Bu yazıda İngiltere ve Kanada ortak yapımı Possessor (2020) üzerine konuşacağız. Possessor Türkçede sahip anlamına geliyor. Filmde bedenlere sahip olma durumu yaşanıyor. Filmin adı buradan geliyor. Filminde gizli bir organizasyon için çalışan bir ajanın hikayesi anlatılıyor. Bu ajan aslında bildiğimiz suikastçı. Bunların ellerinde başkalarının bedenlerine sahip olmalarını sağlayan bir teknoloji bulunuyor. Bu teknolojiyi kullanarak yüksek paralar karşılığında insan öldürüyorlar ve bu işin içinden iz bırakmadan sıyrılıyorlar.
Orijinal Adı: Possesso
Tür: Korku, bilim-kurgu, gerilim, gizem
Yönetmen: Brandon Cronenberg
Ülke: İngiltere, Kanada
Gösterim Tarihi: 9 Ekim 2020 (Kanada)
Oyuncular: Andrea Riseborough, Christopher Abbott, Jennifer Jason Leigh, Rossif Sutherland, Gage Graham-Arbuthnot, Christopher Abbott, Tuppence Middleton
Süre: 1 saat 43 dakika
Filmin künyesinde korku, bilimkurgu ve gerilim etiketleri var. Filmin bilimkurgu ve gerilim hatta gizem yönleri çok açık. Korku bağlamında verdiği his ise filmin bıraktığı ürperti… Bazı sahnelerde kullanılan çekim teknikleri korku filmlerini andırıyor tabi ki ama bence filmin korkunç yönü bize aşılanan o ürpertici fikir. Filmde düşündüğümüzden daha vahşi ve acımasız ölüm sahneleri yer alıyor.
Yapım biraz durağan ilerliyor. Eğer bu sorunu aşabilseydi doğrudan 7 ve üzeri puana ulaşabilirdi diye düşünüyorum. IMDB puanı şu an için 6,4.
Şimdi filmin çözümüne geçebiliriz. Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Tasya’nın İçerisindeki Canavar
Öncelikle Tasya’nın sistemde çalışan tek ajan olmadığını biliyoruz. Girder “Yıldız oyuncumun dağılıp gitmesine göz yumamam” diyor. Bu kıyaslamayı yapabilmesi için başka ajanların da olması gerekiyor.
Girder’ın Tasya’ya değer verdiği ve onu ayrı bir yere konumlandırdığı açık. Tasya, Girder için bir seçim ya da yatırım. Neyin seçimi ya da yatırımı? O kendisinin yaşlandığını artık bu makineyi kaldıramadığını, yerine birisinin geçmesinin önemli olduğunu ve aklındaki kişinin Tasya olduğunu söylüyor.
Peki Tasya onun yerine geçmeye sıcak bakıyor mu? Seçilen kelimeler önemli. “Onur duyarım” diyor. Onun zihin transferi yapıldığı zaman yaşadığı sorunları gizlemesinin iki nedeninden birisi işte buydu.
O yaşadığı sorunları söylemiyordu çünkü Girder bunun farkına varırsa kendisinin bir daha makineye bağlanmasına izin vermeyebilirdi. İkinci olarak zihinsel sorunlar yaşayan birisi Girder’ın yerine geçemezdi.
Peki, neden Tasya? Neden diğer ajanlar değil?
Girder onun çok özel bir doğası olduğunu, bu ortaya çıkarmak için çok uğraştıklarını söylüyor. Nedir bu doğa? Tasya için öldürmek ve kan bir tutku. Zorunluluktan yaptığı bir iş değil. Aslında ilk görev için ona silah verilmiş ama Tasya bu iş için bıçak kullanmayı tercih ediyor. Şu sahnede bıçaklara bakışı ve onlara dokunuşu açıkça şehvet içeriyor. Kurbanına temiz bir ölüm sunmak yerine olabildiğine kanlı bir ölümü seçiyor. Kan akması için uğraşıyor. Sonra da bu kana dokunup ona bakıyor. O sıcak sıvı adeta onu kendisine çekiyor.
Girder bu durumunda tabii ki farkında. Ona “Neden sana verdiğimiz silahı kullanmadın?” diye soruyor. Cevap ürpertici “Karaktere daha uygun görünmüştür” Girder cevabını bildiği bir soru soruyor bu kez: Kimin karakterine?
Bıçağı seçen kişi yani kanı ve vahşeti seçen kişi Tasya… Bu seçimin 23 yaşındaki garson kızın doğasıyla falan alakası yoktu.
Tasya artık aynen vampirler gibi kanın tadını aldığı için öldürmeyi aklından atamıyordu. Eve gittiği zaman diğer kadınların konuşmalarını sanki bir başka dünyadan dinliyor gibiydi. Tasya’nın kocasıyla beraber olurken bile cinayetleri düşünmesi özellikle tercih edilmiş bir sahne. Ne çocuğu, ne kocası, ne eve gelen diğer insanlar ve de cinsellik artık ona zevk vermiyordu. Onun doğası buydu. Onun içerisinde aslında bir canavar uyuyordu ve bu makine bu canavarı uyandırmıştı. Artık kocasıyla konuşurken bile onun üzerinde işlediği cinayeti hayal ediyordu.
Ancak onun bu doğasına rağmen ortada bir sorun vardı. Peki neydi bu sorun?
Possessor film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.