimdi de spoiler içeren birkaç notumu paylaşmak istiyorum.
Filmle İlgili Birkaç Kısa Not
Filmin en vurucu ve şok edici sahnesi hastanenin önünde gerçekleşti. Ben orada Hideko geriye çekildiği zaman bir şeyler döndüğünü anlamıştım; ama iş işten çoktan geçmişti. Gerçekten güzel sahneydi.
Hideko, Sook-Hee’yi aslında bilindiği üzere hiçbir zaman terk etmiyor. Biz bunu daha sonra gösterilen flashback-ler sayesinde öğreniyoruz. Ama buradaki kritik nokta sahte kont Fujiwara’nın Sook-Hee’yi hastanede öldürmeyi planlaması. Hideko onun bu planından restoran sahnesinde haberdar oluyor ve ağzına götürdüğü çatalı bir an duraksatıyor. Nasıl yaptığı ve kimlerle anlaştığı gösterilmiyor ama parası olduğu için adam bulması zor olmamıştır. Hastanede çıkan yangın bir tesadüf değildi. Tesadüf olmadığını Hideko, kontu bayılttıktan sonra doğrudan Sook-Hee’yi görmeye gittiği an anlıyoruz. Hideko, belli ki Sook-Hee’yi hastane yangını sırasında kaçıracak birileriyle çoktan anlamış.
Yine flashback-lerde gösterilen gerdek gecesi sahnesi çok etkileyiciydi. Orada Hideko’nun bıçak kullanarak kendisini tatmin etmesi ve bunun hemen öncesinde kendisine yaklaşmak isteyen Fujiwara’yı sertçe geriye itmesi net olarak erkek egemenliğinin bittiği andı ve inanılmaz bir sahneydi. Fujiwara hemen yanında bulunan Hideko’ya dokunamıyor ve onu seyretmek zorunda kalıyor.
Hideko’nun Sook-Hee’yi tokatladığı sahne olayların koptuğu ve en keskin kırılmanın yaşandığı andı. Bu olayın öncesinde sahte kont, Hideko’ya Sook-Hee’nin onun için söylediği bazı alaycı ifadeleri aktarmıştı. Sook-Hee burada tüm yaşananlardan sonra hâlâ sahte kontun tarafını tutunca Hideko aşkına karşılık alamayacağını- alamadığını düşündü ve ipi alarak intihar etmeye kalkıştı. Sook-Hee, onu kurtarmasaydı Hideko ölmüş olacaktı. Bu olay sonrasında ikili birbirlerine yalan söylemeyi tamamen bıraktı.
Finaldeki sigara sahnesi çok iyiydi. Fujiwara yakalandıktan sonra aracın içerisindeyken sigara tabakasının içerisinde bulunan mavi renkli sigaraları görmüştük. Fujiwara normal sigaralardan tam üç tanesini birden yaktı. Amacı ileride sigara istediği zaman kendisine içerisinde cıva bulunanların verilmesiydi. İşkence gördüğü yerde pencere olmaması da güzel bir detaydı. Eğer pencere olsaydı muhtemelen sadece kendisi zehirlenecekti.