Gerçeklik nedir? Gerçeklik insan bilincinden bağımsız olarak somut ve nesnel olarak var olan her şey mi? Yani insanın fişi çekildiği zaman varlığını devam ettiren her şey gerçek midir? Ya da 13. Kat – The Thirteenth Floor (1999) filmiyle ilişkilendirerek şöyle sorayım: Biz gerçek miyiz? Bir görüşe göre kalıcı olmayan, değişen ve yitip gitmeye mahkum şeyler gerçek olamaz. Hiçbirimiz kalıcı olmadığımıza göre varlığımızın gerçekliğinden nasıl emin olabiliyoruz?
Orijinal Adı: The Thirteenth Floor
Tür: Gizem, bilim-kurgu, gerilim
Yönetmen: Josef Rusnak
Ülke: Amerika, Almanya
IMDB puanı: 7,1
Gösterim Tarihi: 28 Mayıs 1999 (Amerika)
Oyuncular: Craig Bierko, Gretchen Mol, Armin Mueller-Stahl, Vincent D’Onofrio, Dennis Haysbert, Steven Schub
Süre: 1 saat 40 dakika
Filmin konusu
İzleyicilere gerçekliğin ne olduğunu sorgulatan filmlerden bir tanesi 13. Kat. Filmde bir simülasyon dünyasının içerisine giren birkaç bilişimcinin gerçekliği sorgulamaya başlaması anlatılıyor. Filmin konusundan spoiler vermeden bahsetmek gerçekten zor.
Matrix ile olan benzerlikleri
13. Kat, Matrix’le aynı yıl gösterilme giren ve çoğu noktada benzerlik gösteren bir yapım. Ben 13. Kat’ı seyretmeden önce Matrix’le olan benzerliğini duymuştum ama filmi seyrederken çoğu yerde şok oldum diyebilirim. Sadece felsefi anlamda değil sahne ve replikler bağlamında da iki film arasında inanılmaz benzerlikler yer alıyor.
13. Kat sağlam bir bilimkurgu ve seyrederken inanılmaz zevk aldığım bir yapım. Bugüne kadar seyretmediğim için de çok çok pişmanım ve eğer film seyretmediyseniz videoyu burada durdurarak filmi seyrettikten sonra videoya dönüş yapmanızı öneriyorum.
Şimdi filmin detaylarını konuşmaya başlayabiliriz. Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Gerçeklik Nedir?
Filmin en vurucu noktası bence Jane’in Douglas’a simülasyonu kastederek söylediği şu sözler: “Biz bu dünyayı yani simülasyonu kimsenin gerçeği öğrenemeyeceği şekilde programladık.” Bunu söyleyen simülasyonun yaratıcısı iki kişiden birisi. Jane ve David ikilisi bu programın yazılımcıları…
Douglas önceleri kendi dünyasının gerçek olduğunu düşünüyordu. Bu ön kabulle simülasyona geçiş yaptığında orada yaşayanların da kendi dünyasını gerçekmiş gibi kabullendiğini görüyor. Aynı durumu daha sonra kendisi de yaşıyor. Kendi dünyasının sınırına ulaştığında tüm gerçeklik algısı bir anda yıkılıyor. Yaşadığı dünyanın da bir simülasyon olduğu ortaya çıkıyor.
Bu durumun aynısının Jane’in dünyası için de geçerli olmadığını iddia etmek hayli zor. Çünkü binlerce sanal dünyanın var olduğu bir ortamda üst bilinç bir tane ana dünya da var etmiş olabilir. Bu ana dünyada yaşayan öğrenme yeteneğine sahip karakterlerin üst dünyanın varlığını kavraması engellenmiş olabilir. Tabi bu söylediğim bu bir teori. Filmde Jane’in dünyası tek gerçeklik olarak kurgulanmış. Diğer taraftan filmin kapanışının bir programın kapanışı gibi tasarlanmış olması yapımcıların bizim zihinlerimize attığı bir tohum bence. Buradan hareketle az önce söylediğim sonuca ulaşmamızı istiyorlar, diye düşünüyorum.
13. Kat aslında hepimize kendi gerçekliğimizi sorgulama yolları açıyor ya da gösteriyor. Hepimiz aynen Douglas gibi ya da ikinci sanal dünyadaki Ashton gibi yaşadığımız dünyanın gerçek olduğunu düşünüyoruz. Ya öyle değilse? Bu filmi seyrettikten sonra bu soruyu sormayan yoktur sanıyorum. Kim bilir belki de hepimiz bir tür uykudayız ve fişimiz çekildiği zaman gözlerimiz açılacak. Belki de uyuduğumuz zaman gerçek dünyaya geçiş yapıyoruz ve uyandığımızda aslında uykuya dalıyoruz. Bunlar bence hiç uzak olasılıklar değil.
Jane’in Gerçek Amacı ve Dedektif
Jane, fiziksel olarak kocası David’in aynısı olan Douglas’a aşık oluyor. Bunun nedeni David’in tanrıcılık oynamaya başladıktan sonra artık kendisi kaybetmesi ve bunun sonucunda Jane’in düştüğü duygusal boşluk. Bir taraftan da artık bir yönden çılgınlaşmaya başlayan kocasından kurtulma isteği. David bir süre sonra sanal dünyada insan öldürmeyi eğlenceli bulmaya başlıyor. Bu doğal olarak Jane’i tedirgin ediyor. Kim bir katille yaşamak ister ki? Hatta bir ara kocasının kendisini ölümle tehdit ettiğini de söylemişti.
Meğerse Jane gerçekten çok sağlam bir oyun planı kurmuş. Ben o telefonla konuştuğunda dedektifle anlaşma yapmış olabileceğini düşünmemiştim ve Douglas’ı gerçekten sevse bile onun hapse atılmasını sağlayacağını düşünmüştüm.
Hatırlarsanız bir alt sanal gerçeklikte ölen Jason’ın kullanıcısı olduğu Ashton bir üstteki gerçeklikte uyanmıştı. İşte bu durum programın tüm detaylarını bilen Jane’in planının en önemli noktasıydı. Dedektif Douglas’a ateş ettiği anda kocası gerçekten ölmüş oldu. Onun döktüğü bu gözyaşları aslında kocası için. Yoksa Douglas’ın nerede olduğunu ya da nereye geçiş yaptığını tabi ki biliyor.
13. Kat film incelemesini 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.