21 Grams- 21 Gram’ın yönetmeni Meksikalı bir isim: Alejandro González Iñárritu. Bu isim benim 25. Kare’de incelemesini yaptığım Diriliş ve Birdman filmlerinin de yönetmeni. 21 Gram hem devam ederken hem de sona erdiği zaman sizi derinden etkileyebilecek kadar sağlam bir dram filmi. Filmin oyuncu kadrosuna şöyle bir bakarsanız yapımın yıldızlar geçidi olduğunu da görebilirsiniz. Zaten bu oyuncuların üstün performansları olmasaydı yapım böyle etkili olamazdı.
Orijinal Adı: 21 Grams
Tür: Suç, drama, gerilim
Yönetmen: Alejandro G. Iñárritu
Ülke: Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 21 Mayıs 2004
Oyuncular: Sean Penn, Benicio Del Toro, Naomi Watts, Danny Huston, Charlotte Gainsbourg
Süre: 02 saat 04 dakika
IMDB: 7,6
Bu arada filmin kurgusu yüzlerce parçaya ayrılmış bir puzzle gibi ilerliyor. Sahnelerin büyük oranda kronolojik bir sıralaması bulunmuyor. Filmin sonunu başta izlediğiniz gibi sona ulaştığınız zaman başta seyrettiğiniz o sonun kaldığı yerden kronolojik olarak devam ediyorsunuz. Bu kurgusal dizilim zihinlerimizi canlı tutma adına çok iyi olmuş; çünkü izlenilen parçanın filmdeki yerini ve zamanını bulmaya çalışmak izleyiciyi hem olaya dahil ediyor hem de ilgisini yitirmesini engelliyor.
Filmde trajik bir kazanın kesiştirdiği yaşamların öyküsünü seyrediyoruz. Bu yaşamlar eğer bu kaza yaşanmasaydı hayatın normal akışında birbiriyle asla kesişmezdi. Ancak filmin etkisi buradan gelmiyor. Yönetmen karakterlerin dramını ele alırken öylesine etkili bir sinematik dil yakalıyor ki nefesleri kesiyor dersem abartı olmaz.
21 Gram’ı eğer ,zlemediyseniz mutlaka seyretmenizi öneriyorum. Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
“21 Grama Kaç Yaşam Sığar?”
İnsan öldükten sonra gerçekten 21 gram eksilir mi eksilmez mi bunu bilmiyorum. Bu doğru olabilir ya da olmayabilir; çok da önemi yok. Biz filmde 21 grama yüklenen anlama bakalım. Ölüm anında Paul’ün zihninden dinlediğimiz bu sözlerde insan öldükten sonra yaşanan 21 gramlık bir eksilmeden bahsediliyor. Burada 21 gram insanın kendisi, özü, ruhu, bilinci ya da bizi biz yapan şey her neyse artık o olarak sunuluyor. Çünkü ölüm anında bu ağırlık kaybediliyor. Demek ki bedenimizden o an bir şey ayrılıyor ve bu şey ayrılınca ölüyoruz ya da ayrıldığı için ölüyoruz.
İşte burada Paul bu ağırlığın madeni para, çikolata parçası ve kurşunla eşdeğer olduğunu söylüyor. Ben burada yaşamımızın ya da varlığımızın temelde bir çikolata parçası kadar anlamlı olduğunu söylendiğini düşünmüyorum. Filmi böyle anlamak böylesine derin bir senaryoyu çok yüzeysel ele almak anlamına geliyor.
Film boyunca insanların taşıdığı ağır yüklere, yeni başlangıçlara, yeni başlangıçların sonlanmasından sonra gelen yeni başlangıçlara, insanın geçmişinden kopamadığına, acılara, ihanetlere vb. durumlara şahit oluyoruz. Öyleyse insan cisim olarak beden olarak aynen madeni paralar ve çikolatalar gibi evrenin içerisinde var olsa da karşımızda dursa da hatta 21 gram bağlamında düşünürsek onlarla aynı ağırlıkta olsa da onlardan çok daha kompleks bir varlık. Varoluşumuz onlara benzese de onlar gibi değiliz. Paul gözlerini kaparken kendi varlığını onlarla eşdeğer tutmuyor. Aksine 21 grama kaç yaşam sığar diye sorarak insan olmanın derinliğine gönderme yapıyor. Madeni para da 21 gram insandan ayrılan ağırlık da… Ama biri kaç yaşam sığdırıyor o 21 grama, ne kadar büyük yaşanmışlıklar sığdırıyor ve kim bilir uçup giderken bunlardan ne kadarını yanında götürüyor?
Geçmişin Hayaleti Peşimizi Bırakmaz mı?
Filmdeki vurucu mesajlardan birisi geçmişin insanı şekillendirme ve şu anı yönlendirme gücü ve etkisi. Cristina kendisine teselli vermek isteyen ve “Hayat devam ediyor” diyen babasına “Bir bir yalan, hayat devam etmiyor” demişti. Babası görünüşe göre annesinin ölümünü kabullenmiş ve hayatına devam edebilmiş. Ancak sanıyorum bu biraz da kişinin karakteri ve seçimleriyle alakalı bir durum.
Christina
Cristina, eşi ve çocuklarının ölümünün ardından kendisini yalnızlığa mahkum ediyor. Herkese kapatıyor kendisini özellikle de karşı cinse. Paul ona yaklaşamıyor bile önce. Cristina’nın etrafında görünmeyen bir duvar var ve onun ardına saklanıyordu. Bu uzun bir süre devam etti. Cristina, iç motivasyonu dışında bir de muhtemelen babasının düştüğünü söylediği duruma düşmek istemiyordu. Cristina karşısındaki kişinin kocasının kalbini taşıdığını öğrenmeseydi bu ilişkiye nasıl devam edecekti? Bunu çok merak ediyorum. Aslında Paul’e açmıştı kendisini. Evli olmadığını bile söylemişti Paul’e. Onu gece evine çağırmıştı. Muhtemelen yaşam devam edecekti ama sanki kader buna izin vermiyordu.
Paul’ün kim olduğunu öğrendiği anda geçmişi onun yakasına yapışmış ve benden kurtulamazsın demişti ona. Zaman, bırakın yaralarına ilaç olmayı onları derinleştirmişti. Çünkü kazanın hemen ardından şikayette bile bulunmayacağını bunun onları geri getirmeyeceğini söylemişti. Sonrasında acıları Jack’in dışarıda gezmesini hazmedemeyerek onun ölmesini isteyebilecek kadar derinleşmişti. Cristina haklıydı, hayat en azından onun için devam etmemişti. O kaza anına takılıp kalmıştı ve ilerlemiyordu.
21 Gram film incelemesinin tamamına 25. Kare Youtube kanalından ulaşabilirsiniz.