Conjuring Evreni anlatımlarının ikinci bölümü. Bu bölümde yer alan filmler şunlar:
Annabelle (2014)
The Conjuring (2013)
Annabelle Comes Home (2019)
The Curse of La Llorona (2019)
The Conjuring 2 (2016)
The Conjuring: The Devil Made Me Do It (2021)
İlk bölümü okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
3. Annabelle (2014)
Bu filmin senaryosu ayrıca önceki ve sonraki filmle olan bağlantıları çok güzel. Filmin başında görülen mini sahne aslında bir sonraki filme atılan bir bağlantı. The Conjuring’de bu görüşmenin 1968’de gerçekleştiği söyleniyor. Annabelle 1967’de geçtiği için filmin başı aslında filmin devamı oluyor.
Hatırlarsanız Annabelle: Creation’ın sonunda Annabelle’i evlatlık edinen Sharon ve Pete Higgins ikilisinin katledilişini seyretmiştik. Annabelle ve yanındaki birisi onları acımasızca öldürmüştü. Bu sırada yan binadan onları gören bir kadın kocasına seslenmiş ve film tam olarak burada sona ermişti. Annabelle bu olaydan kısa bir süre önce başlıyor. Yeni çiftimiz Mia ve John ikilisi, bu aileyle komşu yani birbirlerini iyi tanıyorlar.
İkinci filmin sonunda öldürülen bu ailenin çocuğunun bir yıl önce evden kaçıp gittiğini öğreniyoruz. Sonrasında zaten bir önceki filmde gördüğümüz üzere Annabelle’i evlatlık ediniyorlar ve bu onların sonu oluyor. Şeytan bilindiği üzere önceki filmde gördüğümüz Janice’ın bedenini ele geçirmiş bir halde ve onun içinde yaşıyor.
Şeytan’ın bizim korkunç oyuncak bebeği bir kanal gibi kullandığını, onun yoluyla insanlarla iletişime geçtiğini zaten biliyoruz. Bebek bekleyen yeni çiftimizin müstakbel annesi Mia, bebek koleksiyonu yapıyor. Koleksiyonun tamamlanması için kocası ona şeytan bebeği getiriyor. Onu nereden bulduğu söylenmiyor ama gördüğümüz kadarıyla meraklıları bir nadide klasik bebeği oyuncakçılardan alabiliyor.
Şeytan’ın bir önceki filmde ele geçirdiği Annabelle, bu bölümde yeni aileye saldırdıktan sonra kendi boğazını keserek intihar ediyor. Şeytan, artık Mia’nın peşinde ve onun ruhunu istiyor.
Yeni aileye musallat olmaya başlıyor. Yeni bir eve taşınan aileyi istediğini alana kadar rahat bırakmıyor.
Filmin en sürpriz tarafı, Şeytan’ın önce bebeğin ruhunun peşinde olduğunu sanmamızdı. Ancak bu bölümde öğrendiğimiz üzere Şeytan’ın bir ruhu alabilmesi için ruhun ona sunulması gerekiyor. Bir bebek kendi ruhunu ona sunamayacağına göre bebek aslında hiçbir zaman onun hedefi olmamıştı. Şeytan baştan beri Mia’nın peşindeydi. Finale kadar Şeytan, Mia’yı korkutarak, bebeğin canını kurtarmak için onu ruhunu kendisine sunmaya ikna etti. Ancak Mia’nın arkadaşı kendisini feda ederek, Şeytan’a kendi ruhunu sunuyor ve hem bebeği hem de Mia’yı kurtarmış oluyor.
Bu filmin güzel yönlerinden birisi bir önceki filmdeki sevimli kızı yani Bee’yi kısa da olsa bir sahnede görmemiz. Ayrıca Şeytan’ın ele geçirdiği bir diğer kız olan Janice’ın büyüdüğünü zaten bir önceki filmin sonunda görmüştük. Bu filmde Janice fiziksel olarak ölüyor; ancak Şeytan minik kız Bee’yle beraber onun fiziksel görünümünü kullanmaya devam ediyor.
Finalde ne yaşandı?
Bu filmi beğenmeme neden olan ince dokunuşlardan birisi finalde yer alıyor. Bebek aşağı düştükten sonra bir önceki filmin sonunda olduğu gibi kayboluyor. İlk çekimde onu cesedin yanında görsek de bir anda kayboluyor ve sırra kadem basıyor.
