12.9 C
İstanbul
KategorilerBilim KurguPredator Serisi Kronolojik Anlatımları 1

Predator Serisi Kronolojik Anlatımları 1

Bu, Predator serisinin birinci filmi. 1987 yapımı filmi bugün bile açıp rahatlıkla seyredebilirsiniz. Filmde Arnold Schwarzenegger ve Carl Weathers gibi ünlü oyuncular yer alıyor. Predator, İngilizcede kelime anlamı olarak yırtıcı hayvanlara, avcı hayvanlara verilen isim.

Serinin ilk filmine Predator’le tanışma olarak bakabiliriz. Son derece yetenekli komandolardan oluşan bir grup askere,  Güney Amerika taraflarında ormanın içerisine düşen bir helikoptere ulaşma görevi veriliyor. Görev basittir; hayatta kalanlar eğer esir düşmüşlerse kurtarılıp dönülecektir. Ancak olay bu kadar basit değildir. Bu helikoptere ulaşmak için daha önceden görevlendirilen özel gruptan haber alınamamıştır. Bu bilgi bölgeye gidecek olan yeni gruba söylenmez. Aslında ormanda ne olduğu bilinmeyen tehlikeli bir avcı vardır.

Filmde net olarak söylenmese de CIA’in ya da üst makamların bu yaratıktan ya da en azından bölgede olan tuhaf durumdan haberdar oldukları anlaşılabiliyor.

Bu filmde avcıyla alakalı öğrendiklerimizi şöyle özetleyebilirim:

Predator, dünya dışı bir teknoloji kullanıyor ki zaten filmin başında onun Dünya üzerine bırakıldığı kısa bir uzay görüntüsü eşliğinde gösteriliyor. Burada serinin üçüncü filminden minik bir spoiler vereyim. Filmin başında görülen ve uzay gemisinden Dünya atmosferine bırakılan nesne aslında bir kapsül br Predator’lerin yeryüzüne güvenle iniş yapmalarını sağlıyor. 

Üzerinde bedeninin tamamını kaplayan bir kamuflaj elbisesi var. Bu sayede görünmez olabiliyor. Zırhını aktif ettiğinde eğer dikkatli bakılmazsa insan gözü tarafından algılanamıyor. Ancak dikkatle bakılırsa yaratık saydam bir şekilde de olsa görülebiliyor.

Avcı, insanların silahlarından etkilenebiliyor. Hatta yara alıyor ve bedeni kanıyor. Kendisini tedavi edebiliyor. İnsanların konuşmalarını uzaktan bile onların yanındaymış gibi dinleyebiliyor. İnsanları uzaktan izlerken onlara zoom yapabiliyor. Giysisi ona canlı yaşam formlarını tespit etme imkanı veriyor. Fare gibi minik yaşam formları bile gözünden kaçamıyor.

Fiziksel olarak son derece iri yapılı ve normal bir insana göre çok çok güçlü. Arnold gibi ağır ve kaslı birisini zorlanmadan tutup kaldırabiliyor. Elleri insan eline benzese de daha çok avcıların pençesini andırıyor. Arnold onun yüzüne sağlam bir darbe vuruyor ama o neredeyse hiç etkilenmiyor. Silahsız bir dövüşte normal bir insanın hayatta kalma şansı yüzde sıfır. İnsanların onun karşısında hiçbir şansı yok.

Yaratık son derece zeki. Bubi tuzağını en kritik anda bile fark etmeyi başarıyor. İnsan dilini konuşamıyor ama sesleri birebir taklit etme yeteneği var. Bunu avlarını kendine çekmek için kullanıyor.

Silahının hareket eden nesnelere karşı bir radar gibi kilitlenme özelliği var. Hareket eden canlılara kilitlendikten sonra ateş ederse ıskalama gibi bir durum söz konusu olmuyor.

Predator, insanlar ayrıldıktan sonra onların bulunduğu yere geliyor ve orada yapılan konuşmaları dinleyebiliyor. Bu inanılmaz bir teknoloji. Hatta dinlediği bu sesleri aynıyla çıkararak insanları tuzağa çekiyor.

Predator’ün yüzü son derece çirkin. Maskesini çıkardığı zaman ortaya çıkan tablo pek de iç açıcı değil. Son olarak yaratığın insanların bilmediği bir alfabe kullandıkları anlaşılıyor.

Filmin sonunda son derece yetenekli iki avcı silahsız bir kapışmaya giriyor.

Normalde az önce söylediğim gibi hiçbir insanın böyle bir yaratık karşısında hayatta kalma şansı yok. Muhtemelen o da bunu bildiği için avını hemen öldürmek yerine onunla oynamayı tercih ediyor. Ancak bubi tuzaklarına yakalanmaktan kurtulamıyor. Predator en sonda kendisini imha ediyor. Film böylece sona eriyor. Predator evreni hakkında, bu yaratığın kökeni ve neden burada olduğu hakkında hiçbir bilgi verilmiyor. Şunu not olarak belirtmek gerekiyor. Ormanın yerlilerinden birisi olan Anna karakteri, çocukluğunda da bu tür olayların yaşandığını anlatıyor. Buradan hareketle de yaratıkların bu bölgeye ilk kez gelmediğini, çok daha önceleri bu bölgeye gelerek insan avladıkları gösteriyor.

