Netflix orijinli I’m Thinking of Ending Things- Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum türün meraklıları için Netflix’in iyi filmleri arasında yerini aldı bile. Gizem, bilinmezlik, metafor ağırlıklı ve bunlarla birlikte hafif dozda gerilim ve romantizm barındıran yapımlarını seviyorsanız bu filmi kaçırmayın. Filmin konusu oldukça basit.
Zihni pek çok konuda şüphelerle dolu genç bir kadın yeni erkek arkadaşıyla birlikte onun tenha bir yerde bulunan bir çiftlikte yaşayan ailesini ziyarete gidiyor. Film bu yolculuğu ve aile ziyaretinde yaşananları anlatıyor.
Orijinal Adı: I’m Thinking of Ending Things
Tür: Drama, gerilim, gizem
Yönetmen: Charlie Kaufman
Ülke: Amerika
Gösterim Tarihi: 4 Eylül 2020 (Amerika)
Oyuncular: Jesse Plemons, Jessie Buckley, Toni Collette, David Thewlis, Hadley Robinson, Guy Boyd
Süre: 2 saat 14 dakika
Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum filmini bitirdikten sonra bu inceleme çok işinize yarayacak.
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Filmdeki Metaforlar Üzerine
Film baştan sona kadar sembolik bir anlatım içeriyor. Ne araba yolculuğu, ne aile ziyareti ne de yolculuk sırasında yaşananlar gerçek… Bunların her birisi artık yaşlanan ve ölüme yaklaşan Jake’in zihninin oluşturduğu bir yapboz tahtasından bize yansıyanlardan ibaret.
Lucy
İlk olarak Lucy’den başlayalım. Lucy aslında var olan bir karakter değil. O Jake’in hayatında olan ve onun en çok değer verdiği kadını ya da kadınları temsil ediyor. Bu kadın onun eşi olabilir mi? Evet tabi ki olabilir ancak dikkat ederseniz Lucy’nin aslında belli bir ismi yok. Oyuncular listesinde de sadece young woman olarak geçiyor. Anne ve babası yaşlı adam ya da yaşlı kadın olarak geçmiyor ama Lucy genç kadın olarak yazılmış. Bu bir ipucu. Bu ipucu onun tek bir kişiyi temsil etmediğini bir sembol olduğunu gösteriyor.
Örneğin Jake ona bir yerde başka bir isimle hitap ediyor. Ames muhtemelen onun hayatındaki bir başka kadın ama kim olduğunu net olarak bilme şansımız yok tabii ki…
Bir başka yerde yönetmen bu kez daha belirgin bir ipucu yerleştiriyor sahneye. Bu kez Lucy ortadan kayboluyor ve yerine daha önceden televizyonda gördüğümüz bir kadın geliyor.

İşte bunlardan hareketle Lucy’e sadece Jake’in muhtemelen önceden vefat eden eşi gibi bakmamak gerekiyor. Dans sahnesinde göreceğimiz üzere o evlenmiş ancak eşi ölmüş. Jucy bir taraftan onun hayatında değer verdiği kadınların hepsinin sembolü ki buna ölen karısı da dahil diğer taraftan da Jake’in korkularının üzerine giden ve farklı düşünen zihinsel bir tarafı…
Özellikle araba konuşmalarında Jake’in Lucy’nin zihninden geçenleri okuduğu ve cümlelerini tamamladığı pek çok sahne var. Dikkatli izleyiciler bunu fark etmiştir diye düşünüyorum. Bunu yapabiliyor çünkü aslında biz onun parçalara ayrılmış ve geçmişini sorgulayan, ayrıca yer yer pişmanlıklarını düzeltmeye çalışan zihnini seyrediyoruz.
Bahsettiğim bu durum filmdeki diğer karakterler için de geçerli. Jake’in anne ve babası, ayrıca yolculuk sırasında süt evinde gördüğümüz kadınlar… Bunların hepsi Jake’in hayatına öyle ya da böyle girmiş karakterler ve şu an o bunları bir anı olarak hatırlıyor.
Hayatının son demlerinde Jake’in zihni geçmişiyle bir tür hesaplaşma yaşıyor. Ya da hesaplaşma olmasa bile anılarını tazeliyor ya da onları yeniden bir kez daha hatırlıyor.
Ancak bu anılarını zihninde yaşarken her zaman onların aslına sadık kalmıyor. Onları değiştiriyor. Bundan biraz sonra bahsetmeyi düşünüyorum.

