The Terminator ya da Türkçe adıyla Yok Edici, yayınlandığı yıllarda bilimkurgu türüne inanılmaz bir açılım getirmişti. Yapay zekalar, bunların insan ırkını yok etmeye çalışması, makinelerin hüküm sürdüğü bir gelecek, zaman yolculuğu, zaman paradoksu, sibernetik organizmalar… Tüm bunlar teorik olarak konuşulsa da The Terminator sayesinde ilk kez derli toplu bir şekilde ete kemiğe büründü ve karşımıza çıktı.
The Terminatör, kendi çağını aşan ve geleceğe yön veren bir bilimkurgu filmi. Aksiyon sahneleri, felsefesi, oyunculuklar, bazı eksiklerine rağmen başarılı kurgusu onu bugün bile izlenebilir kılıyor.
Arnold’ı Arnold yapan ve James Cameron ismini zihinlerimize kazıyan filmdir The Terminator.
Filmin Konusu
Birinci filmde yer yer 2029 yılına ait görüntüler seyrederiz. Makinelerin hüküm sürdüğü ve insan avladıkları kapkaranlık bir gelecek… 1984 yılından birkaç yıl sonra nükleer bir savaş gerçekleşmiş ve hemen her şey yok olmuş. Savaşı kimin başlattığı bilinmiyor. Kyle’ın dillendirdiği teze göre savaşı savunma ağı bilgisayarları başlatıyor. İnsanların hiçbir şeyden haberi yok.
“İnsanlığa hizmet için var edilmiş makineler yavaş yavaş her yere her şeye bağlandılar. Yapay zekaları sayesinde zekileştiler. Bu süreç sonunda insanları tehdit olarak algılardılar ve saniyede insanların kaderine karar verdiler: Yok olmak…”
Nükleer savaş sonrası hayatta kalan insanlar birer fare gibi saklanarak hayatta kalmaya çalışırken makineler insan avına çoktan başlamıştı. Onlarla pazarlık yapılamaz, onlar ikna edilemezdi. Onlarda acıma, nedamet ya da korku hisleri yoktur ve dahası, hedeflerine ulaşana kadar kesinlikle durmayacaklar.
Gecenin olağan akışı ve sessizliği bir portalın çıkardığı sesle bozulur. 2029 yılından 1984’e açılan bu kapı insan avcısı, katil bir terminatörün geçişini sağlamıştır. Görevi; gelecekte insan direnişinin lideri olacak John Connor’ın annesini öldürmektir. Ancak gelecekteki John Connor bunu haber alır ve o da geçmişe, kendi annesini korumak için bir asker gönderir. Bu asker onun sağ kolu denebilecek son derece donanımlı bir savaşçı olan Kyle Reese’dir. Kyle, nükleer savaş sonrasında doğmuştur ve çocukluğundan beri savaşın içindedir.
Orijinal Adı: The Terminator
Tür: Aksiyon, bilimkurgu
Yönetmen: James Cameron
Ülke: İngiltere, Amerika
Gösterim Tarihi: Ocak 1988
Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Michael Biehn, Linda Hamilton, Paul Winfield, Lance Henriksen, Rick Rossovich
Süre: 01 saat 47 dakika
IMDB: 8,0 – 25. Kare puanı: 8,5
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
İlk Filmle İlgili Bilinmesi Gerekenler
John Connor aslında Sarah ve Kyle’ın çocuğu. Bu harika bir zamansal paradoks. Kyle ve Sarah, Terminator’den kaçarken birbirlerine hem duygusal olarak hem de fiziksel olarak yakınlaşırlar.
John, geçmişe gönderdiği Kyle’a annesinin resmini vermiştir. Bu fotoğrafı Sara, filmin sonunda çektirmişti. Anlaşılan o ki John bir şekilde Kyle’in kendi babası olduğunu öğrenmiş, fotoğrafı ona bilinçli olarak vermiş ve geçmişe onu bilerek göndermiştir. Ama John bu bilgileri tabii ki Kyle’la paylaşmıyor.
