Türkçeye Lanetli Kan olarak aktarılan filmin orijinal adı Stoker. Bu aslında filmde seyrettiğimiz kızın soyadı. Nicole Kidman’ın canlandırdığı karakterin kızı olan India Stoker. Bu bir psikolojik gerilim filmi. Karakterlerin psikolojilerine odaklanan ağır filmlerden birisi. Filmin yönetmeni İhtiyar Delikanlı filminin yönetmeni olan Güney Koreli Chan-wook Park. O yapımı seyredenler yönetmenin nasıl bir tarzı olduğunu hatırlayacaktır. Stoker da o tarzda bir yapım. Yönetmen tabir yerindeyse karakterlerin beyninin kıvrımlarında gezdiriyor bizleri.
Filmin konusu
Filmde 18 yaşına henüz giren India’nın babası onun doğum gününde bir kaza sonucu ölüyor. Tam bu sırada varlığını bile bilmediği amcası onları ziyarete geliyor. India, dengesiz annesi ve gizemli birisi olan amcasıyla beraber yaşamaya başlıyor. Bir süre sonra onun hareketlerinden şüphelenmeye başlıyor ve gizli bir amacı olabileceğini düşünmeye başlıyor.
Stoker; sapkın insanların psikolojilerini en iyi yansıtan filmlerden birisi diye düşünüyorum. Bu tarz filmlere meraklı değilseniz Stoker size sıkıcı gelecektir; ancak psikolojik gerilim filmlerinden hoşlanıyorsanız karşınızda sağlam bir film olduğunu söyleyebilirim.
Orijinal Adı: Stoker
Tür: Drama, gizem, gerilim
Yönetmen: Chan-wook Park
Ülke: Amerika, İngiltere
Türkiye Gösterim Tarihi: 26 Nisan 2013
Oyuncular: Mia Wasikowska, Nicole Kidman, Matthew Goode, David Alford, Matthew Goode
Süre: 1 saat 39 dakika
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Charles ve India Benzerliği
Bu ikili aynı kandan geliyor. Her ikisinde de önüne geçemedikleri bir öldürme dürtüsü var. Filmin başlarında India’nın bahsettiği dönüşüm işte buydu. “Çiçekler nasıl rengini seçemezse biz de dönüşeceğimiz şeylerden sorumlu değiliz.” Bu felsefi bağlamda tartışmalı bir yargı ama konumuz bu değil. Konumuz India’nın içinde bulunan ve şu an için baskı altında bulunan dürtüleri.
Babası onu bu yüzden sürekli ava çıkarıyordu. India belki yıllar sonra onun aslında avcılığı sevmediğini, ava kendisi için çıktığını anlayıvermişti. Babası kızını karısından çok daha iyi tanıyordu. Onun kardeşi gibi olduğunu fark etmişti. Bu yüzden “kötü bir şey yapmak daha kötü bir şey yapmaktan” iyidir diyerek onun içindeki kan arzusunu avcılıkla bastırmaya çalışıyordu. Onun içindeki kan dökme dürtüsünü avcılığa yönlendiriyordu.
Charles, liseli genci öldürdükten sonra India eve geliyor. Banyonun içerisinde onun bu ölüm sahnesini zihninde tekrar tekrar canlandırarak mastürbasyon yaptığı gösteriliyor. Onun kan arzusu yönetmen tarafından yapılabilecek en sarsıcı biçimde aktarılıyor.
Amcası onun ergenlikten çıkarak bir kadına dönüşmesi için çaba sarf ediyor. Onun dönüşümünü tetikliyor; ancak karşısında sessizce avını bekleyen, hareket etmeden onu gözlemeyen bir avcı olduğunu fark edemiyor. Finalde India, öldürdüğü avını olağanüstü bir açlıkla ve tutkuyla inceliyor. Bu onun dönüşümünü tamamladığı an. Dönüştüğü şeyin ne olduğu annesinin ürkütücü bakışlarıyla resmedilmiş. Korkuyor öz kızından. Onun hiç görmediği ya da göremediği yüzünü o şu an ilk kez görüyor. Ürküyor karşısında duran kişiden. Onu tanıyamıyor. Yarı yüzü kanlı bu kız öylesine zevk aldı ki bu döktüğü kandan kendisini de öldürmesi içten bile değil.
Burada bahsettiğim dönüşüm onun ergenliğe geçtiğini fark etmesi. India bu geçişi özgür olmak eşdeğer görüyor zaten. İşte onun bu yaşına kadar özgürlüğü ilk hissettiği an burası. Bu sayede dönüşümünü tamamlıyor ve bir kelebeğin kozdan ayrılışı gibi evden kanat çırparak uzaklara açılıyor.
Sahne Anlatımları
Filmin başlarında India kırlarda koşan, ağaçlara tırmanan bir ergen olarak resmediliyor. Yıldönümlerinde kendisine ayakkabı hediye eden kişi aslında Charles’tı. Ancak 18. yaş gününde bu kez kendisine bir ayakkabı yerine anahtar gelmişti. Çünkü bu yaş onun artık olgunluğa adım attığı anlamına geliyordu. Ayakkabıları ağaca koyan kişiyse evde çalışan yaşlı kadındı. India’nın ve bizim tabii ki bunu anladığımız sahne şu: India burada ağaçtaki hediyelerde bulunan kurdeleyi fark ediyor.
İncelemenin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.
