Bu yazıda beğenerek seyrettiğim Meet Joe Black adlı filmin en beğendiğim bölümünü yani finalini yorumlamak istiyorum. Zaten finali seyrettikten sonra akıllarda oluşabilecek birkaç soru bulunuyor. Hem bunlara değinmek hem de finalle alakalı bazı yorumlarımı paylaşmak istiyorum.
Bu arada bu film sadece oyuncu kadrosu için bile izlenebilecek bir yapım. İlginç bir konusu var. Ölüm bir insanın bedenine giriyor. Sonra da insanların dünyasını daha yakından tanımak için ünlü bir iş adamıyla bana bu dünyayı öğrenmem için rehberlik yap, ben de sana zaman vereyim, şeklinde bir anlaşma yapıyor. Ancak ölüm, bu iş adamının kızına aşık oluyor.
Bu kadarcık ön bilgilendirme yeterli sanıyorum. Şimdi gelelim filmin final yorumuna…
Orijinal Adı: Meet Joe Black
Tür: Drama,fantastik, romantik
Yönetmen: Martin Brest
Ülke: Amerika
Oyuncular: Brad Pitt, Anthony Hopkins, Claire Forlani, ake Weber
Süre: 02 saat 58 dakika
IMDB: 7,2 – 25. Kare puanı: 8,0
Finalde Ne Yaşandı?
Finalde olan şey şu: Ölüm, Susan’a aşık olduktan sonra onun da kendisine bağlandığını görünce Susan’ı da kendisiyle götürme kararı alıyor. Bu kararı aldığı an partide kucaklaştıkları an. Burada artık onlar birbirlerine lafı hiç dolandırmadan ilan-ı aşk ediyorlar.
Bu konuşmadan sonra Joe, içeriye geçiyor. Kararı nettir. Bu gece yanında Susan’ı da götürecektir. Teknik olarak William’ın, onu durdurabilecek bir gücü ve imkanı yok. Ölüm de bunu açıkça söylüyor zaten. Onun iznini istemiyor. Ancak William burada kartlarını açık oynuyor ve zekice bir hamle yapıyor. Özetle şöyle söylüyor: Kızım senin kim olduğunu bilmiyor ki… Onu nereye götüreceğinden haberi bile yok. Bu aşk değil… Tüm kartlarını aç. Kızıma her şeyi anlat. Bir dene bakalım, ne olacak…
Bu aslında Ölüm’e bir meydan okuma… Ölüm de bu meydan okumayı kabul ediyor.
Peki Joe, Susan’a kim olduğunu söylüyor mu? Bu çok kritik bir soru ve cevabını şu sahnede bulabiliyoruz. Joe, Susan’ın yanına tekrar gidiyor. Onun aslında kendisine değil; bedenini aldığı adama aşık olduğunu iyice anlıyor; çünkü Susan hala o ilk konuşmalarına atıf yapmaktadır; ama Ölüm’ün bu konuşmadan haberi bile yoktur. Ölüm su sırada gözlerini bir süre yere çevirir ve ne yapacağını düşünür.
Zihninin bir köşesinde William’ın az önce kendisine söyledikleri vardır ve Ölüm, karşısındaki kadını aldattığını ona karşı dürüst olmadığını işte burada iyice anlamıştır. Kafe derken sesi oldukça cılız çıkmaktadır; çünkü o an şunu hisseder: Susan kendisiyle değil; bedenini aldığı kişiyle konuştuğunu düşünmektedir.
Ölüm bu sırada Susan’ın ne seninle gelebilirim, demesine ne de geri gelecek misin, sorusuna cevap veremez; çünkü aklı şu an tamamen karışmıştır. Onu öpmek istediğini söyler. Bu öpücüğün ardından Susan’ın cümlesi çok ilginçtir. “Veda öpücüğü gibiydi.”
