Kayıp Otoban- Lost Highway; gerçeklik ve düşselliğin birbirine karıştığı, zamansal algının altüst olduğu ve hatta geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği, karakterlerin kişilik bölünmeleri yaşayarak farklı bedenlerde karşımıza çıktığı bir sürrealist yapım ya da kısaca klasik bir David Lynch filmi… Kayıp Otoban, renklere yoğun anlamsal göndermeler yapılması ve ana karakterlerin farklı kişiliklerle başka hikayelerde karşımıza çıkması gibi noktalar açısından Mulholland Drive filmi ile inanılmaz benzerliklere sahip. Bunlara yeri geldikçe değinmeyi düşünüyorum.
Aradığınız şey somut ya da yalın gerçeklik barındıran realist filmlerse ve bir filmi anlamak için kafa yormayı sevmiyorsanız Lost Highway’ın size göre bir film olmadığı uyarısını en baştan yapmak gerekiyor.
Bu incelemeyi yaparken sizin filmi seyretmiş ve filmde ne olduğunu anlamaya çalışan bir seyirci olduğunuzu kabul ediyorum. Dolayısıyla film analizine filmin konusu, mekânları ya da karakterleri gibi unsurları geçerek doğrudan hem de kitabın tam ortasından başlıyoruz.
Kayıp Otoban filminde bilinçli bir tercih olarak bazı noktaların yorumu seyirciye bırakılmış. Bu nedenle film analizi yaparken bazı noktalarda seçenekler yani olasılıklardan kaçamıyoruz. İlerleyen dakikalarda ne söylemek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Orijinal Adı: Lost Highway
Tür: Gizem, gerilim
Yönetmen: David Lynch
Yapım Yılı ve Yeri: 1997, Fransa – Amerika
Türkiye Gösterim Tarihi: 31 Ekim 1997
Oyuncular: Bill Pullman, Patricia Arquette, John Roselius, Louis Eppolito
Süre: 2 saat 14 dakika
Konu: Bir partide oldukça gizemli bir adamla tanışan Fred, aynı gün karısını yatakta ölü bulur. Cinayetle suçlanan ve idama mahkum edilen Fred, akıl almaz bir şekilde bir araba tamircisine dönüşür ve hapisten çıkarak yeni bir yaşama başlar.
Açılış sahnesi ve “Dick Laurent is dead.” sesi
Filmin açılış sahnesini dikkatle seyrettiğimizde Fred’in küçük karanlık hücresinde sigara içtiği anlaşılıyor. İlerleyen sahnelerde birkaç kez şahit olacağımız ve gardiyanların kaldığı bölüme ait olan otomatik kapının açılma sesi duyuluyor. Hemen ardından da Fred’in yüzüne vuran ışıkla birlikte hücresi aydınlanıyor. Ancak bu andan yani aydınlanmadan itibaren Fred’i artık kendi evinde ve yatak odasındaki aynaya bakarken görüyoruz. Sigara içerken ellerinin titrediği ve yüzünün oldukça endişeli olduğu görülüyor. Burada bir parantez açarak Mulholland Drive ile Kayıp Otoban arasındaki benzerliğe dikkat çekmek istiyorum. Bu site üzerinde ayrıntılı analizi bulunan Mulholland Drive filminde mavi ve kırmızı renklere anlamlar yüklendiğini; mavi rengin hayal dünyasını; kırmızı rengin ise gerçekliği temsil ettiğini görmüştük.
Kayıp Otoban’da siyah ve kırmızı renklerin yoğun olarak kullanıldığı göze çarpıyor
Bu filmde kırmızı renk gerçekliği, siyah renkler ise sahteliği simgeliyor. Bu ayrıntı ve gerçeklik ve hayalin ince çizgisini ayırma konusunda bize çok yardımcı olacak. Filmin açılış sahnesinde Fred’in yüzü kıpkırmızı. Muhtemelen hapishanede gece algısı oluşturmak için belli bir saatte kırmızı ışık veriliyor. Ancak birkaç saniye sonra kırmızılık yok oluyor ve Fred’i daha sonra yatak odası olduğunu anlayacağımız odada görüyoruz. Bu arada aynada görülen kırmızılık da odanın gerçekliğine ince bir dokunuş. Çünkü Fred’in bulunduğu yatak odası gerçeklikte var. Fred ayağa kalkarken ekranın kararması yaşanılan olayın yani cihazdan duyduğu sesin gerçek olmadığına bir gönderme. Kararma sahnelerini filmin pek çok yerinde göreceğiz. Örneğin Alice bekleme yaptığı sırada ışıkların kapanarak her şeyin karardığını söyleyecek.

