Sedat Peker, Youtube üzerinden yayınladığı videolarının sonunda yemin ederek Turan’ı kuracağız, diyor. Peki, nedir bu Turancılık? Kurmak istedikleri şey nedir? Bu yazıda sizleri sıkmamaya çalışarak bu düşünce akımından bahsetmek istiyorum. Bundan bahsederken en başta Turancı görüşleriyle öne çıkan, bu ülküyü cansiperane savunan dolayısıyla bu akımın önemli isimlerinden birisi olan Hüseyin Nihâl Atsız’ın yazılarını referans alacağım.
Turancılık nedir?
Turancılık, Hüseyin Nihâl Atsız’ın ifadelerini referans alarak söylersem özet olarak tüm Türkler’i tek devlet altında birleştirme ülküsüdür. Bu ülkü temel olarak 1880’lerde Rusya’nın bir parçası olan Azerbaycan’da yaşayan Türk ve Tatar aydınlar tarafından ortaya atılmış daha sonra da Osmanlı’da yaygınlaşmış bir akımdır. Nihal Atsız bu akımın temellerini milattan önceye kadar götürür ama bunlar bu yazının konusu bu olmadığı için Turancılığın temelleri üzerinde bu kadarcık durarak sizi asıl işin özüne götürmek istiyorum.
Turancılığın idealize ettiği bu birleşme işinin sadece kültürel alanda ya da düşünsel bağlamda olacağını düşünenler yanılıyorlar. Turancılık yeryüzünde yaşayan bütün Türklerin tek bir siyasi birlik altında yani bir devlet bayrağı altında toplanmasını ülkü edinmiştir.
Turancılığın önemli isimlerinden olan Nihâl Atsız bu düşünceye o kadar inanmıştır ki 1973 yılında kaleme aldığı bir yazıda bu ülküye inanmayanları vatan haini, cahil ve budala olmakla itham etmektedir. Atsız’ın cümleleri aynen şöyledir:
“Turancılık ülküsü gibi milleti hızlandırıcı, ahlaka ve erdeme dayalı kutlu bir ülküyü yermek için ya damarlarındaki kanı yabancı hissetmek ya komünist yani vatan haini yahut da milli tarihi Malazgird’den başlatacak kadar cahil ve budala olmak lazımdır.” (Ötüken, 1973, Nisan, sayı 6)
Görüldüğü üzere Nihâl Atsız’a göre Turancılığı yermek yani eleştirmek, kötülemek, eksiklerini sıralamak, bu romantik bir hayaldir demek vatan haini veya budala olmakla eşdeğerdir. Peki, bu durumda Turancılık düşünce özgürlüğüne karşı mı? Bu sorunun cevabını yine Atsız’ın ifadelerinde buluyoruz. Atsız düşünce özgürlüğüne karşı olmadıklarını sadece Türklük düşmanlığına karşı olduklarını söyler. İfadeleri şöyle:
“Cahil yazarın dediği gibi (Ulus gazetesinde çıkan bir yazıya atıf yapıyor) biz fikir özgürlüğüne düşman değiliz. Sadece Türklük düşmanlığına düşmanız. Bu sebeple komünizmin yahut sosyalist maskeli vatan ihanetinin susturulmasını istiyoruz. Çünkü milletimizi yok etmek isteyen fikri fikir saymıyoruz.” (Ötüken, 1966, Haziran, sayı 30)
Görüldüğü üzere Atsız, Turancılığa karşı olan düşünceleri düşünce saymadığı için onların susturulmasını, yok edilmesini meşru sayıyor ve onlara yapılacak müdahaleyi fikir özgürlüğüne müdahale olarak saymıyor; onları fikir bile saymıyor zaten. Ancak aynı yazının bir sonraki cümlesinde, yazısında bahsettiği bu yazarın da Turancılığı düşünce olarak kabul etmediğini söyler:
“Ya fikir özgürlüğünü o kadar faydalı bulan cahil yazar bizim Turancılığımızı neden fikir diye kabul etmiyor?” (Ötüken, 1966, Haziran, sayı 30)
Atsız aslında ironik olarak kendi ideolojisine, ülküsüne yanılma payı, eleştirilme payı bile vermezken ve Turancılığa karşı olanları vatan hainliği, cahillik ya da budalalıkla itham ederken aynı hakkı başkalarına çok görüyor.
Turan Nasıl Kurulacak?
Peki; bu ideal, bu ülkü nasıl realize edilecek? Dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşayan Türklerin tek devlet bir bayrak altında birleşmesi nasıl sağlanacak? Bunun cevabını Nihâl Atsız’ın Orhan Seyfi Orhon’ın Turancılık Nedir adındaki köşe yazısına verdiği cevaplarda buluyoruz.