Predator – Av (1990)

Serinin ikinci filmi… Önceki filmden üç yıl sonra gelen Predator 2’nin yönetmeni değişse de senaryo yazarları aynı.  Olaylar ilk filmin 10 yıl sonrasında yani 1997’de geçiyor. Filmin ortalarında daha önceki filme doğrudan yapılan bir atıf da buluyor.

Bu filmde Predator evreninin epeyce genişlediğini söyleyebiliriz. İnsanlığın karşılaştığı bu yeni tehdidin bir uzaylı olduğu bu filmde insanlar tarafından net olarak anlaşılıyor. İkinci filmde Predator’un ilk filme göre çok daha detaylı çekimlerini, yakın plan görüntülerini seyrediyoruz.

Filmin harika bir giriş sahnesi var. Orman manzarasıyla açılış yapıldığında yine ilk film gibi olayların balta girmemiş ormanlarda yaşanacağını düşünüyoruz; ancak ekrana birden harika bir Los Angeles manzarası geliyor. Yani artık ormana veda ediyoruz ve şehre geçiyoruz. Bu arada Arnold’un savaşın şehre taşınması fikrini beğenmediği için filmde oynamayı kabul etmediğini birkaç farklı yabancı kaynaktan okudum. Ancak ne olursa olsun bu serinin şehre taşınması gerekiyordu ve gayet iyi ve yerinde bir tercih olmuş. 

Predator’un şehirde ne işi var ki gibi bir soru sorabileceğimizi düşünen senaristler bu soruyu şöyle cevaplıyorlar. “Şehir onun ormanı ve bizler de onun avlarıyız.”

Filmin konusu kısaca şöyle

Jamaikalı ve Kolombiyalı büyük uyuşturucu baronları ve hatta çete üyeleri son derece vahşi şekillerde öldürülmeye başlanıyor. Derileri yüzülüyor, kalpleri alınıyor ve ilk filmde gördüğümüz üzere baş aşağıya asılıyorlar. Özel görevlendirilmiş bir federal görev timi polisi bu işe karıştırmak istemiyor. Bir süre sonra federal birimin bu yaratığın peşinde olduğunu, onu öldürmekten ziyade yakalamak için çabaladığını anlıyoruz. Nedeni ise uzaylının kullandığı ileri teknoloji…

Işığı kıran ve kendisini görünmez kılan kamuflaj elbisesi, son derece hassas ve ölümcül silahları… Bunlar insanların iştahını kabartıyor tabii ki…

Diğer Bazı Detaylar

Bu filmde Predator’un bumerang silahını ilk kez görüyoruz. İnanılmaz derece keskin bir silah… Polis kahramanımız daha sonra bu bumerangı uzaylıyı öldürmek için kullanıyor.

İkinci filmde yerin altında dev boyutlarda bir uzay gemisi bulunuyor. Kahramanımız bu geminin girdiğinde, gemide çeşitli zamanlara ait kafatasları olduğunu görüyor. Bu kafatasları sadece insanlara ait değiller. Gemide bulunan bu özel bölmede dinozor benzeri yaratıklara hatta belki de çeşitli deniz canlılarına ait kafatasları adeta bir koleksiyon edasıyla sergileniyor.

Burada birkaç olasılıktan söz edebiliriz. Birincisi Predator’lerin zamanda yolculuk yapabilme ,imkânları olduğunu görmüyoruz. Onların dinozor avlayabilmek için milyonlarca yıldır Dünya üzerinde avlanıyor olmaları gerekiyor. Ancak bu olasılık üçüncü filmde öğrendiğimiz bilgiler sonrasında eleniyor. Üçüncü filmde Predator’lerin Dünya’yı dinazorlar çağından sonra çok çok sonra keşfettiğini öğreniyoruz.

Ben burada görülen kafataslarının dinozorlardan ziyade Alien serisinde David’in elinde de gördüğümüz o sıvının mutasyona uğrattığı canlılara ait olduğunu düşünüyorum. Ancak ne olursa olsun bu kafatasları sonuç olarak bize şunu gösteriyor: Bizim Predator değimiz ama gerçek isimlerini bilmediğimiz bu uzaylı ırkı, binlerce yıldır Dünya üzerinde farklı mekânlara avcılar bırakıyorlar. Örneğin bir ormanın içerisine ya da büyük bir şehre bir avcı bırakıyorlar.

