Mr. Brooks bir seri katilin düşünce dünyasını ve onun doğasını bizlere aktarmaya çalışan bir film. Yılın adamı seçilecek kadar saygın birisi, iyi bir işi harika bir eşi ve kızı olan bir adam neden seri katil olur ki…
Orijinal Adı: Mr. Brooks
Tür: Suç, drama, gerilim
Yönetmen: Bruce A. Evans
Ülke: Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 1 Haziran 2007
Oyuncular: Kevin Costner, Demi Moore, William Hurt, Dane Cook, William Hurt, Marg Helgenberger
Süre: 2 saat
Seri katil, üç ya da daha fazla insanı, belirli ve düzenli bir biçime sadık kalarak öldüren kişileri tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Seri cinayetlerde daima paylaşılan ortak bir nokta bulunmaktadır: öldürülen insanların ırkı, yaş ya da cinsiyet, meslek, belirli bir cinayet aracı, hatta zaman zaman kurbanın üzerine bırakılan semboller gibi… Seri katil dizi ya da filmlerinde dedektiflerin cinayetler arasında ortak noktalardan hareket ederek katile ulaşmaya çalıştığını pek çok kez gördük.
Yazıda filmle ilgili minik birkaç spoiler yer alıyor ama sonuca yönelik bir spoiler bulunmuyor.
Filmde Kevin Costner ve Demi Moore gibi iki dev isim yer alıyor. Kevin Costner rol gereği daha ön plana çıkmış ve Demi Moore kendisini çok gösterememiş. Ancak yine de ikisi de harikaydı. Seri katil filmlerinden hoşlanıyorsanız, ayakları yere basan bu sağlam filmi kaçırmayın derim.
Seri Katillerin Psikolojileri
Amerikalı bir psikoloji doçenti olan Marrisa Harrison, seri katillerin nispeten az görülmesinden ötürü üzerlerinde yapılan bilimsel çalışmaların az olduğunu söylüyor. Ancak araştırmalarında ilginç bir sonuca varıyor. Erkek ve kadın seri katillerin öldürme şekilleri arasında farklar olduğunu tespit ediyor. Harrison tarafından yapılan bu nitel araştırmada 55 kadın ve 55 erkek seri katil hakkında saygın ve güvenilir kaynaklardan bilgi toplanmış.
Araştırmada elde edilen bulgulardan birisi şu: Erkek seri katillerin yabancıları öldürme oranı kadın seri katillere göre neredeyse altı kat fazla. Filmin senaristi sağlam çalışmış olacak ki Mr. Brooks’un bir yerde tanıdıklarını asla öldürülmemesi tavsiyesi yaptığını görüyoruz.
Araştırma sonuçlarında kadın seri katillerin sadece %3’ü kurbanlarını takip ederken erkek seri katillerin %65’inin kurbanlarını takip ettikleri ortaya konulmuştur. Filmde Mr. Brooks’un kurbanlarını takip ettiğini ve onlar hakkında bilgi topladığını görmüştük. Filmin kadın seri katillere bakan yönüne değinmiyorum ama araştırma sonuçlarıyla paralel olduğunu fark edebilirsiniz.
Dr. Harrison bir kişinin katil olmak için doğacağını düşünmüyor. “Gelişim ya da evrim belirli şeyleri yapmak veya belirli şekilde hareket etmek için önceden programlanmış olduğunuz anlamına gelmiyor.”
Ancak filme baktığımızda Mr. Brooks’un kendi doğasında öldürme içgüdüsü olduğunu görüyoruz. Önünü alamadığı bu istek onu rahat bırakmıyor. Burada adli tıpta çalışan seri katil Dexter’ı hatırlatayım. Aynı duygular onda da çocukluğundan beri bulunuyordu ve Dexter bunu yönlendirmeye çalışıyordu.
Mr. Brooks bu dürtüye engel olmaya çalışsa da onun bu baskın dürtüyü durdurma konusunda çok da başarılı olamadığı ve olamayacağı anlaşılıyor. Mezarlıkta yaşananlar onun aslında ölmek istemediğini yaşamsal dürtülerinin sandığından güçlü olduğunu gösteriyor. Kızının durumunu öne sürmesi bir tür yanılsamaydı. Rüya olayını da düşünürsek yaşamsal içgüdülerinin gücü ortaya çıkıyor. Mr. Brooks orada korkuyor sonuç olarak. Sonunun birilerinin elinden olmasından korkuyor.