22.5 C
İstanbul
KategorilerDramSen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü Film Eleştirisi

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü Film Eleştirisi

Bilindiği üzere Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü aslında Yılmaz Erdogan’ın yazdığı ve Gülseren karakterini Demet Akbağ’ın canlandırdığı bir tiyatro oyunu. Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü 1999 yılından itibaren 250’den fazla sahnelenen bir yapım. Bu tiyatro oyununun oldukça fazla izleyiciye ulaştığı ve çok beğenildiği biliniyor. Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü bir tiyatro eseri ve oyunu bağlamında değerlendirildiği zaman onun ortalamanın üzerinde bir başarı yakaladığı yadsınamaz bir gerçek. Ancak söz konusu sinema olunca işler maalesef o kadar parlak olmamış.

Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.

Tiyatro mu Sinema mı?

Eserin aslında bağlı kalınmaya çalışılması, eserin orijinalliğinin korunmaya çalışılması takdir edilesi bir çaba. Ancak bir sinema senaryosu ve tiyatro oyunu metinsel ve kurgusal olarak birbirinden oldukça farklı bir bağlama sahiptir. Filmi seyrederken özellikle Gülseren’in çocukluğunu, ev hayatını anlatan bölümde sanki bir tiyatro izliyormuş gibi hissettim kendimi. İnanılmaz uzun diyaloglar, oldukça bayat espriler ve sonu en baştan beri belli olan klasik gelişmeler… Bunlar bana hiçbir heyecan vermemesi bir tarafa sıktı bile. Tiyatronun canlılığı içerisinde bu sahneler izleyicileri gülümsetebilir, heyecanlandırabilir; ancak sinema ekranında maalesef oldukça sıradan ve klişe bir duruma düşmekten kurtulamamışlar. Neredeyse tüm sahnelerde hatta bazen abartıyla kullanılan müzikler sanırım filmin bu sıkıcı atmosferini dağıtabilmek için eklenmiş ama bunda başarılı olunamamış.

Sonuç olarak bir tiyatro eseri olduğu gibi sinemaya aktarılmaya çalışılmış; ancak ortaya maalesef etkileyici ve orijinal bir yapım çıkmamış.

İyi Oyunculuk Zayıf Senaryo

Ecem Erkek, Gülseren karakterine adeta can vermiş. Bunun hakkını teslim edeyim. Sorun senaryoda. Karakterler, ekrandan kaybolduktan sonra ne yapar, ne yer ne içer, nerede yaşar, kimdir vb. soruların cevabını bulamıyorsunuz. Bir örnek vereyim. Zengin bir aile Gülseren’i istemeye geliyor. Burada şu ana kadar 100’lerce kez seyrettiğimiz klasik kız isteme sahnesi yaşanıyor. İnanılmaz klişelerle dolu insanları aptal yerine koyan konuşmalar ve karakterler; ayrıca başı gibi sonu da belli ritüeller…

Bu sahnedeki karakterler inandırıcılıktan o kadar uzak ki… O kadar yapmacık ki… Tiyatroda bu normal karşılanabilir. Seyirciye her şeyi aktaramazsınız; ancak bu bir film… Film çekiyorsunuz… Kızı istemeye gelen çocuğun embesil gibi oturuşu, ilkokul çocuğu kadar bile zekasının olmaması, baba karakterinin eve girer girmez eşyaların fiyatını sormaya başlaması, isimler üzerinden dönen bayat espriler… Bunlar komik değil… İlk kez görenler için komik olabilir ama 1000. baskısını izlediğimiz sıradan, basit, seviyesiz repliklere; bir anda sahneye giren sonra tiyatro oyunlarında olduğu gibi bir anda kaybolup giden karakterler bana nasıl inandırıcı gelecek? Orijinal kız isteme sahneleri mi istiyorsunuz? Avrupa Yakasında Tacettin’in Aslı’yı isteme sahnelerine bakın lütfen. Orijinallik budur. Bu sahneleri kaç kez izlediğimi inanın bilmiyorum. Her seferinde beni güldürmeyi başaran bu dizideki kız isteme ritüelleri de teknik olarak Sen Hiç Ateş Böceği Gördün’deki sahnelerle aynı.  

Dolayısıyla sorun kız isteme sahnesi değil. Bu sahnenin bayatlığı… 1999’da bunu tiyatroda izleyen birisi için bu yaşananlar komik olabilir. Ancak 2021 yılındayız ve benden elli kez gördüğümüz klişe bir sahneyi, başını da sonunu da tahmin edebildiğim bir sahneyi izleyip gülmem bekleniyor. Çok komik!

Ben sadece bir sahne üzerinden konuştum; ancak filmin tamamında aynı durum yaşanıyor.

