Bu yazıda Fight Club- Dövüş Kulübü filmi ve kitabıyla alakalı karşılaştırmalar ve genel anlamda okumalar yapmak istiyorum. Filmde yer alan sahnelerin kitapta nasıl anlatıldığını, aradaki farkları ki gerçekten çok fazla var, fazlalıkları ya da eksikleri kitaptan ve filmden alıntılar yaparak konuşmak ve anlatmak istiyorum.
Dövüş Kulübü filminin aynı isimli romanı 222 sayfa… Ben önce filmi seyredip sonra kitabı okudum. Dolayısıyla kitap sayfalarında gezinirken her bir satırda aynı zamanda filmi de seyrediyordum. Bu yönden çok eğlenceli oldu diyebilirim.
Orijinal Adı: Fight Club
Tür: Drama, gizem
Yönetmen: David Fincher
Ülke: Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 10 Aralık 1999
Oyuncular: Brad Pitt, Edward Norton, Helena Bonham Carter, Meat Loaf, Zach Grenier,
Süre: 2 saat 19 dakika
Filmin açılış sahnesi
Filmin açılışı yaklaşık bir dakika süren bir sahneyle yapılıyor. Bilindiği üzere bu sahne aynı zamanda filmin sonu. Bu bölüm kitapta yaklaşık 4,5 sayfa olarak yer alıyor.
Önce filme hızlıca bakalım.
Tyler, anlatıcının ağzına silahı dayamış artık bunun son olduğunu söylüyor. Anlatıcı cam kenarında değil. Cama biraz uzak oturuyor. Cam kenarında olan Tyler. Bunu bilerek söylüyorum; bu bilgi çünkü az sonra işimize yarayacak. Anlatıcı geriye dönüp Tyler’a doğru bakıyor. Ama onun Tyler’a değil cama doğru baktığını görebilirsiniz. Sonra kamera aşağıya park edilmiş araçtaki ve diğer kolonlardaki patlayıcıları kadar iniyor. Anlatıcı bunu yapanın Karmaşa Projesi’nin Yıkım Komitesi olduğunu söylüyor.
Sonra ekliyor: “Bunu biliyorum; çünkü Tyler biliyor.” Tyler bu sırada saate bakıyor ve 2,5 dakika diyor. Sonra anlatıcı birden şunu hatırladığını söylüyor: “Silah, bombalar, devrim… Bunların Marla Singer isminde bir kızla ilgili olduğunu anladım.”
Ve işte bu kadar… Buradan diğer bir sahneye geçiş yapılıyor.
Bu giriş bölümü kitapta az önce söylediğim gibi 4,5 sayfa tutuyor ve filmde değinilmeyen binanın adı, kat sayısı gibi detaylar veriliyor.
Kitap ve film arasındaki en büyük farklardan birisi anlatıcının konumu. Az önce onun cam kenarında oturmadığını söylemiştim. Olayı kitabın cümlelerinden takip edince bu ikilinin çatıda tam kenarda ayakta durduğunu anlıyoruz. Kitaptan alıntı yapayım:
“Tyler’la ben Parker Morris Bina’sının tepesindeyiz. Benim ağzımda silah var kırılan camların sesini duyuyoruz. Kenardan aşağıya bakıyorum. (…) Yüz doksan birinci katın tepesinde çatının kenarında aşağıya bakıyor ve aşağıdaki caddenin insan kalabalığından oluşmuş alacalı bir halıyla kaplı olduğunu görüyorsun…”
Görüldüğü üzere Tyler ve Anlatıcı kitapta en kenardalar ve aşağıya bakıyorlar. Filmdeki sahnede Tyler daha geride duruyor. Kitapta ayrıca burası çatı olacak geçiyor.
Kitabın birinci bölümünde Tahribat komitesinin diğer katlardan insanların bulunduğu yere doğru attıkları eşyalar tasvir ediliyor ki buna filmin girişinde hiç yer verilmiyor. “Derken Tahribat komitesi tarafından itilen koyu renkli ahşap bir masa (…) taklalar atarak uçan bir sihirli nesneye dönüşüp kalabalığın içinde gözden kayboluyor.”