Atsız; Turancılık düşüncesinin emperyalizm olmadığını savunurken şu ifadeleri kullanıyor: “Turancılıkla, emperyalizmi karıştırmamak gerekiyor. Emperyalizm bir milletin başka milletleri hükmü altına alması demektir. O halde Türklerin birleşmesi demek olan Turancılık neden Türk emperyalizmi oluyor?” (Ötüken, 1968, Mart, sayı 3)
Sonraki cümlelere lütfen dikkat. Turan nasıl kurulacak sorusunun cevabı bu satırlarda görülebiliyor.
“Bugün Türk topluluklarından birinin silah kuvvetiyle öteki Türkleri yabancılardan kurtararak tek devlet halinde birleştirmesi emperyalizm midir? Dünyadaki bütün milletler, yabancı devlet hakimiyetinde kalan soydaşlarını kendileriyle birleştirmek için silahlı ve silahsız savaşlar yaparlar.” (Ötüken, 1968, Mart, sayı 3)
Görüldüğü üzere bu ülküye göre ortaya bir devlet çıkacak, bir anlamda önderlik yapacak ve yabancı devletlerin hakimiyetinde bulunan yani Atsız’ın az önce alıntıladığım ifadesine göre emperyalizm altında ezilen soydaşların “kurtulması” için silahlı ya da silahsız mücadele verecek. Bunun sonucunda da Turan kurulmuş olacak.
Ziya Gökalp’in şu dizeleri bu ideali resmederken aynı zamanda Turan’ı kuracak ülkenin de Türkiye olduğuna işaret eder:
Moskofun ülkesi viran olacak; / Türkiye büyüyüp Turan olacak.
Burada minik bir parantez açayım. Ziya Gökalp’ın Turancılığı tartışmalı bir konudur. Ortadoğu Teknik Üniversitesinden Doç. Dr. Ceylan Tokluoğlu 2012 yılında yayınlanan bir makalesinde bu konuda şunları söyler:
“Günümüzde Ziya Gökalp’in hiçbir zaman Turancı olmadığını iddia edenlerin yanı sıra, her zaman gizli ya da açık Turancılık fikrini savunduğunu iddia edenler de bulunmaktadır (…) Gökalp’in düşüncelerinin Turancılıktan Türkçülüğe evrildiğini savunan üçüncü bir görüş daha vardır.”
Turan’ı kuracak ülkenin Türkiye olduğu düşüncesini Atsız’ın 1966 tarihli bir köşe yazısında da görüyoruz. Atsız şu ifadeleri kullanıyor:
“İkide bir yüzümüze çarpılan büyük günahlarımızdan biri de Turancılıktır. Turancıyız, ne olacak? Tarihi vatanımız olan tutsak ülkeleri elbette kurtaracağız (…) Biz iki Türkistan’ı da, Azerbaycanlar’ı da, Kafkasya’yı da, İdil-Ural boylarını da, Kırım’ı da kurtarmak için şuurumuz işledikçe, ayakta durabilecek gücümüz kaldıkça çalışacağız. O kadar da değil. Batı Trakya’yı, Kıbrıs’ı ve adaları da alacağız. Kerkük ve Bayır-Bucak da bizim olacak.” (Ötüken, 1966, Mart, sayı 30)
Sonuç
Evet; görüldüğü üzere Sedat Peker’in Turan’ı kuracağız şeklinde gösterdiği hedef Türklerin bir devlet altında birleşmesi idealidir. Türk devletlerinden birisi ki Atsız bunun Türkiye olduğunu söylüyor, bu silahlı ya da silahsız savaşa önderlik edecek ve soydaşları emperyalizm çarkları altında ezilmekten kurtaracak ve resmi olarak onları tek bir devletin bayrağı altında toplayacaktır.
Başta da ifade ettiğim gibi Atsız bu ülkünün temellerinin milattan önceye dayandığını söyler. Aradan geçen bunca asırdan sonra hala kurulamayan bu birliğin nasıl ve ne şekilde kurulacağı, böyle bir teşebbüse büyük devletlerin ne ölçüde ve nereye kadar izin vereceği, amacı ne olursa olsun herhangi bir devlete karşı içten ya da dıştan silahlı bir mücadele doğal olarak doğrudan terör sayılacağı için böyle bir ülkünün böyle bir durumda nasıl yol alacağı merak konusu…
Turan’ı vallahi de kuracağız, billahi de kuracağız, diyenlerin bunu nasıl gerçekleştireceğini, bu söylemlerin romantik bir hülyadan ibaret olup olmadığını hep beraber göreceğiz.