Lucifer 5 sezon 2. part yayında. Sekizinci bölüm sonunda ortalık gerçekten karışmıştı. Lucifer, Michael ve Amenadiel arasında gittikçe sertleşen savaş babalarının görünmesiyle son bulmuştu. Bu gerçekten inanılmaz ve heyecan verici bir hamleydi. Tanrı resmen olaya müdahil olmuş ve dünyaya inmişti.
Beşinci sezon dokuzuncu bölüm Aile Yemeği adını taşıyor ve ben de tam olarak bu yemekte konuşulanlar üzerinde durmak istiyorum; çünkü burada gerçekleşen tartışma bizi önce düşünmeye ve sonra da taraf olmaya zorlayacak kadar sağlam. Burada Lucifer’in babasına yani Tanrı’ya sorduğu soruyu pek çok kişi özellikle hayatında trajedi yaşayanlar, ızdırap çekenler ve bunların da ötesinde öz anne babası tarafından sevilmediğini hissedenler daha iyi anlayacaktır.
Sen Oğluna Bunu Yapar Mısın?
Lucifer önce aile yemeğine katılmak istemiyor. Hatta bunu babasının yüzüne de söylüyor. Ancak daha sonra polis merkezinde kendi çocuğunu öldürdüğünü itiraf eden bir adamı dinledikten sonra düşünceleri değişiyor. İtirafı duymak iyi geldi, aradığım şey buydu. Artık ne yapmam gerektiğini tam olarak biliyorum, diyor. Aradığı şey babasının yapacağı itirafı duymaktı.
Michael, ikizinin yemeğe gelmeyeceğini düşünürken Lucifer aile yemeğine sufleyle katılıyor. Sonuç olarak Michael, Lucifer, Amenadiel ve Linda, Tanrı’yla yemek yemeğe başlıyorlar. Benim değinmek istediğim nokta şu: Lucifer’ın önceki bölümlerde sıkça duyduğumuz bir tezi var. Babasının onu sevmediğini düşünüyor. Lucifer her ne kadar inkar etse de babasının onu sevmemesi kendisini üzüyor. O ve diğerleri temelde babalarının sevgisini istiyorlar Linda’nın söylediği gibi.
Aslında aile içi bir hesaplaşmadan ibaret olan bu yemekte Lucifer adım adım, taktiksel olarak sözü bu konuya getiriyor. Ama doğrudan soru sormak yerine önce sorusunun altını dolduruyor ve ona zemin hazırlıyor. Kardeşini de kendi tarafına çekmek için onun yaşadığı ızdıraplardan söz ediyor. Kanatlarını kaybetmesi, sonra babasının gözünden düştüğünü düşünerek çektiği ızdıraplar…
Amenadiel yemeğin başlarında Lucifer kadar açık sözlü davranamıyor. Lucifer bir taraftan kardeşine cevap verirken diğer taraftan babasının gözüne baka baka şöyle söylüyor: “Merak etme kardeşim. Hepimiz işkence çekiyoruz. Babamızın akıl ermeyen işleri adına…”
“Cehennem’in Kralıydım Ama Hala Cehennemdeydim”
Sonra kendisinden bir örnek veriyor ki bu onun içindeki en büyük yaralardan bir tanesi. “Neden Cehennem’de birdenbire bir bekçiye ihtiyaç kalmadığını söyleyecek misin?” Bu sorunun altında eğer orası bekçi olmadan da idare edilebiliyorsa beni neden yüzyıllar boyunca orada tuttun, anlamı var.
Tanrı bu soruya“İyi bir sebebi var” diyerek cevap veriyor ama sebebin ne olduğunu söylemiyor. Lucifer Cehennem’de yüz binlerce yıl boyunca ruhlara işkence etmeye zorlanmanın bir ödül olmadığını söylüyor. Şu cümlesi etkileyici: “Cehennem’in kralıydım ama hala Cehennemdeydim.”
Lucifer polis merkezinde bir babanın itirafını görmüştü. İşte burada ağzındaki baklayı çıkarıyor. “Onun sevgisini istemiyorum. Sadece kötü bir baba olduğunu itiraf etmesini istiyorum.” Onun sevgisini istemiyorum, dese de farkında olmadan içte içe aradığı şey babasının sevgisi. Ben buna inanıyorum. Gelecek bölümlerde konunun buraya bağlanacağını düşünüyorum.
Gerilim böyle adım adım yükselirken Amenadiel’dan cılız da olsa bir itiraz geliyor: “Haksızlık ediyorsun.” Ancak Lucifer’ın tezi çok sağlam. “Sen kendi oğluna Charlie’ye babamızın bize davrandığı gibi davranır mıydı?”
İşte burası bence düşünebilenler için taraf seçiminin netleştiği yer. Sizde de oldu mu bilmiyorum ama bende bazen özellikle hayvanlara işkence yapanları veya insanların dünyasındaki bebek ölümlerini, haksızlıkları, acıları gördükçe içimden böyle düşünüyorum. Ama isyan ederek değil; anlamaya çalışarak.
Lucifer’ın sorduğu sorunun bizle olan ilgisini anlatabildim mi bilemiyorum. O kardeşine sizi bilemem ama benim içimden geçen soruyu soruyor. Amenadiel sorudan kaçmaya çalışıyor ama Lucifer onun önünü kesiyor…
İşte bu Amenadiel’in babasına karşı en dürüst olduğu an. Ona dönüyor ve öyle davranmazdım, diyor. Lucifer içtenlikle sarf ettiği sözlerine devam ediyor.
Üç kardeş pek anlaşamayız ama ortak noktamız sensin, diyor. Tüm elmalar çürükse belki de sorun ağaçtır…
Burada Tanrı’nın cevabı şöyle: “Tek istediğim size kendi seçimlerinizi yapma gücünü vermekti.” Bu aslında özgür iradeye yapılan bir gönderme. Acı çekseniz de bunu sizin için yaptım, demek istiyor.
Ancak Lucifer en zor soruyu henüz sormadı. Baba soruyu merak ediyor. Lucifer, kardeşlerini de içine alan bir soru soruyor. Soru basit gibi görünse de Lucifer’ın ve diğerlerinin aklındaki en temel soru. Basit bir cümle zarfının içinde son derece felsefi bir soru. “Bizi seviyor musun?”
Hepimiz merak etmez miyiz bunu? Yaratıcı yaratıklarını seviyor mu?
Babaları çocuklarına şöyle bir göz gezdirir ve yine felsefi bir cevap verir: “Bunu dile getirmem gerekiyorsa gerçekten başarısız olmuşum demektir.” Tüm yaptıklarımın temelde sizin için olduğunu bunları sizi sevdiğim için yaptığımı size anlatamamışsam eğer bu başarısız olduğum anlamına geliyor.
Lucifer’ın sorusu basitti. Karşılığında basit bir cevap istiyordu ama istediğini alamadı. Yani evet ya da hayır cevabını alamadı ve bunun anlamı Lucifer’a göre şuydu:
“Yalan söylemek istemediğimde cevap vermem…”
Buradan hareketle de Lucifer’ın ulaştığı sonuç şu oluyor: “Bizi asla sevmeyeceksin; çünkü sevmekten acizsin”
Lucifer sizce söylediklerinde haklı mı? Onun yerinde siz olsaydınız onun gibi mi düşünürdünüz yoksa Amenadiel’in önceki hali gibi anlamasanız da teslim mi olurdunuz?