Terminator’lar temelde birer sızma birimi. Bunu unutmamak gerekiyor. Onlar insanların içine sızmak ve hedeflerini yok etmek üzere tasarlanmışlar. Kyle onlar için yarı insan yarı makine diyor. Bunun nedeni dışlarının canlı insan dokusuyla kaplanmış olması. Dış kaplamalarında Terminator’ler için geliştirilmiş saç, kan, deri ve et bulunuyor (Zaten bu sayede geçmişe ışınlanabiliyorlar. Normalde ışınlanma teknolojisi metalleri geçmişe gönderemiyor. Ancak canlı dokuları Terminatör’lerin insan gibi algılanmasına neden oluyor).
Bu nedenle onlara robot demek yanlış bir tanımlama. Onlar cyborg yani sibernetik organizma. Yani canlılardaki sinir sistemleri kendi üzerlerine uyarlanmış, yapay zeka sahibi, kendilerini yönetebilen eşsiz modeller.
Filmde gördüğümüz Terminator’un modeli 101. Kyle bir önceki sızma modelinin kauçuk deriye sahip olduğunu ve kolayca ayırt edebildiklerini söylüyor. Yani bu yeni bir model. Ağız kokusu, ter… İnsana ait her şey onlarda da var. Bu nedenle onları bir insandan ayırt etmek çok ama çok zor.
Aslında bu modele bir sonraki filmde göreceğimiz T-800 serisinin bir prototipi olarak bakabiliriz.
Filmin sonunda Kyle ölüyor. Terminator preslenerek yok ediliyor. Ancak onun parçalarının bazıları fabrikanın içerisinde kalıyor ve yok olmuyor. Buna dikkat. Bir sonraki filmde bu parçalara ne olduğunu göreceğiz.
Bu filmdeki efsane sahnelerden birisi polis merkezine yapılan baskın. Bu gerçekten unutulmaz bir sahneydi.
Bu filmde yönetmen birkaç yerde kadere gönderme yapıyor. Örneğin Sarah polisleri beklerken yanlışlıkla kolunu içeceğe çarpar ve onu almak için eğilir. Tam bu sırada Terminator oraya bakar ve Sarah’ı göremez. Eğer Sarah orada eğilmeseydi ölmüş olacaktı. Bu ince dokunuş basit gibi görünen eylemlerin bile kaderin bir parçası olabileceğini gösteriyor; biz farkında olsak da olmasak da.
Söylemeden geçemeyeceğim bir nokta daha var. Gelecekteki John Connor’ı Silah kullanma, bomba yapımı gibi konularda annesi eğitmiş. Ancak Sarah kendi halinde yaşayan birisi ve bu tarz şeylerden haberi bile yok.
Ancak gelecekten gelen Kyle, Terminator’u durdurabilmek için otelde patlayıcı hazırlıyor ve bunların nasıl yapıldığını Sarah’a o gösteriyor; hatta patlayıcıları ona hazırlatıyor. Buna Sarah’nın ilk askeri eğitimi olarak bakabiliriz. Onun ilk öğretmeni gelecekten gelen asker Reese’di.
Kyle, sızma birimi olan Terminator’lerin en az kırk yıl daha yapılmayacağını söyler. Film 1984 yılında geçiyor. Yani ilk Terminator’lerin 2000’li yılların başında yapıldığını söyleyebiliriz.
Evet, birinci filmle alakalı söyleyebileceklerim genel olarak bunlar. Terminator 1 gelmiş geçmiş en güzel bilimkurgu filmlerinden bir tanesi. Bugün bile zevkle ve heyecanla izleyebilirsiniz. Aradan neredeyse 40 yıl geçmiş ve film kendisini hâlâ izletebiliyor. Çağı aşmak işte budur.
