Bu yazıda bahsetmek istediğim film 2014 yapımı The Signal – Sinyal. Yapım; akıl karıştırıcı, zorlayıcı ve beyin yakıcı film severleri tatmin edebilecek kadar iyi… Filmde Matrix’in Morpheus’u Laurence Fishburne de yer alıyor.
Filmin başları büyük olasılıkla size de benim gibi sanırım sıradan ve hatta sıkıcı bir gençlik filmi seyredeceğimizi düşündürebilir. Ama öyle değil. Bu uyarımı da yapmış olayım…
Orijinal Adı: The Signal
Tür: Drama, gizem, bilim-kurgu
Yönetmen: William Eubank
Ülke: Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 18 Temmuz 2014
Oyuncular: Brenton Thwaites, Olivia Cooke, Beau Knapp, Laurence Fishburn, Jeffrey Grover
Süre: 1 saat 37 dakika
Şimdi detaylara geçiyoruz. Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
51. Bölgeye Hoş Geldiniz
Filmin en güzel tarafı finaliydi. Finalde Nic’in bambaşka bir galakside uzaylıların 51. Bölgesinde olduğunu anlıyoruz. Meğerse dünyadaki sinyali gönderenler uzaylılarmış. Filmde bize sadece Haley’nin kaçırılma anı gösteriliyor. İlk kaçırılan kişi oydu. Diğerleri de muhtemelen birebir aynı şekilde kaçırıldı ama hiçbirisi bir şey hatırlamıyor tabii ki.
Uzaylılar bu sinyali onu takip edebilecek kadar zeki birilerine yani hacker’lara göndermişler ve sonra onları 51. Bölgede bir simülasyonun içerisine alarak kobay olarak kullanmışlar…
Yani uzaylılar kaçırdıkları dünyalıları son derece gelişmiş bir simülasyonun içerisinde test ediyorlar.
Peki, nedir test ettikleri şey?
Damon’ın sözleri bu sorunun cevabıydı. En basit anlatımıyla; uzaylı teknolojisinin insan iradesine verildiği zaman ortaya çıkacak sonuçları test ediyorlar.
Nick’in bacakları ve Jonah’nın elleri birebir uzaylı teknolojisi. Bunlar insanlara adapte edildiğinde kızgınlık, öfke ya da korku gibi durumlarda onlar bu teknolojiyi nasıl kullanacaklar? İşte test ettikleri şey buydu.
Tabi devasa 51. Bölgeyi ve de kaçırılan insanların sayısını düşününce ki tam olarak kaç insan kaçırıldığını bilmiyoruz, onların başka şeyler de test ettiklerini ön görebiliriz.

Simülasyon Bölgesi
Onlar bulundukları bölgede gördüğümüz yaşlı kadın ve tır sürücüsü de kaçırılan insanlardı. Her birisi bir denekti. Bu insanlar muhtemelen tamamen simülasyona adapte olamayan kişilerle temasa geçince zihinleri sağlam hasar alıyor ve çıldırıyorlar. Aslında Damon’ın virüs dediği şey işte buydu.
Örneğin kadının burnundan bir tür sıvı geldiğini görüyoruz. Bu sıvı gelince demek ki deneklerin zihni artık geri döndürülemiyor. Damon bu yüzden Nic’in burnundan gelen sıvının kan olduğunu görünce sevinmişti. Bu sıvı yaşlı kadının burnundan gelen sıvı gibi olsaydı denek Nick başarısız olmuş olacaktı.
The Signal – Sinyal film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.