Görüldüğü üzere kitapta anlatıcı camdan aşağıya bakıyor. Tyler’la beraber camın en kenarında resmediliyor.
Bir diğer önemli detay bence “Bunu biliyorum; çünkü Tyler biliyor” sözüyle alakalı…
Bu söz kitap boyunca sayısız kez tekrar ediliyor ve Tyler’la anlatıcının aynı kişi olduklarını anlatıyor. Tabii anlatıcı bunu ancak kitabın sonlarına doğru fark edecek.
Bu söz filmde “Binanın altına bombaların yerleştirildiğini biliyorum çünkü Tyler biliyor.” şeklinde verilmiş. Kitapta durum biraz daha farklı. Anlatıcı nitrogliserin yapımından bahsettikten sonra bu cümleyi söylüyor. “Önce nitrik asit bulun… Sonra buna sülfürik asit karıştırın…” diye detaylı bir anlatım yaptıktan sonra “Bunu biliyorum; çünkü Tyler biliyor” diyor.
Kitapta Tyler silah namlusu anlatıcının ağzındayken gerçekten ölmeyeceklerini, efsane olacaklarını söylüyor: “Tyler ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki sonsuza kadar yaşamak istiyorsan ilk adım olarak ölmek zorundasın…” Bu sözlerinin mantığını bölümün sonuyla birleştirebiliriz. Orada anlatıcı “Kimse İncil’i yazmamış olsa İsa’yı bugün kim hatırlardı?” diye soruyor. Tyler’ın mantığında ölümsüzlüğü yakalamak için ortaya bir eser koymak gerekiyor. Tabii Tyler’ın eser mantığı anarşizm ya da karmaş ortamından beslenen bir yıkım ama bunu ilerde konuşalım…
Anlatıcı Tyler’ın “Efsane olacağız… hiç yaşlanmayacağız” sözünden sonra şu espriyi patlatıyor: “Namluyu dilimle yanağımın içine alıyorum ve diyorum ki Tyler o söylediğine vampir denir.”
İkinci Bölüm
Aşağıdaki bölüm bu konuyla alakalı ikinci videonun yazılı halinin bir kısmı…
1. Anlatıcı’nın Tyler’la tanışması
Anlatıcı filmde yaptığı sayısız uçak yolculuklarından birisinde gözlerini açtığında yanında Tyler’ı görüyor. Onunla böyle tanıştığını söylüyor.
Anlatıcı ve Tyler tanışmasını romandan takip edelim.
Tyler’la nasıl tanıştığıma gelince bir çıplaklar plajına gitmiştim. Yazın son günleriydi, ben uyukluyordum. Tyler çıplaktı ve terliyordu, üstüne kumlar yapışmıştı. Saçları ıslaktı, tutam tutam yapışmış yüzüne düşüyordu. (…) Kumsalda ikimizden başka kimse yoktu. (…) Bunu seyreden tek insan bendim. (…) Adı Tyler Durden’dı. Sendikaya kayıtlı bir maikinistti. Şehir merkezindeki bir otelde garsondu ve bana telefon numarasını verdi.
İşte onunla böyle tanıştık. (Palahniuk Chuck, Dövüş Kulubü, 31. basım, 33-35)
2. Marla ile ilk tanışma ve grup paylaşımı
Filmde anlatıcı ve Marla grup terapilerinde defalarca göz göze gelse de ilk konuşmaları anlatıcının mola sırasında Marla’yı bir kenara çekmesiyle gerçekleşiyor. Bu konuşma sonrasında dışarıya çıktıklarında Marla bir taraftan çamaşırhaneden elbise çalarken de grup paylaşımını yapıyorlar…
Romanda onların ilk konuşması grup terapisi sırasında talimatla gerçekleşiyor. Grup paylaşımını da bu konuşmada yapıyorlar. Romandan takip edelim.