Bunun anlamı şu: Ölüm, az önceki konuşmada da gördüğümü üzere onu yanında götürmekte şu ana kadar kararlıydı. Ancak bu kısa konuşmada onun başkasına aşık olduğunu anladı ve onsuz gitme kararı aldı. Vedanın anlamı işte buydu.
Ancak olay burada bitmiyor. Lütfen dikkat. Joe, onsuz gitme karar aldıktan sonra ilahi güçlerini kullanarak Susan’a bir dokunuş yapıyor. Susan’ın göz kapaklarına dikkat ve ne söylediğine… Joe’nun bu dokunuşu bence onun Susan’a karşı son hamlesi, son çırpınışı ve son bir gayreti…
Susan az sonra kaşları çatıyor ve ona sanki bir şeyler oluyor. Karşısındaki adamı ilk kez görüyor gibi onu süzmeye başlıyor. Az önceki aşk ve hayranlık bakışları gitti ve onların yerine kuşkucu bakışlar geldi. Sanki gözlerinde bir perde vardı ve o perde şu an için kalktı. Gözlerini Joe’nun gözlerine dikiyor. Artık o bedenin ardındaki kişiyi görmeye başlıyor ve şöyle söylüyor: “Başka birisin.”
Joe, hem göz kapaklarıyla hem de sözleriyle onu doğruluyor.
Joe, ona kim olduğumu öğrenmek istiyor musun, diye soruyor. Burada Susan’ın gözlerine bir korku çöküyor. Ölüm kendisini ona ne kadar gösterdi, ne kadar hissettirdi bu bilinmez ama bu minik dokunuş bu minik kapı aralama bile Susan’ı korkutuyor. Korkuyorum, diyor gerçekten korkarak, rol yapmayarak.
Ölüm bir hamle daha yapıyor. Ne olduğumun önemi yok, kim olduğumu biliyorsun, diyor son bir ümitle… Susan burada kekelemeye başlıyor. Bu sırada korkarak Joe’nun gözlerinin içine bakıyor. Ölüm de ona dikiyor gözlerini. Joe’nun ölüm olduğunu az önceki ilahi dokunuşla muhtemelen sezdiği için korkusu geçmiyor Susan’ın ve kendisini toparlayamıyor. Ancak az sonra yüzü tekrar gülmeye başlıyor. Yüzündeki endişe dağılıyor ve Sen Joe’sun, diyor.
Ölüm de onu tasdik ediyor ve aslında hem yenilgisini hem aşkını itiraf eden şu cümleleri dökülüyor ağzından: “Söz veriyorum. O kafede bulduğun şeye sonsuza dek sahip olacaksın.” İşte bu noktaydı, son sözdü. Ölüm artık hamle yapmıyor ve sevdiği kadının mutlu olması için kendisini aradan sıyırma kararı alıyor. Onu götürmeye gücü varken bunu yapabilmesi ondan vazgeçebilmesi aslında Susan’ı ne kadar sevdiğini gösteriyor.
Beni sevdiğin için teşekkür ederim, diyor ve aşık olduğu kadından sonsuza kadar ayrılıyor. Aslında bu ayrılışı, bu vazgeçişi Ölüm’ün ne kadar asil olduğunun en büyük göstergesi.
Susan, babası ve Joe’nun beraber gittiğini görünce onların peşinden koşuyor. Ancak oradan Joe’nun yalnız başına geldiği görünce bir an afallasa da konuşmalarından şunları anlıyoruz.
Susan, net olarak babasının öldüğünü, az önce konuştuğu kişinin bir başkasının bedenindeki Ölüm olduğunu ve son olarak da şu an karşısında duran adamın kafede konuştuğu o kişi olduğunu anlıyor. Bunlar net ve bunları söylerken yorum yapmıyorum. Final konuşmaları Susan’ın tüm bunları anladığını gösteriyor. Bu konuşmanın detaylarına girmiyorum; ama bu bölümü tekrar dinlerseniz az önce söylediklerimin net olarak anlaşıldığını fark edebilirsiniz.