Filmin adında her ne kadar gizem olsa da Gizemli Nehir– Mystic River (2003) klasik anlamda bilinmezlik metaforları barındıran bir yapım değil. Gizemli Nehir, muhteşem oyuncuların, harika bir senaryoyu ince bir işçilikle ördüğü film. Tabi ki yönetmen koltuğundaki Clint Eastwood etkisini göz ardı etmek büyük bir hata olur. Onun filme eklediği muhteşem detaylara yer yer değinmeyi planlıyorum.
Orijinal Adı: Mystic River
Tür: Suç, drama, gizem
Yönetmen: Clint Eastwood
Yapım Yılı ve Yeri: 2003, Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 24 Ekim 2003
IMDB Puanı: 7,9
Oyuncular: Sean Penn, Tim Robbins, Kevin Bacon, Laurence Fishburne, Marcia Gay Harden, Laura Linney, Tom Guiry
Süre: 2 saat 18 dakika
Filmin Konusu
Gizemli Nehir temelde üç kişinin yaşam öyküsünü anlatıyor. Çocukluk dönemlerini birlikte geçiren bu üç kişi için yaşam büyük sürprizler hazırlamıştır ve büyüdükleri zaman her birisini farklı bir yöne savurur. Aynı şehirde bulunan ama farklı yaşamlara sahip bu üç kişinin yolu trajik bir ölüm ya da cinayet nedeniyle tekrar kesişir. Bu kesişme hayatın onlara sunduğu farklı yolların neden olduğu ahlaki çöküşün ortaya dökülmesine sebep olacaktır hem de hiçbirisini tahmin bile edemeyeceği kadar etkili bir şekilde…
Bundan sonraki kısım tamamen spoiler içermektedir.
“Bazı anlar vardır ki bizi sonsuza dek değiştirir.”
Başlığa aldığım bu cümle Dark dizisinde geçen bir replik. Gizemli Nehir filminin hemen başlarında bu karakterleri sonsuza dek değiştirecek anlara şahitlik ediyoruz.
Üç masum çocuğu gözlerine kestiren iki sapıktan bir tanesi onlara kendisine polis süsü vererek yaklaşıyor. Adamın cümlelerinden onun çocuklarla nasıl konuşacağını çok iyi bildiği anlaşılıyor. Bu güç otoritesi ilk olarak az önce araba kaçırmaktan bahseden Sean’ı etkiliyor. Grubun asi çocuğu Sean önce biraz diklense de karşısında gördüğü bu güç otoritesinden etkilendiği net. İşte bu onun sonsuza dek değiştiği an. Muhtemelen onun bilinçaltına polislik mesleği işte burada yerleşiyor. Eğer bu olay olmasaydı belki o araba kaçırmak, kamu malına zarar vermek gibi küçük işlerle başladığı bu yolun sonunda bir serseri olacaktı.
Yaşanılan bu korkunç anın değiştirdiği ikinci kişi ne Dave oluyor. Avını nasıl ele geçireceğini çok iyi bilen avcı çocuklara tek tek oturdukları yeri soruyor. Evi yakın olan çocukları arabaya alacak bahanesi olmadığı için adam Dave’de karar kılıyor. Onu annesine götürmek bahanesiyle aracına alıyor.
İşte bu an Dave’in sonsuza kadar değişeceği bir dönüm noktası. Dave, araçtan geriye doğru arkadaşlarına son kez bakıyor. Yaşadığı çaresizlik gözlerinden okunabiliyor. Bu aslında onun Dave olarak görüldüğü son sahne. Tam 25 yıl sonra Jimmy aynı yolun üzerinde konuşurlarken onu en son bu sokakta aracın arkasında gördüğünü söyleyecektir.
Dave kaçırılırken yönetmenin kullandığı açı bize onun çaresizliğini sanki onunla birlikte yaşatıyor.
Dört gün süren esaretten sonra muhtemelen adamların ellerinden kaçmaya başaran Dave bulunuyor. Yönetmenin muhteşem anlatımı bizi burada bir kez daha büyülüyor. Onun pencereden görülen daha doğrusu görülmeyen karanlık yüzü bize onun masumiyetinin sonsuza kadar kaybolduğunu anlatıyor. Onun kaçırılması tabi ki onun suçu değildi ama ne yazık ki orada yaşadıkları onun geriye dönemeyeceği kadar değişmesine neden oluyor.
Ya araca binen biz olsaydık?
Jimmy’nin büyüdükten sonra kendisini ya araca binen kişi biz olsaydık diye sorguladığını görüyoruz. Bu sorgulamayı yapabilmesi onun eriştiği olgunluk düzeyini gösteriyor. Zor bir hayat sonrasında çok zeki birisi olan Jimmy bu sorgulamayı yapabilecek ahlaki yetkinliğe ulaşabiliyor.
Ancak kader tabir yerindeyse ağları böyle örmüştü. Diğer çocukların da evleri uzakta olsaydı belki adam üçünü birden araca alacaktı. Ya da hepsinin evi yakında olsaydı belki adam çocukları araca almak için zor kullanacaktı. Belki de dikkat çekmemek için oradan uzaklaşacaktı… Bunları bilemiyoruz. Kader bizim algılarımızın ötesinde işleyen sistematik bir yapıya sahip.
