Netflix’in şu ana kadar yaptığı en sağlam mini dizilerden bir tanesi… The Queen’s Gambit… Dizi duygulara öyle dokunuşlar yapıyor ki gerçekten etkilenmemek elde değil.
Dizinin adı bir satranç terimi. Oyuncunun rakibini yenebilmek için bir ya da birkaç taşını taktiksel olarak kaybetmesi anlamına geliyor. Oyuncu birkaç taşını kaybeder ama önemli olan oyunu kazanmaktır.
Dizinin tamamı bir satranç tahtası… Beth Harmon’ın küçük yaşında hayatta yapa yanılmaz kalması ilk bakışta bir yenilgi gibi. Yaşam onunla satranç oynuyordu sanki. Ancak onu yenmek için değil; onu zafere ulaştırmak için…
Orijinal Adı: The Queen’s Gambit
Tür: Drama
Yapımcılar: Scott Frank, Scott Allan, Allan Scott
Ülke: Amerika
Oyuncular: Anya Taylor-Joy, Chloe Pirrie, Bill Camp, Matthew Dennis Lewis, Russell Dennis Lewis
Bölüm sayısı: 7
Süre: 50 dk (ortalama)
Yazının bundan sonrası az da olsa spoiler içeriyor.
Annesinin ölümü onun için bir dibe vurmaktı; belki veziri kaybetmekti kendisini şah olarak düşünürsek. Ancak onun yetimhaneye gelmesi tüm oyun tahtasının yeniden dizilmesi anlamına geliyordu. Oyun yeniden kurulacaktı. Beth’in tüm yaşamını oynuyordu bu bodrum katında ama o bunu henüz bilmiyordu.
Vefalıydı Beth… Ayrılırken sadece el sallayabildiği koca yürekli adama belki sarılmalıydı ama yapmadı belki yapamadı belki de onu son görüşün olduğunun farkında bile değildi. Ancak koca yürekli adam bunun farkındaydı. O gidince yüzünü aşağıya eğmişti. Yuvadan uçan minik kuş ancak onun ölümünden sonra dönecekti oraya.
Beth onun kendisini hiç bırakmadığını anladı yıllar sonra… Ancak o bu koca yürekli adamı yurttan bir arkadaşı hatırlatınca hatırlayıvermişti… Ancak ölümün rövanşı yoktu.. Bunu bilen Beth kendisini kovuvermişti ağlamalara… Keşke unutmasaydı onu…
The Queen’s Gambit dizi incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.
