Annihilation -Yok Oluş (2018) başarılı oyuncu olan Natalie Portman’ın başrolünü oynadığı bir gizem filmi. Her ne kadar filmin tanıtımında korku etiketi kullanılsa da ben bu tanımlamanın bu yapım için pek uygun olmadığını düşünüyorum. Filmin atmosferi bir korku yapımından daha çok bilinmezlik ve gizem üzerine kurgulanmış. Dolayısıyla Yok Oluş benim gözümde bir gizem filmi.
Film ne olduğu tam olarak bilinmeyen gizemli bir nesneyi araştıran bilim insanlarının hikayesini anlatıyor. Büyük bir alanı kaplayan ve sürekli genişleyen bu nesnenin ne olduğu hakkında hiç kimsenin bir fikri bulunmuyor. Natalie Portman bu nesne hakkında bilgi toplamak için gönüllü olan bir biyoloğu canlandırıyor.
Detaylara geçmeden önce film hakkında son olarak şunları ifade edeyim. Filmin süresi 2 saate çok yakın. Süre bu kadar uzun olmasına karşılık filmin sürükleyiciliği çok düşük. Pek çok yerde ister istemez sıkıldığımı hissettim. Film ikinci yarıdan itibaren daha hareketli bir kurguya kavuşsa da durağanlıktan ve sıkıcılıktan ne yazık ki kurtulamıyor. Diğer taraftan filmin finali oldukça zor ve karmaşık. Zaten beni bu videoyu çekmeye teşvik eden filmin akıl karıştırıcı finali oldu. Finalde neler olduğunu anlayabilmek için filmi çok dikkatli okumak şart.
Orijinal Adı: Annihilation
Tür: Macera, dram, korku, gizem
Yönetmen: Alex Garland
Yapım Yılı ve Yeri: 2018, İngiltere-Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 12 Mart 2018
Oyuncular: Natalie Portman, Jennifer Jason Leigh, Tessa Thompson, Oscar Isaac, Gina Rodriguez
Süre: 1 saat 55 dakika
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Nedir bu Parıltı?
Parıltının ne olduğunu çeşitli teoriler olsa da onun ne olduğunu net olarak hiç kimse bilmiyor. Filmin başında bir fener kulesine uzaydan ya da gökyüzünden meteor tarzı bir nesnenin düştüğünü görüyoruz. İşte burası yani bu kule parıltının 3 yıl önce ilk rapor olarak edildiği yer. Bu nesneyi araştırmak için gönderilen hiçbir varlık geri dönmüyor. Buna hayvanlar, insansız hava araçları ve insanlardan oluşan ekipler de dahil.
Parıltının içerisine giren hiçbir varlık dışarıya çıkamıyor. Bunun nedenini hiç kimse bilmiyor ancak konuşulanlara göre iki farklı teori bulunuyor. Ya içeride bulunan bir şey onları öldürüyor ya da onlar deliriyor ve birbirlerini öldürüyorlar.
Parıltının içerisine girildiği zaman bu iki teorinin de doğru olduğunu anlıyoruz. Çünkü bu sahnede bir diğer askerin karnını kestiklerini ve sonrasında da gülümsediklerini görüyoruz. Diğer taraftan Parıltı’nın içerisinde mutasyon geçirmiş bir ayının onları saldırdığını da gördük.
Parıltı sürekli genişliyor ve genişlemesi yani yayılması durmuyor ve durdurulamıyor. Onun içerisinde dijital aletler çalışsa bile dışarıya hiçbir şekilde sinyal gönderemiyorlar. Parıltı içinde pusulalar da çalışmıyor.
Parıltı’nın içerisine girdikten sonra yaptığı incelemeler sonrasında Lena onu bir tümöre benzetiyor.
Partılı’nın içerisinden canlı olarak dönmeyi başaran iki kişi bulunuyor. Bunların bir tanesi Lena’nın eşi Kane. Diğeriyse Lena’nın kendisi…

Lena ve Kane Parıltı’nın içerisinden nasıl oldu da canlı çıkabildiler?
Bu soru onların Parıltı’nın içerisinden canlı çıktıklarını düşünülerek soruluyor. Anca böyle düşünenler yanılıyor. Hiç kimse oradan kendisi olarak çıkmayı başaramadı. Şimdi ne söylemek istediğimi filmden takip edelim.
Öncelikle Parıltı hiçbir şeyi yok etmiyordu. Onları değiştiriyordu (01:44:56). Parıltı, her kim olursa kendi içerisine adım atan herkesin içerisine yerleşiyordu.
Bizim seyrettiğimiz tüm karakterler Parıltı’nın içerisine girdikten hemen sonra oradaki her şey gibi mutasyon geçirmeye başlamışlardı bile.
Lena ağaç hattına ulaştıktan sonraki hiçbir şeyi hatırlamadığını söylüyor. Üstelik sadece o değil. Hepsi aynı durumda. Yiyecek envanterindeki eksilme onları en az 3-4 gündür orada olduğunu gösteriyor. Buradan hareketle onların bu değişim sırasında hafıza kaybı yaşadıklarını söylemek yanlış olmaz.