Altı ay sonrasına gidiyoruz. Bir kadın, oyuncakçı dükkanına gelerek hemşire kızı için şeytan bebeği satın alıyor. Dikkat ederseniz filmin açılışında konuşan gençler hemşire olduklarını söylemişlerdi. Aslında filmin açılışı, finalin devamı… Hemşireler, bebekte tuhaf bir şeyler olduğunu anlamışlar. Sonra bir medyuma giderek bebeğin geçmişine ulaşmışlar ve henüz kim olduğunu bilmediğimiz birisine ya da birilerine bu bebeğin hikayesini anlatıyorlar. Masanın üzerinde ses kayıt cihazları bulunduğu görülüyor.
Filmin sonunda çok kısa bir görüntü daha bulunuyor. Şeytani bebek cam bir bölmenin içerisinde duruyor. Burası bundan sonraki filmlerde sıkça göreceğimiz Ed ve Lorraine çiftinin evi. Bebeğin şeytani yönü biliniyor. Bir rahip tarafından bu cam korumanın içerisinde bulunan şeytanî bebek ayda iki kez kutsanarak baskı altında tutuluyor.
Bakalım onu tutmayı daha ne kadar başarabilecekler ya da başarabilecekler mi?
4. The Conjuring- Korku Seansı (2013)
Şimdi de serinin dördüncü filmindeyiz: 2013 yapımı The Conjuring, Türkçeye Korku Seansı olarak aktarılmış.
Film 1971 yılında geçiyor ve Ed ve Lorraine adındaki çiftin karanlık güçlerle başı dertte olan bir aileye yardımcı olma serüvenini seyrediyoruz. Ed ve Lorraine için şeytan bilimci, modern hayalet avcısı ya da paranormal araştırmacılar gibi tanımlamalar yapılıyor. Lorraine’in kimsenin göremediği boyutlardaki varlıkları görebilecek bir yeteneği var ve temelde bir medyum. Ed ise hem dini konulardaki yeteneği Vatikan tarafından tanınan ve din adamı olmayan tek Şeytan bilimcisi. Ed ve Lorraine bir taraftan da kiliseyle yani Vatikan’la ilişki içerisinde.
Az önce söylediğim gibi yeni bir eve taşınan Perron ailesinin başına korkunç olaylar gelmeye başlıyor. Köpekleri ölüyor. Duvarlardan sesler geliyor. Dolapların içerisinden korkunç figürler beliriyor. Carolyn isimli anne, Ed ve Lorraine’e ulaşarak onlardan yardım istiyor.
Filmin bundan sonraki kısmı tamamen büyük bir evin içerisinde geçiyor. Ed ve Lorraine evde şeytani bir varlık olduğunu anlıyorlar ve ev için yapılacak bir Şeytan Çıkarma Ayini için kanıt toplamaya başlıyorlar. Kanıtlar Vatikan’a gönderilecek ve onay çıkarsa ev için Şeytan Çıkarma Ayini yapılacaktır.
Ed ve Lorraine yaptıkları araştırmalar sonucunda bu evde 1863 yılında Jedson isimli bir adamın yaşadığını öğreniyorlar. Bu adam Bathsheba adında bir kadınla evleniyor. Bu kadın Salem’de yargılanan ve asılan Mary adındaki gerçek bir cadının akrabası. Cadı asıldıktan sonra onun akrabası olan Bathsheba evde kendi çocuğunu şöminenin önünde yakmak üzereyken kocası tarafından yakalanıyor. Bathsheba, Şeytan’a hizmet ettiğini söyleyerek intihar ederken bu araziyi alacak herkesi lanetleyeceğini söylüyor. Filmin sonlarına doğru Şeytan’ın, Bathsheba’nın ruhunu ele geçirdiğini öğreniyoruz; yani cinayetleri ona Şeytan işletmiş.
Bathsheba öldükten sonra araziye gelen herkesle uğraşıyor ve onların ölmelesini istiyor. Finalde bir annenin sevgisinin kötü bir ruhun nefretini, lanetini yendiğini söyleyebiliriz.
Evet, olayların özeti ve özü kısaca böyle.
İki saate yakın süren filmde lanetlenmiş bir ev, gece vakti görünen şeytani varlıklar, karanlık atmosferler, birden kapanan dolaplar ve kapılar, karanlık ve ürkütücü bodrum katı, ayna sahneleri, sessiz bir ortama birden bire verilen ses efektleri, Şeytan Çıkarma Ayini, cadılar gibi sayısız korku klişesi yer alıyor. Yani filmde korku adına ne ararsanız var ve tüm bunlar ikinci yarıda daha yoğun olsa da filmin tamamına yayılmış.