Bu avcılar, bırakıldıkları yerlerde büyük ihtimalle kendi doğalarını tatmin etmek için, o inanılmaz avcı güdülerini doyurmak için avlanıyor. Bu, insanların ellerine silah alarak ormanlarda ya da insanların yaşamadığı yerlerde yabani hayvan avına çıkmalarının benzeri bir olay. Ancak buradaki fark Predator’lerin doğası gereği avlanma güdülerinin çok yüksek olamsı… Ben bu av işine sırf eğlence olarak bakmıyorum.

Diğer taraftan ben onların canlıların kafataslarını inceleme amacıyla topladıklarını asla düşünmüyorum.

Bu çok zayıf ve temelsiz bir teori bence. İleriki filmlerde daha da net göreceğimiz üzere Predator’ler inanılmaz bir teknolojiye sahipler. İnsanlar gibi, dinozorlar gibi ilkel yaratıkların beyinlerini alıp inceledikleri zaman onların eline geçecek bir şey yok. Ayrıca bunu yapmak için avlanmalarına gerek yok. Dünyaya gelir istedikleri canlıları alır giderler, kimse de onları durduramaz.

Ayrıca onların dünya üzerinden en azından yüzlerce yıldır incelemek üzere yaşam örnekleri topladıkları teorisini doğru kabul edersek toplanan bu örneklerin ne için kullanıldığı, bu kadar uzun zamandır örnek alınıyorsa neden hala örnek toplamaya devam ettikleri gibi pek çok soru sorabiliriz. Bu durumda bence Predatör’lerin doğasından uzaklaşır gideriz. Onlar birer avcı. Olay bu.

Bu arada minik bir not olarak şunu belirteyim ki Predatör’lerin avlanmalarının ardında yatan asıl nedeni üçüncü filmde göreceğiz. Ben şu an ileriye atlayarak spoiler vermemeye çalışıyorum ve öğrendiklerimizi kronolojiye uygun aktarmaya çalışıyorum. Bu iki film sonunda şunları söyleyebiliyoruz: Predator’ler uzaydan geliyorlar, insanlardan çok daha ileri bir teknolojileri var ve uzun yıllardır Dünya üzerinde insan avlıyorlar. İnsan avının nedeni eğlenceden ya da araştırma yapmak için veri toplamak gibi bir amaçtan ziyade onların vahşi doğalarını tatmin gibi duruyor.

Bu filmde ayrıca bu ırkın diğer temsilcilerini toplu halde ilk kez görüyoruz. Predator’ler birden bire ışınlanma teknolojisini kullanarak geminin içinde beliriyorlar. Onların burada polis memuru Mike’ı öldürmemeleri, uzaylıların sanıldığı kadar kontrolsüz ve önlerine gelen herkesi öldüren bir ırk olmadığını gösteriyor. İnsan avının belli bir amaca yönelik bir eylem olduğu da bu sahneden sonra daha net olarak anlaşılabiliyor.

Bu arada gemiye gelenlerin başı olduğu anlaşılan uzaylı, Mike’a 1715’e ait eski bir silah veriyor. Bu sırada da İngilizce konuştuğu duyuluyor. Onun bu silaha sahip olması Predator’lerin tahminimizden çok daha önceden beri Dünya üzerinde avlandıkları tezini güçlendiriyor. Zaten bir sonraki filmde bu konuda net bilgiler öğreneceğiz. Bu arada onların elde ettikleri ses örneklerinden yola çıkarak insanların dillerini öğrenmek bir yana konuşmaya başladıkları da görülüyor. Bunu gözden kaçırmayalım.

Son Eklenenler

En Popüler

Kiralık Katil Filmi Knox Goes Away ve Konusu

0
Knox Goes Away, Batman (1989) rolüyle unutulmazlar arasına giren Michael Keaton'ın hem yazıp hem yönettiği bir gerilim, macera filmi. Oldukça yetenekli ve profesyonel bir...

Şeytan’la Bir Gece Geçirmek İster misiniz?

0
1970'lerde geçen Late Night with the Devil- Şeytanla Bir Gece, gece geç saatlere kadar yayınlanan bir talk şovda yaşanan korkunç olayları anlatıyor. Talk şovun...

Açlık Oyunları Kuşların ve Yılanların Şarkısı- Orijin Hikayesi

0
The Hunger Games: The Ballad of Songbirds & Snakes- Açlık Oyunları Kuşların ve Yılanların Şarkısı, serinin (sonradan yazılan) aynı isimli ön kitabına dayanıyor ve...

Merakla Beklenen Film Paranoya’nın Çekimleri Başladı

0
Yılın merakla beklenen, iddialı filmi Paranoya sete çıktı. Onur Buldu’nun canlandırdığı Muntazam adlı bir gazetecinin paranoyası nedeniyle başına açtığı komik ve tuhaf işleri konu...
spot_imgspot_img
0BeğenenlerBeğen
1,315TakipçilerTakip Et
0AboneAbone Ol

İlgili Makaleler

YORUM YAPABİLİRSİNİZ

spot_imgspot_img