Senaryoda beni şaşırtan hiçbir şey yoktu. Babanın iflas sahnesinden hocanın cin çağırma seansına; oradan okuldaki inandırıcılıktan fersah fersah uzanan Gülseren ve öğretmen diyaloğuna kadar sayısız sahne… Bunlar o kadar sıradan o kadar gerçeklikten ve inandırıcılıktan uzaktı ki… Bunlara gülmemizin istenmesi bana zekamızla alay ediliyor hissi uyandırıyor. Ara sırada deli dolu halleri olsa da ortalamanın üzerinde bir zekaya sahip bir Gülseren’in babasının ölümünden sonra Tanrı ile konuştuğu sahnede konuşan kişi ilkokul seviyesinde bir çocuk olsaydı hiçbir şey demezdim. Ancak 20’li yaşlarında bulunan ve böylesine zeki bir kızın “Babamı orada masa başında bir işe ver, yorulmasın” vs demesi inandırıcılığa vurulan ölümcül darbelerdi.                      

Yılmaz Erdogan gibi hayatını tiyatroya vermiş, son derece yetenekli, üstelik pek çok sinema filmi deneyimi de bulunan bir isimden daha iyisini beklerdim. Ben çok açıkça söyleyeyim ki; bu senaryo ile bir yarışmaya katılsanız muhtemelen “Git orijinal bir senaryo yaz, öyle gel…” denilerek geri çevrilirdi.

Filmi hiç mi beğenmedim? Hiç mi başarılı yönü yok? Tabii ki bunu söylemiyorum. Özellikle finaldeki duygusallık gayet başarılı, çekim teknikleri ve renk seçimi bazı sahnelerde çok iyi, oyunculuklar etkileyici… Ancak konumuz bu değil. Ben yerli sinema sektöründe belli klişelerin dışına çıkılmamasına, böylesine sıradan filmler yapılmasına, sahnelere yerleştirilen birkaç zekice ve duygusal repliğin arkasına saklanılmasına, olanca sıradanlığına rağmen ardındaki isimlerin gücü sayesinde böylesine gündem olmasına, zekamızla alay edilmesine katlanamıyorum.

Bu yazıyı okuduktan sonra bana kızanlar olacaktır. Kızabilirsiniz. Ancak ben gerçekten yerli sektörün bu basitlikten kurtulmasını istiyorum. Sinema ve dizi sektörünün alıp başını gittiği ve baş döndürücü bir hıza ulaştığı böyle bir zamanda bu basitliklerin muhteşem yapımlar olarak önümüze konulmasına dayanamıyorum. Nerede alkışladığımız beğendiğimiz Vizontele (2001) nerede bu kendisini bile aydınlatamayan ateş böcekleri?

Evet, gördüm; ben çok ateş böceği gördüm ama bu film onlardan birisi değil. Kimse kusura bakmasın.

Son Eklenenler

En Popüler

Winnie the Pooh: Kan ve Bal İncelemesi ve Detaylar

0
2023 yapımı korku filmi Winnie-the-Pooh: Blood and Honey- Winnie the Pooh: Kan ve Bal Pooh, Bear ve Piglet adlı, yarı insan yarı hayvan iki...

No One Will Save You- Uzaylı İstilası Başladı

0
No One Will Save You, sonlara doğru duyulan birkaç cümle haricinde hiçbir konuşma geçmeyen ilginç bir bilimkurgu, gerilim ve fantastik film. Filmde yalnız yaşayan...

The Continental 1. Bölüm- John Wick Evreninin Öncesi

0
John Wick evreninden The Continental mini dizisi ilk bölümüyle ortalığı dağıtmaya başladı. Continental 1. bölüm, 1970'lerin New York'unda geçen hikayede yer alan temel karakterleri...

Suç ve Gizem: Agatha Christie’den Venedik’te Cinayet

0
Kenneth Branagh'ın canlandırdığı Dedektif Hercule Poirot, A Haunting in Venice- Venedik'te Cinayet adlı macerayla üçüncü kez karşımızda. Dedektifi daha önce Murder on the Orient...
spot_imgspot_img
0BeğenenlerBeğen
1,300TakipçilerTakip Et
0AboneAbone Ol

İlgili Makaleler

3 YORUMLAR

  1. Gülseren,in dahiliginin sadece 4 basamaklı 2 sayının çarpımı ile ifade edilmesi ve onun dışında zekaya dahil hicbirsey görülmemesi… Hazırcevap olmak aklına geleni söylemek bir zeka belirtisi mi onu da bilemedim…

  2. Filmle çok alakası yok da filmi izleyince aklıma geldi. Biz çocukken akşamları hep ateşböceği görürdük yazın. Artık hiç yok, yapılaşma yüzünden galiba yaşayacak yer bulamıyorlar. Ateşböceği görmeyeli 10 yıldan çok olmuştur.

YORUM YAPABİLİRSİNİZ

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img