Zaten Jimmy’nin kızının cesedini bulan Sean şu cümleleriyle kadere gönderme yapıyor: “Şimdi ona ne diyeceğim ben? Selam Jimmy. Tanrı kumar borcun olduğunu söyledi. Borcunu almaya geldi.”
Bu olayın üzerinden tam 25 yıl geçtikten sonra bile Dave hâlâ arabaya neden diğerlerinin değil de kendisinin bindiği ya da bindirildiğini sorgulamaktadır. Şu cümleleri Jimmy’e söylerken yüzüne ve mimiklerine yansıyan nefreti görebiliyoruz. Yaşadıklarını hâlâ kabullenememiş ve suçlayacak birilerini arıyor.
Dave’in ikinci kişiliği
Dave kaçırıldıktan sonra tam dört gün boyunca fare dolu bir mahzene kapatılıyor. İşte bu sırada Dave’in bilinçaltı yaşadıklarını kabullenemiyor. Bu iğrenç anları yaşayan bir çocuğun akıl sağlığının yerinde kalması gerçekten çok zor. İşte bu nedenle zihni bir kaçış yolu arıyor. Burada onun ikincil kişiliği meydana geliyor. Dave’in öldüğünü söylemesi ve ondan bir başka şahıs gibi bahsetmesi işte bu yüzden. Eğer zihni bunu başaramasaydı muhtemelen aklını kaybedebilirdi. Bu durumu zihnin kendisini koruma mekanizması olarak da düşünebiliriz.
Dave’in burada kendi çocuğuna bahsettiği hikaye ya da masal aslında kendisini anlatıyor. Kurtlardan kaçan ve kimsenin görmediği bir dünyada yaşayan sessiz çocuk kendisini simgeliyor… Zaten sonraki sahnelerde bu durumu karısına anlatırken kendisini kaçıran adamları kurtlara benzettiğini görüyoruz.
Dikkatli izleyiciler Dave’in yaşadığı kişilik bölünmesini fark edebilirler. Çoğu zaman korkak, kendine güvenmeyen, pısırık birisi izlenimi veren Dave bazı sahnelerde bunun tam tersi davranışlar sergiliyordu. Örneğin şu sahnede çocuğuna yaklaşımı ve ona aşıladığı öz güven dikkate değer. Zaten sonrasında karısına karşı davranışlarında onun hem zekasını hem de karısını korkutabilecek kadar karmaşık zihinsel yapısını görüyoruz. Karısını sorguluyor ve onun kendisini kandırmasına izin vermiyor. Ancak aynı Dave en olmadık yerlerde ürkebiliyor. İnsanların arasında pısırıkça ve kimseyle iletişim kurmadan oturuyor. Diğer taraftan sorguya alındığında iki yetenekli polisi alt edebilecek cevaplar verebiliyor. Alkollü olmasına rağmen bu sahnede olan bitenin farkında. Jimmy’e olan bakışlarına dikkat. Eli konusunda soğukkanlılıkla yalan söyleyebiliyor. Ancak gerçekten yaşadığı bir olayı anlatırken kendisiyle çelişen ifadeler de kullanabiliyor.
Dave’in yaşadığı durumu şöyle özetleyebiliriz
Dave, küçükken yaşadığı bu korkunç olay sonrasında tamamen içine kapanan ve çevresiyle iletişimi kesen birisine dönüştü (Film boyunca onun herhangi bir işte çalıştığını gösteren bir ipucu göremiyoruz. Her zaman evde ve çocuğuyla ilgileniyor.)
Ancak kaçırıldığı sırada zihinsel bir bölünme yaşadı. Kendisini kurtlardan kaçan ve muhtemelen bir hikayenin içerisinde birisi gibi düşünmeye başladı. Televizyonlarda gördüğü vampir ve kurt adam filmleri onun çocuksu zihnindeki boşluktan içeriye sızdı ve kendisine yer edindi. Onun bu sahnede bahsettiği durum başkalarını öldürme dürtüsü. Kaite’in öldürüldüğü gece yaşadıkları konusunda anlattıkları doğru. Bahsettiği cesedin polisler tarafından bulunması onun sözlerini doğruluyor. Olayı anlatırken kullandığı çelişkili ifadeler onun aklını tam olarak kontrol edememesinden kaynaklanıyor. Zaten o bir sahnede buna değinmişti. Ancak kendisi toparladığı ve telaş etmediği zamanlarda soğukkanlılıkla yalan söyleyebildiğine şahit olduk.
Dave ne yazık ki cinsel istismar sonrasında hayatı kararan çocuklardan bir tanesi. Yaşadığı travmayı hayat boyu atlatamıyor. Yönetmen onun bu durumunu henüz çocukken kaldırıma ismini kazımayı bitiremediği an aslında bizlere anlatmıştı. Dave’in kişiliği aynen buradaki yazı gibi hep yarım kaldı. Hep içerisinde bir şeyler eksik büyüdü ve gençliğini ya da hayallerini hiçbir zaman yaşayamadı.
Gizemli Nehir film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.