Yolculuk
Araba yolculuğu onun anılarında yaptığı bir yolculuk. Ancak şöyle düşünmeyin lütfen: Jake finalde gördüğümüz gibi bir yerlerde bir köşede ölmek üzere ve bu son anlarında kısa bir süre içerisinde zihninde bu anılarına bir yolculuk yapıyor. Hayır böyle değil.
Yönetmen bize onun bir yap boz tahtasına dönen zihninde dolaşan anılarını seyrettiriyor. Bu anıların bir kısmı uzak geçmişe ait; örneğin lise anıları ya da Süt evinde yaşadıkları… Bir kısmıysa o an o yaşlılık haliyle seyrettiği bazı filmlerin ya da bizim görmediğimiz yaşantılarının onun zihninde eski anılarıyla birleşimi…
Örneğin bir okulda ve kendi okuduğu lisede hademelik yapan Jake televizyonda duyduğu burgerin adını anılarına transfer eder. Eşiyle tanışma tanışma hikayesini de televizyonda gördüğü bu yeni duruma adapte ediyor. Belli ki televizyonda gördüğü bu aşk hikayesi onu etkilemiş. O daha öncesinden eşiyle tanışma hikayesini farklı anlatmıştı.
Televizyonda gördüğümüz kadının adı bu kez onun telefon ekranında görülüyor (Yvonne). Bunlar yakın anıların zihne transferine örnekler…
Onun yaşlılık halinde gördüğü salıncak manzarası yolcuğunda da karşısına çıkar. Onun zihni aslında bu boş salıncağa anlam vermekte zorlanmıştır gerçek hayatta. Konuşulanlardan anlarız bunu.
Daha farklı örnekler de var ama konunun anlaşıldığını düşünerek geçiyorum.

Görüldüğü gibi onun yapboza benzeyen zihni belli bir düşünsel kurguya sadık kalmayı umursamıyor. Çünkü bu onun zihni. İstediği gibi hayal ediyor her şeyi.
Yolculuktan bahsediyoruz. Bu yolculuk onun zihninin yakın ya da uzak geçmişini şekillendirdiği bir yap boz tahtası. Ben böyle isimlendiriyorum. Dikkat ederseniz o her ne kadar yaşlı olsa da zihni zehir gibi ve muhteşem bir birikim sahibi. Sanattan felsefeye kadar sayısız konuda derin tartışmalar yaşıyor kendi zihninde.
Araba yolculuğunun bu kadar sakin, gürültüsüz ve dış ortamdan bağımsız olması onun zihnini resmediyor. Jake yaşlı birisi ve onun zihni tam olarak bu araba yolculuğu gibi sakin ve huzurlu. Aracın içerisindeki atmosfer filmi izleyenleri bile rahatlatıp uyuklatabilecek kadar sakin ve tek düze. Bu bilinçli yapılmış ve Jake’in yaşlılık halindeki zihnini tasvir ediyor.
Bu arada araba yolculuğu ikiye ayrılıyor. İlk bölüm aydınlık ve genellikle sanatsal konuşmalara ayrılmış. İkinci kısım tamamen karanlık ve konuşmalarda insanlığı yitirilmesi, gençliğin avantajları ve ihtiyarlığın kötü yönleri gibi konular işleniyor. Bu konular konuşulurken atmosferin karanlık olması harika bir detay.
I’m Thinking of Ending Things- Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.