The Devil All The Time, Netflix’in 2020 içerisindeki en iyi birkaç filminden birisi. Netflix artık ağır ve sağlam filmler yapmayı öğrenmiş gibi görünüyor.
Filmin oyuncu kadrosu gerçekten inanılmaz… Bunu kadroyu anlatacak başka bir kelime bulmak zor… Film bir taraftan sanki süper kahramanlar geçidi… Örümcek Adam – Tom Holland, çiçeği burnunda Batman – Robert Pattinson, Kaptan Amerika’da Kış Askeri’ni canlandıran ve çok beğenilen oyuncu Sebastian Stan ve Terminatör serisinde John Connor olarak seyrettiğimiz Jason Clarke da bulunuyor.
Diğer taraftan filmde Bill Skarsgård, Haley Bennett ve Riley Keough gibi ünlü ve yetenekli oyuncular da farklı rollerde yer alıyor.
Tabii ki hepsi inanılmaz bir beceriyle oyunculuk döktürmüş denilebilir. Her birisi gerçekten çok iyiydi. Robert Pattinson ve Tom Holland baş başa bir oyunculuk sergilese de Pattinson sanki bir adım daha öndeydi gibi…
Bu film 25 Nisan’daki Oscar töreninde büyük olasılıkla En İyi Özgün Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerini alacağını düşünüyorum.
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Filmin Adında Geçen Şeytan Kim?
Bu film temelde içimizdeki Şeytan’ı nazara veriyor ve cehalet, şehvet, bela ya da cahillik sarmalında Şeytan’laşan insan karakterine odaklanıyor.
İnsan, karakteri gereği kötülükle sembolleşen Şeytan’ı hep dışarıda arar. Onun kendisi olabileceğini kabullenmez. Örneğin Earskell Amca “Japonların kendi ölüsünü yediği doğru mu?” diye sorar. Gazetede okuduğu bir haber üzerinden belli bir ırkı Şeytanlaştırmaya yönelik bir meyildir bu. Şeytan hem bireysel olarak hem toplumsal olarak hep uzaklarda aranır. Kötülük hep dıştadır. Üçüncü dünya ülkelerinde sıkça görülen ve bir türlü somutlaştırılamayan dış güçler kavramını buradan okuyabilirsiniz.
Şimdi filmin harika kurgusunda şahısların içerisinde gizlenen Şeytanlara bakalım.
Bir Savaş Gazisi Willard
Filmin kurgusal örgüsünde bize önce sıradan ve hayatın içerisinde karakterler veriliyor. Bunların mesleği önemsiz. En tepeden en aşağıya kadar farklı meslekler görüyoruz zaten. Film bir süre sonra bu karakterlerin cahillik, şehvet, aç gözlülük ya da kin dolu Şeytansı yüzünü gösteriyor ve bakın Şeytan içinizde onu dışarıda aramayın mesajı veriyor.
Savaş gazisi Willard’a bakalım. O muhtemelen savaşta gördüklerinden dolayı inançla arasına bir mesafe koymuş. Willard savaştan sağ dönünce annesinin “Tanrı’ya teşekkür ederim” teklifini kabul etmiyor. Ancak evlendikten ve çocuğu olduktan sonra ailesine yazdığı mektupta “Dua etme isteği içimde tekrar doğdu…” diyor.
Ancak tüm duyguları uç noktalarda yaşayan Willard’ın içindeki Şeytan’ı işte bu noktada yakalıyoruz. İnançlar maalesef insan doğasının tahribine açıktır. İnandığı gibi yaşamayan insanlar yaşadığı gibi inanmaya başlar ve onu din zanneder. Willard’a olan şey işte bu.
Onu önce dua etmediğinden ötürü oğlu Arvin’e kızarken görüyoruz. Karısı hastalandığı için delicesine dua eden Willard oğlunun da aynı şekilde dua etmesini istiyor. Hatta ona vuruyor. Burada onun içindeki Şeytan’ı görmeye başlıyoruz. Zaten onun bu davranışları ilerde oğlunun inançtan tamamen uzaklaşmasına neden olacak ama o bunun farkına varamayacak kadar cahil birisi.
Willard sonrasında Tanrı’nın kurban isteyebileceğini düşünüyor. Yani cahilliğini katmerleştiriyor. Oğlunun çok sevdiği köpeği kurban ediyor. Karısı öldükten sonra da inancın hiçbir işe yaramadığı düşüncesine geri dönüş yapıyor ve köpeği hacın üzerine asarak intihar ediyor.
Film bize burada kendi yönelimlerini inanç zanneden bir sapkının düştüğü acınası durumu ve onun içindeki Şeytan’ı nazara veriyor.
Büyüklüğe Oynayan Bir Küçük: Şerif Yardımcısı
Şerif yardımcısı Bodecker seçimlerde aday olarak seçilme hayalleri kuran bir polis. Ancak bunun masum bir istek olmadığını, seçilme isteğinin ardında prestij kazanma ve daha iyi bir yaşama kavuşma isteğinin olduğunu anlıyoruz.
Onun içindeki Şeytan kendisini hissettiriyor yavaş yavaş. Ancak sonrasında onun battıkça batan bir zavallı olduğunu görüyoruz. Meğerse kasabanın en zenginin pis işlerini kapatmak için ondan düzenli olarak para alan birisiymiş.
Bu zavallı kendisini o kadar acınası durumlara düşürüyor ki üzerine tükürülen bir parayı alacak kadar şerefini bir tarafa bırakmış.
Bu aç gözlülüğü onu katile dönüştürüyor. Battıkça batıyor yani. Kız kardeşinin pisliklerini öğreniyor ama seçilemem düşüncesiyle onların üzerini kapatmaya çalışıyor. Bu zihniyet tanıdık geldi mi size? Hiç şaşmaz… Her yerde her devirde her kurumda bulunur bu sahtekarlar. Şeytan her yerde dolaşıyor. Onu uzaklarda aramayın… Filmin mesajı işte bu…
Şerif yardımcısı Lee yıllar geçtikçe battıkça batıyor ve sonunda Arvin’i öldürmeye çalışıyor; ancak bu onun için yolun sonu oluyor. Üstelik sakladığı pislikler de ortaya saçılıyor.
The Devil All The Time film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.