Evde görülen hayaletlerin (ya da kötü ruhların) hikâyesi tek tek çözüme kavuşuyor, bu tamam; ancak film, en sondaki ayinle birlikte pek çok örneği bulunan klasik şeytan çıkarma hikayesine dönmüş. Bu beni çok rahatsız etti. Diğer taraftan şeytanî bebek Annabelle’i filmin sadece birkaç yerinde görebiliyoruz ki zaten o bu olaylara dahil olmuyor.
Bu filmin evrene yaptığı mini katkıların en önemlisi bence şuydu: Zaman zaman aklımıza şeytanların bir köprü gibi kullandığı oyuncak bebeklerin ya da diğer nesnelerin neden yok edilmediği sorusu gelebiliyor. Ed, şeytanların kullandığı bu cansız nesnelerin yani bizim Şeytanî bebek gibi nesnelerin yok edilmesinin onları kullanan varlıkları yok etmeyeceğini söylüyor. Bu nedenle onları yok etmektense uygun bir yerde saklamanın daha mantıklı olduğunu anlatıyor.
Şeytani bebeğin hâlâ cam bölmenin içerisinde duruyordu. görmemize rağmen onu evin içinde. Buna rağmen onu evin içerisinde de görmemiz şunu gösteriyor: Ya burada aldıkları önlem pek işe yaramıyor (Ancak Annabelle Comes Home’da bu önlemin işe yaradığını göreceğiz) ya da bir başka şeytanî bebek daha var ki bu mümkün… Çünkü Annabelle: Creation’da gördüğümüz üzere bu bebekler özel üretimdi…
Ed ve Lorraine ikilisiyse Peder Gordon’un davetlisi olarak bir olaya bakmak üzere Long Island diye bir yere doğru yola çıkıyorlar.
5. Annabelle Comes Home- Annabelle 3 (2019)
Serinin beşinci filminde 1972 yılındayız yani bir önceki filmden bir yıl sonrasında. Şiddet ve kan dozu diğer yapımlara göre hayli düşük olan filmin senaryosu da çok zayıf. Ancak filmin başında Ed ve Lorraine’nin 1968 yılında hemşirelerle yaptığı konuşma ve sonrasında bebeği eve götürme yolculukları anlatılıyor ki bu bölüm filme resmen hayat vermiş. Bebeğe bağlı şeytan çok güçlü olduğu için onu eve götürürken bile hayatî tehlike atlatmışlar. Ed, neredeyse bir kamyonun altında kalıp ölecekti. Ed ve Lorraine ikilisi sonunda bebeği özel odaya, cam bölmenin içerisine bırakıyorlar. Onları bu sahneden sonra sadece filmin sonunda görüyoruz.
Bu film Warren çiftinin çocuğu olan Judy’ye odaklanıyor. Judy’le beraber ona evde bakıcılık yapan Mary Ellen, Mary’nin arkadaşı Daniela filmimizin ana karakterleri.
Warren çiftinin yokluğunda meraklı Daniela, lanetli nesnelerin olduğu odaya giriyor, Annabelle bebeğin bulunduğu cam bölmeyi açıyor ve kötülüğü serbest bırakıyor (Daniela’nın hikayesi özetle şu: Babası bir trafik kazasında ölmüş. Aracı kullanan Daniela kendisini suçlu hissediyor ve babasıyla iletişim kurmanın yolunu bu evde bulabileceğini düşünüyor). Kötü ruhları kendisine çekme yeteneği bulunan bebeğimiz bu kez kendisine hedef olarak evdeki gençleri seçiyor.
Bence bu filmin en önemli tarafı ve evrene yaptığı neredeyse tek katkı bize Judy’i tanıtması. O, aynen annesi gibi ölüleri ve ruhları görebiliyor, diğer boyutlara son derece açık birisi; yani aynen annesi gibi özünde medyumluk mayası var. Ayrıca daha şimdiden şeytani ruhlarla nasıl baş edebileceğini öğrenmiş.
Filmin gerilim ve korku dozu hayli düşük. Filmi seyrederken seriyi iyi bilenler için sürpriz denebilecek hiçbir şey yaşanmıyor. Gerilim ya da korku vermesi gereken sahneler gereğinden fazla uzun tutulduğu için izleyenleri germekte zorlanıyor. Senaryonun yüzeyselliği, filmin kalitesini hayli aşağılara çekmiş.