Parıltı’nın İçerisinde Yaşanan Mutasyon
Lena Parıltı’nın içerisinde muhatsyon geçiren çiçeklere rastlamıştı. Aynı daldan çıkan farklı çiçekler onların geçirdiği mutasyonu gösteriyordu. Aynı değişimi timsahın dişlerinde de görmüşlerdi. Daha sonra insan şeklinde büyüyen bitkilere şahit olmuşlardı.
Hiç durmadan büyüyen ve genişleyen Parıltı içine aldığı her canlıyı değiştiriyor. Tanımlayamadığı kontrol altına alamadığı her şeye karşı düşmanlık göstermeye meyilli olan klasik insan ırkı beklenen tepkiyi veriyor. Doktorun ilk sorusu şu: Bu bir hastalık mı?
Aslında düşmansal tepkiyi bu yaratıkla karşılaşan Lena’da vermişti. Yaratık onun karşısına çıktığı an ona ateş etmişti. Çünkü o mutasyon geçirmeye başlasa da insansı refleksler vermeye devam ediyordu. Lena daha sonra bu olayı anlattığında onun yaşadığı değişim ya da mutasyon net olarak görülüyor. Ona “Yaratık sana saldırmış” denildiği zaman sakin bir ses tonuyla şöyle cevap veriyor: “Beni yansıttı. Ben ona saldırdım.” (Lena’nın beden hareketlerine dikkat. Olayı nasıl da içselleştirmiş. Karşı tarafı artık tamamen anlıyor… Tabi karşı taraf varsa!.. )

Lena Mutasyon mu Geçiriyor Yoksa Hücre Gibi Bölünerek mi Çoğalıyor?
Fener sahnesinde Lena’dan iki tane olduğunu görüyoruz. Bu durumda Lena mutasyon mu geçiriyor yoksa bölünerek çoğalıyor mu?
Her ikisi de… Parıltı her canlıda ve her türde aynı etkiyi göstermiyor. Bitkilerde gösterdiği etki aynı daldan farklı türlerin oluşmasını sağlamak şeklinde ortaya çıkıyor. Ancak hayvanlarda ve insanlarda durum farklı. Bu timsahın değişim geçiren tarafı onun dişleri. Ancak değişim gösterdiği anlaşılan bu ayı insan seslerini bile taklit edebiliyor. Dolayısıyla timsahın ve ayının mutasyonu aynı değil. Diğer taraftan bir başka sahnede fiziksel olarak birbirinin aynısı iki geyik olduğunu görüyoruz. Üstelik bu benzerlik sadece fiziksel değil geyiklerinin tıpatıp aynı hareket ettikleri görülüyor.
Görüldüğü gibi hem bitkilerde hem de hayvanlarda farklı farklı etkiler gözleniyor. Parıltı’nın içerisine giren insanlarda da farklı etkilerin görülmesi doğal. Parıltı doktoru kendi bünyesine katıyor. Yani doktor parıltının bir parçası haline geliyor. Zaten onun bu sahnedeki sözleri buna işaret ediyor. Doktor bu sahnede artık yok oluşa eriyor yani Parıltı’nın bir parçası haline geliyor. O bunu son evren olarak tanımlıyor. Yani mutasyonun son evresi… Doktor onun bir parçası haline geldiği için onu herkesten daha iyi anlamaya başlıyor. Onu akıl almaz bir zihin olarak tanımlayabilmesi bu yüzden.
Dikkat ederseniz doktor hem fiziksel hem zihinsel dönüşümünü tamamlamak üzereyken Lena’nın görülmesiyle tekrar insan yüzünü gösteriyor. Parıltı henüz kontrolü tamamen eline almasa şu an doktor olarak seyrettiğimiz kişi artık Parıltı’nın bir parçası. Zaten az sonra onun tamamen uzaylının bir parçası haline geldiğini görücez.

Aslında bu sahnede askere olan şey de buydu
O da Parıltı’nın bir parçası haline gelmişti. Zeki birisi olan Josie’nin (cozi) bunu anlaması uzun sürmemişti. Dikkat ederseniz Lena, Cozi’ye ve doktora ne olduğunu bilmediğini söylüyor. Diğerlerinin öldüğünü doğrudan söylerken onlara ne olduğunu neden söylemiyor? Ya da bilmediğini söylüyor? (Lena’nın beden diline dikkat. Soru sorulduğu an gözleri onun zihninin geçmişini taradığını gösteriyor. Lena, ona ne olduğunu söylemek istemiyor.).
Lena arkadaşı kaybolduğu an ona ne olduğunu tam olarak bilmiyordu bu doğru. Ama sorgulama sırasında onlara ne olduğunu tabi ki biliyordu. Onlar Parıltı’nın bir parçası haline gelmişlerdi. Ancak bunu söyleyemezdi çünkü karşısında gördüğü ilkel insanlar ölümü anlayabilse bile bu muhteşem mutasyonu ve gelişimi anlayacak yeterlilikte değillerdi.
Parıltı’nın aynı türde farklı etkileri olduğunu biliyoruz. Bu insan ırkı için de geçerli. Bazı insanların belki zihinsel olarak Parıltı’nın bir parçası haline gelmek istemedikleri için belki de DNA kodları Parıltı’nın istediği yeterlikte olmadığı için farklı farklı etkilere maruz kalıyorlardı.
Dikkat ederseniz Parıltı’nın içerisinde kopyalanan iki insan gördük. Bunların birisi Kane diğeri Lena. Zaten bu ikili dışın da Parıltı’dan dışarıya çıkabilen hiç kimse olmadı.
Annihilation – Yok Oluş Film İncelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.