Bu yazıda 2010 yapımı The Ward- Koğuş adlı filmin anlaşılmayan noktaları üzerinde durmak istiyorum. Yazı baştan sona kadar spoiler içermektedir.
Orijinal Adı: The Ward
Yönetmen: John Carpenter
Yapım Yılı ve Yeri: 2010, Amerika
Türkiye gösterim Tarihi: 3 Haziran 2011
Oyuncular: Amber Heard, Mamie Gummer, Danielle Panabaker, Laura-Leigh Claire, Lyndsy Fonseca, Mika Boorem, Jared Harris
Süre: 1 saat 29 dakika
Konu: Kristen adlı genç bir kadın bir çiftlik evini yakarken polisler tarafından yakalanır. Akıl hastanesine getirilen Kristen akıl sağlığının yerinde olduğunu söylemektedir. Oraya ne için getirildiğini anlamaya çalışırken ortalıkta dolaşan ürkütücü bir hayalet görür.
Alice Kim?
Alice ismini ilk kez deftere çizilen bir resmin altında görüyoruz. Kristen, ortadan kaybolan Iris’in çizim yaptığı defterde bu isimle karşılaşıyor. Ancak ilginç olan orada bir görülen hayaletin de aynı isme sahip olması. Hayalet resminin üzerinde neden Alice ismi yer alıyordu?
Bu soruların cevabını şöyle özetleyebiliriz. Alice aslında hastanede gördüğümüz tek gerçek karakter. Hastanede bulunan diğer hastalar onun kişilik bölünmeleri. Buna Kristen da dahil.
Alice henüz 11 yaşındayken kaçırılarak tam iki ay boyunca bir çiftlik evinde alıkonuluyor. Alice’in filmin hemen başında yaktığı ev aslında daha önce onun zorla tutulduğu yer. Alice bağlı bulunduğu sırada büyük bir travma geçiriyor. Kişilik bölünmeleri bu travma sırasında ortaya çıkıyor.
Alice toplamda kaç kişilik bölünmesi yaşıyor?
Alice, Kristen’la birlikte toplamda altı kişilik bölünmesi yaşıyor. Bu kişiliklerin isimleri şöyle: Emily, Sarah, Zoey, Iris, Tammy ve Kristen.
Hayalet Gerçek miydi?
Hem evet, hem hayır. Öncelikle şunu iyi anlamak gerekiyor. Hastanede bulunan karakterlerin her birisi Alice’in zihnindeki kişilik bölünmelerinden bir tanesi. Onların birer birer olması ve ortadan kaybolması aslında Alice’in zihninde gerçekleşen olaylar. Alice’in zihinde oluşturduğu ya da oluşan diğer karakterler öncelikle birlik oluyorlar ve Alice’in kendi öz kimliğini öldürüyorlar. Bu savaş aslında onun zihninde gerçekleşen bir olay. Bu saldırı olayı sırasında o an odaya birisi gelseydi Alice’i kendi kendine yerde çırpınırken görecekti.
Ancak Alice’in kendi kişiliği oldukça baskın olduğu için öldürüldükten sonra ortadan kaybolmuyor. Diğer karakterlere bir hayalet şeklinde musallat oluyor ve onları tek tek öldürmeye başlıyor. Kristen’in hayaleti diğer kızların da gördüğünü söylemesi işte bu yüzden. Aslında Kristen karakteri ve diğer herkes Alice’in kişilik bölünmeleri. İşte bu yüzden onu hepsi birden görüyorlar.
Sonuç olarak hayalet olarak gördüğümüz karakter Alice’in kendi öz benliğini simgeliyor. Bu yönüyle gerçek. Ancak onun diğer karakterleri öldürmesi, ayrıca oldukça çirkin bir halde görülmesi tamamen hayali bir durum. Diğer kişilikler onu kötü birisi olarak etiketliyorlar. Kendilerini öldürecek ve yok edecek bu karakteri de çirkin bir hayalet ya da cadı gibi canlandırıyorlar.
Final Sahnesi Ne Anlama Geliyor?
Bilindiği gibi final sahnesinde ayna dolabının içerisinden Kristen çıkıyor ve sonrasında Alice’e saldırıyor. Bu sahnenin ne anlama geldiğini konuşalım.
Alice’in ailesi doktora net bir soru soruyor: Kızımız iyileşti mi? Dikkat ederseniz doktor onun tamamen iyileştiğini söylemiyor. Muhtemelen ömür boyu terapi görmesi gerekecek, diye cevap veriyor. Doktor şu anki gözlemlerine göre onun yani Alice’in diğer kişiliklerini bastırığını ve tek kişiliği kaldığını düşünüyor.
Ancak doktor kalitesini ortaya koyuyor ve ailesine onu hemen götüremeyeceklerini söylüyor. Birkaç gün daha hastanede kalmasını istiyor. Muhtemelen onu gözlemlemeye devam etmek istiyor.
İşte finalde gördüğümüz ayna sahnesi onun endişelerinin haklı olduğunu ortaya koyuyor. Alice’in kişiliklerinden birisi olan Kristen çok güçlü bir karakter. Dolayısıyla Alice’e saldırıyor ve büyük olasılıkla onu öldürerek tekrar üst karakter haline gelecek.
Hastalığı devam eden ve sürekli tekrarlayan Alice’in hastaneden çıkması şu an için imkansız görülüyor.
Koğuş film incelemesini 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.