Kucaklaşma için aramızdaki mesafeyi üç adımda katedip Marla’nın karşısına dikiliyorum. Ben talimatı bekleyerek etraftakileri seyrederken Marla kafasını kaldırıp yüzüme bakıyor.
Talimat geliyor: Şimdi hepimiz yakınımızdaki birisini kucaklayalım.
Kollarım Marla’nın gövdesine kıskaç gibi yapışıyor.
Marla erbezi kanseri değil. Marla verem değil. Marla ölmüyor. Tamam, o çok derin, çok manalı felsefi anlamda hepimiz ölmekteyiz; ama Marla, Chloe’nin ölmekte olduğu gibi ölmüyor. (…) Marla gözlerini suratıma dikiyor. (…) “Sen de ölmüyorsun.” diyor Marla. (…) “Beni ele verirsen” diyor Marla “Ben de seni ele veririm.
O zaman haftayı bölüşelim, diyorum. (Palahniuk Chuck, Dövüş Kulubü, 31. basım, 39-40)
3. Anlatıcının Tyler’a telefon etmesi
Filmde evi kundaklanan anlatıcı ki bunu daha sonra kendisini yaptığını anlayacağız, gidecek yeri kalmadığı için Tyler’ı arıyor. Bu telefon konuşması dışarıda gerçekleşiyor.
Romandaysa bu arama biraz daha farklı anlatılmış.
“Yukarı çıkmaya değmez.” diyor kapıcı. “Beton duvarlardan başka bir şey kalmamış.”
(…) Lobideki telefonu kullanmak için izin istiyorum. “Bugünkü gençlerin çoğu etrafa hava basma derdinde.” diyor kapıcı. “Çok fazla para harcıyorlar.”
Tyler’ı arıyorum. Paper Street’teki kır evinde Tyler’ın telefonu çalıyor. (…) Tyler’la bir barda buluşmak üzere anlaşıyoruz. (Palahniuk Chuck, Dövüş Kulubü, 31. basım, 48-39)
4. Marla ve anlatıcı konuşması
Anlatıcı ve Marla bir süre görüşmeyince Marla onu telefonla arıyor ve “8 haftadır neredeydin” diye soruyor. Çekimlerden anladığımız kadarıyla bu konuşma gündüz ve hatta sabah vakitlerinde gerçekleşiyor. Marla bu konuşmada “Zanax’le dolu bir midem var, hepsini içtim.” diyor ilacı kastederek. Sonra da anlatıcıya telefonda ölüm deneyimini anlatmaya başlıyor. Anlatıcı telefonu açık bırakıp uzaklaşıyor. Sonra oraya Tyler geliyor. Olay böyle gerçekleşiyor.
Romandaysa aramayı yapan kişi anlatıcı ve arama gece vakti gerçekleşiyor. Marla orada da hapları alıyor ve bu deneyimden bahsetmek istiyor. Ayrıca anlatıcı romanda telefonu açık bırakıp gitmiyor.
Melanoma gidip gitmeyeceğini sormak üzere Marla’yı Regent Hotel’den aradım. Marla ağır çekimde cevap verdi. “Bu gerçek bir intihar değil.” dedi Marla. Muhtemelen yardım çığlığı dedikleri türden bir şeydi bu; ama Marla aşırı miktarda Xanax almıştı.
(…) “Büyük ölüm olayına girdim.” dedi Marla bana. “Eğer seyretmek istiyorsan acele etmelisin.” Sağ ol, dedim, başka planlarım var. “Önemli değil.” dedi Marla. Televizyon seyrederek ölse de olurdu. Televizyonda seyretmeye değer bir şey bulabilmeyi umuyordu Marla. (Palahniuk Chuck, Dövüş Kulubü, 31. basım, 63)
Dövüş Kulübü Kitabı ve Filmi Aynı mı adlı incelemenin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.