Filmin sonunda Annabelle, zor da olsa aynı cam bölmenin içerisine hapsediliyor. Bu sırada ben bir ümit içerisinde, en azından finalde bir şeyler olsun ve önceki ya da sonraki filme-filmlere bir bağlantı atılsın, diye beklerken hiçbir şey olmadığını gördüğüm için derinden bir of çekerek, sanki bu filmi hiç seyretmemiş gibi diğer filmi izlemeye geçiyorum.
6. The Curse of La Llorona – Lanetli Gözyaşları (2019)
Serinin en akıcı filmlerinden bir tanesindeyiz. Karşımızda yepyeni yüzler ve yepyeni bir kötü ruh görüyoruz. Serinin önceki filmlerinden hatırladığımız Peder Perez dışında Conjuring evreninden hiç kimseyi göremiyoruz ki buna şeytanî bebek de dahil.
Filmin açılışı 1673 yılında Meksika’da yapılıyor. Burada görülen mutlu aile tablosu maalesef uzun sürmüyor. Burada görülen ve filme de adını veren kadının adı La Llorona. Meksika’nın en güzel kadınlarından birisi. Evlendikten bir süre sonra kocası tarafından aldatılan bu kadın, kocasının elinden en değerli varlıklarını alıyor: Çocuklarını… La Llorona öz çocuklarını nehirde boğarak öldürüyor. Ancak cinnet halinden çıkarak kendisine geldiğinde yaptıklarına pişman oluyor ve kendisini de aynı nehre atarak intihar ediyor. Ancak yaptığı bu işten ötürü çocuklarının yerlerini dolduracak başka çocuklar aramakla lanetleniyor.
Günümüze geldiğimizde La Llorona bu kez sosyal hizmetlerde çalışan bir kadın olan Anna’nın çocuklarını almak için geliyor. Anna, bir olay sonrasında Meksikalı bir kadına yardım etmek isterken onun çocuklarının La Llorona tarafından alınmasına neden oluyor. Bunun üzerine Anna’ya kızan bu Meksikalı kadın, La Llorona’ya dua ediyor ve Anna’nın çocuklarını al, benimkileri bana ver, teklifinde bulunuyor. Kötü ruh bu teklifi kabul ediyor.
Filmde Anna’ya yardım eden kişi eski bir rahip olan Rafael. Rafael özellikle yumurta sahnesinde biraz komik duruma düşse de ne yaptığı bilen birisi ve yaptıkları işe yarıyor.
Bu filmin özellikle final sahnesinde yer alan bazı mantık hataları maalesef çok göze çarpıyor. Ancak gerçekten özenle hazırlanmış, yepyeni korku sahneleri ve bunlarla beraber klasik olmasına rağmen ürkütücü sahneler de bulunuyor. La Llorona karakteri en sonda yok olsa da seriye güzel bir hava katmayı başarmış.
Serinin bu filmi mantık sınırlarını zorlayan bazı sahnelere rağmen benden iyi not almayı başardı. The Nun veya 2014 yapımı Annabelle kalitesinde olmasa da ortaya izlenebilir ve sürükleyici bir film çıkmış.
Şimdi bir sonraki filmin anlatımına geçebiliriz.
7. The Conjuring 2- Korku Seansı 2 (2016)
Bu filmin en önemli tarafı The Nun (2018) adlı filmde orijin hikâyesini seyrettiğimiz şeytan Varlak’i ilk kez görüyor oluşumuz. Varlak, Conjuring evreninin tartışmasız en güçlü ve en tehlikeli kötüsü…
Film senaryo ve kurgu olarak serinin en iyi filmlerinden birisi. Oldukça akıcı ilerliyor. Korku sahneleri gerçekten bir harika ve ürkütücü… Bunun dışında çocuk oyuncu Janet’in rolünü adeta yaşadığını söyleyebilirim. Oyunculuğu üst seviyedeydi.
Film, en baştaki o kısa girişi hariç tutarsak 1977’nin Londra’sında geçiyor. Peggy isimli bir kadın ve çocuklarına daha önce bu evde yaşamış bir ruh musallat oluyor. Onların evden gitmesini istiyor. Olay polise, daha sonra da medyaya düşüyor. Son olarak kilise, Ed ve Lorraine’i Londra’ya göndererek bu olayı incelemelerini istiyor.
