Netflix’te yayınlanan Kağıttan Hayatlar yoğun duygusallık ve kaliteli oyunculuk barındıran bir yapım. Çağatay Ulusoy oyunculuğuna bir ivme kazandırmış ve gerçekten takdir edilesi bir performans sergilemiş. Umarım artık muhafızlığı bırakır ve asıl işine döner.
Film hayatını kâğıt, cam gibi atıklar toplayarak geçiren sokak çocuklarından bir tanesinin üzerinden ilerliyor. Mehmet isimli bu çocuğun yaşadığı bir dram çarpıcı bir sinematik dille aktarılmış. Filmi seyrederseniz duygulanacağınızı ve filmden etkileneceğinizi düşünüyorum.
Ben Kağıttan Hayatlar’ı beğendim. Senaryo bağlamında ve kurgusal olarak iyi bir iş çıkarıldığını düşünüyorum. Yerli dizi ve film çöplüğüne atılarak karalanacak bir yapım değil. Tam aksine yerli sektör adına ümit verici bir çalışma olmuş. Alkışlar emeği geçen herkese gelsin.
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Ters Köşe Olayının Riski
Mehmet Ali’nin böbrek nakli için sıra beklediğini biliyoruz. Anladığımız kadarıyla hastaneye sık sık geliyor ve ilaç kullanıyor. Hatta Gonzales onun kağıda bile çıkmasını istemiyor. Muhtemelen biz bu bir buçuk saatte Mehmet Ali’nin bu hastalığının son demlerini seyrettik.
Ancak onun halüsinasyon görmesine neden olacak rahatsızlığı konusundan net bir açıklama yok. Filmin genelinden aldığımız izlenim onun bu rahatsızlığının uzun zamandır devam ettiği yönünde. Ancak Gonzales finalde Mehmet Ali için kafası gidip geliyordu diyor.
O, belli ki uzun bir zamandır Ali’yle beraber yaşıyor ve mahallede ya da en azından kağıtçı çevresinde onun hasta olduğunu bilmeyen yok. Ancak o her zaman hasta değil. Gerçeklikten her zaman kopmuyor. Onun bu geçişini anlatan şu sahne güzel bir detaydı. Sanki başka bir boyuta geçmek üzereydi ki arkadaki ses onu kendisine getirdi.
Benim senaryoda en beğendiğim yer işte burasıydı. Ali’nin gerçek olmaması ve kendisi olması bana hiçbir sürpriz yaşatmadı. Zaten bu tarz yapımlara aşina olanlar için bunu tahmin etmek çok kolaydı. Ancak benim en çok merak ettiğim nokta senaristin bazı sahneleri nasıl bağlayacağı konusuydu. Örneğin pasta sahnesi nasıl izah edilecekti? Ya da hamam çıkışında Ali’nin başının taranma sahnesi. Ancak sokak çocuklarının Mehmet’e güldüğünü gördüğüm anda zaten benim için tüm taşlar yerine oturmuştu.
Mehmet Ali’nin gördüğü bu halüsinasyonların ya da adı artık her neyse herkes bunların farkındaydı. Karşımızda sadece Gonzales’in farkında olduğu bir olay yoktu.
Çoğu dikkatli izleyicinin özellikle bu sahneden sonra de benimle aynı düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Gizem filmi çekmenin ya da gizem filmi olmasa da böyle ters köşe yapılmaya çalışılan filmlerin böyle bir riski var. Finalde olacakları tahmin edenler filmden kopabilirler. Sokak çocuklarının Mehmet Ali’ye gülmesi tam olarak 60. dakikada gerçekleşti. Filmin süresi bir buçuk saat.
İşte bu andan itibaren artık finali beklemeye başlıyorsunuz. Ali’nin gerçek olmadığını ve aslında onun Mehmet’in küçüklüğü olduğunu çözdük. Onun bu hastalığının herkes tarafından bilindiğini anladık. Geriye ne kaldı? Geriye kalan 30 dakikayı artık her şeyi bilerek seyrettik. İşte bu filmin heyecanını yerle bir eden bir durumdu.
Ters köşe film yapmak kolay değildir. Öyle bir denge kurmalısınız ki en dikkatli seyirci bile ikilemde kalsın ve son ana kadar her şeyden emin olamasın. İşte o zaman vay bee dedirtebilirsiniz. Kağıttan Hayatlar işte bu yönüyle maalesef sınıfta kalıyor.
Bence o sahnede çocukların gülümsemesi gereksizdi. Hele hele Mehmet Ali’ye “Abi Ali nerede?” diye sormaları tam bir faciaydı. Bu sahneyi çıkarsanız ne kaybederdiniz ki? Biz olayı yine tahmin ederdik etmesine ama emin olamazdık ve Mehmet Ali’nin eve girdiği sahneye kadar beklemek zorunda kalırdı. Taşlar orada yerine otururdu.
Kağıttan Hayatlar film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.