Olay derinleştikçe derinleşiyor ve sonunda aileye musallat olan yaşlı adamın ruhunun şeytani varlık Varlak’in kontrolünde olduğu anlaşılıyor.
Ben bu filmin serinin önceki filmleriyle olan bağlantılarına bayıldım diyebilirim. Loreyn tam yedi yıl önce The Nun filminin sonunda Fransız’ı kurtarmaya çalışıyordu. Ed, Korku Seansı 1’de bu olaya atıf yaparak “Lorraine orada bir şey gördü. Eve geldi ve kendisini odaya kilitledi. 8 gün dışarıya çıkmadı” demişti. Ed, karısının orada ne gördüğünü bilmiyordu.
İşte bu filmde Loreyn tam yedi yıl sonra orada ne gördüğünü açıklıyor. Orada Ed’in ölümünü görmüştü ve aynı görüntüyü yedi yıl sonra aynıyla görmesi onu ürkütüyor.
Korku Seansı 2’nin sonunda Loreyn şeytani varlığın gerçek adını öğrenerek büyük bir avantaj elde ediyor ve bunu kullanarak Ed’i kurtarıyor.
Şeytan, filmin sonunda görünüşe göre Cehennem’e geri dönüyor. Kapanış sahnesinde ürkütücü bebek Annabelle’i tekrar görüyoruz. Bu da bize şeytanların bebekle olan bağının hâlâ kopmamış olduğunu gösteriyor.
8. The Conjuring: The Devil Made Me Do It – Korku Seansı 3: Katil Şeytan (2021)
Korku Seansı 3 serinin şu ana kadar çekilmiş son filmi. Bu film seriye önemli bir yenilik getiriyor. Hatırlarsanız Ed, verdiği bir konferansta şeytani saldırıların 3 aşamada gerçekleştiğini söylemişti. Bunlar istila, baskı ve ele geçirmeydi. Ele geçirilmek istenilen ruh önce evinde, iş yerinde, uykusunda, gecesinde ve gündüzünde istila ediliyor. Adeta ona alan bırakılmıyor. Sonrasında ona ruhunu teslim etmesi için kandırmaca ve aldatma temelli baskı uygulanıyor; çünkü Şeytan kendisine sunulmayan hiçbir ruhu ele geçiremez. En son aşamada da ruh ele geçiriliyor.
Bu aşamadan sonra da Şeytan Çıkarma Ayini yapılıyor ve şeytan yapılabilirse bedenden kovuluyor. Bu sıralama Conjuring evreninde hiç bozulmamıştı ta ki Korku Seansı 3’e kadar.
Burada karakterlerimiz daha önce pek çok kez gördüğümüz gibi ele geçirilerek cinayet işlemesi sağlanmış bir kişinin içerisinde artık şeytan ya da kötü bir ruh olmadığını anlıyorlar ve işlemi tersinden uygulamaya başlıyorlar. Yani olay sıralamasında en başa dönerek bedenin ne zaman ve nasıl ele geçirildiğini, sonra nasıl oldu da ya da ne oldu da bedenin terk edildiğini araştırıyorlar.
İşin içerisine mahkeme süreci, avukatlar, cinayetle suçlanarak tutuklanmış birisi de girince yapım bildiğimiz klasik dedektif filmlerine benzemiş. Ancak tek farkla: Bu kez katil insan değil, insanı ele geçirerek ona cinayet işletmiş kötü bir ruh…
Karakterlerimizin bir taraftan olayı araştırırken diğer taraftan da mahkemeye sunulacak kanıtlara ulaşmaları gerekiyor ki içerideki masum kişi kurtulabilsin…
Ed’in şu ifadesi çok hoşuma gitmişti: “Mahkemelerde İncil’e el basılıyorsa, kanunlar Tanrı’yı kabul ediyor demektir. Mahkemelerin Şeytan’ı da kabul etme zamanı geldi…”
Ancak filmin sonunda her şeye rağmen, tüm bulgulara rağmen mahkeme yine bildiğini okuyor ve Arne mahkum oluyor. Bu sonucun kendi içinde tutarlı olduğunu söyleyebiliriz; çünkü ceza kanunlarında (henüz) bu tür düzenlemeler bulunmuyor.
Conjuring Evreni anlatımlarını 25. Kare üzerinden takip edebilirsiniz.