Bu sahnede kapı zili çaldığı zaman Fred’in bakışlarının yukarıya doğru olduğunu fark edebilirsiniz. Fred sandalyede oturuyor ve bu bakışın açısını düşündüğümüzde kapı diafonunun oldukça yukarıda olması gerekiyor. Ama Fred ayağa kalktığında diafonun aşağıda yer aldığı görülüyor. Bunun nedeni her şeyi hücresinden hayal eden Fred’in gerçekliği kurgularken basit hatalar yapması.
Dick Lorant öldü, sesinin sahibi filmin sonlarında göreceğimiz gibi Fred’in kendisi. Bu sahne filmde zamanların iç içe geçtiğinin ve düz bir zamansal akış beklemenin ne kadar hatalı olacağının kanıtı. Fred’in bu kurguyu hapishane odasından yaptığını ve her şeyin onun zihninde yaşandığını unutmamak gerekiyor. Filmin başında biz onu henüz tanımasak da Fred’in zihni Dick Lorant’ın kim olduğunu zaten biliyor. Dolayısıyla bu ses Fred’in onun ölmesini ne kadar istediğini gösteriyor. Dick Lorant filmin sonlarında gizemli adam tarafından öldürülecek ancak tüm bunların gerçekliğini adım adım sorgulayacağız.

Fred’ın duyduğu siren sesinin anlamı nedir?
Fred’in zihni ilerde yaşayacağı polis kovalamacasını hatırlıyor ve endişe ile yola bakıyor. İlk baktığı yer ve son baktığı yer ilerde yaşanacak kovalamacanın yönüyle aynı. Fred’in zihni bu kurguda dedektiflerin onu kovaladığı sahneyi doğru hatırlıyor.
Fred’in Yaşadığı Derin Travma
Bu sahnede Fred’ın saksafon koyduğu kılıfın rengi ve karısının kıyafeti kırmızı ancak odada siyah renkler hakim. İkili arasında bu konuşmanın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını net olarak söyleme imkanımız yok. Ancak bu konuşma sayesinde Fred’in, karısına yönelik kuşkularının olduğunu öğreniyoruz. Renee kulübe gelmek istemediğini ve evde kitap okumak istediğini söylese de Fred’in buna inanmadığı açıkça görülüyor. Fred’in karısına güvenmemesi ve onun kendisini aldattığını düşünmesi filmin üzerine kurgulandığı en temel iki psikolojik durumdan bir tanesi. Diğerini ilerde göreceğiz. Fred hiçbir zaman tam olarak Renee’ye sahip olamıyor. Peter kurgusu boyunca Alice’e sahip olmaya çalışmasının temelinde bu var. Alice karısını temsil ediyor ve kendisine asla sahip olamayacağını söylediği anda Peter’in tekrar Fred’e dönüşmesi onun yaşadığı derin travmanın bir etkisi.
Fred’in ne kadar çaresiz olduğu bu diyalogdan anlaşılıyor. Renee’ye “Hala seni güldürmeyi başarabiliyorum.” demesine karşılık Renee gülmeyi sevdiğini belirtiyor. Aslında Renee “beni güldüren sen değilsin, gülmeyi sevdiğim için gülüyorum.” demek istiyor. Fred’in yaşadığı korkunun ne kadar derin olduğu anlaşılabiliyor.
Fred’in saksafon çalarken kendinden geçtiğine ve işini çok iyi yaptığına dikkat edelim. Aynen Peter gibi. Peter da işini çok iyi yapan bir araba tamircisi.

Telefon Sahnesi
Fred karısının ne yaptığını kontrol etmek için ona telefon açıyor. Bu sahnede kırmızı tonların ağır bastığını görebilirsiniz. Kırmızılık Fred’in Renee’ye sahip olamama duygularının gerçekliğini simgelemektedir.
Telefon ikinci kez çaldığında ekranda Fred’in saksafonunu da görüyoruz. Saksafon yerinden hiç alınmamış ve öylece duruyor. Sahnelerin birisinde kırmızı diğerinde ise siyah tonlar hakim. Saksafonun yerinde durması bize bu telefon sahnesini hiç yaşanmadığını göstermektedir. Çünkü Fred bu telefon görüşmesini az önceki saksafon gösterisinden sonra gerçekleştirmektedir. Saksafonun odada olmak olasılığı yok. Zaten az önce onu çantasına koyduğunu görmüştük. Bu da bize bu telefon sahnesinin hiç yaşanmadığını ve Fred’in bize yaşanmış gibi aktardığını gösteriyor. Fred bilinçaltında, karısının kendisini aldattığı düşüncesini çok derinlemesine yaşıyor.
Fred eve geldiğinde karısının derin bir uykuda olduğunu görüyor. Bu sahnede kırmızı ve siyah renkler yoğun olarak kullanılıyor. 09.34— Yastıklar siyah, yatak örtüsü kırmızı. Fred’in arkasındaki perde kırmızı ama hemen yan taraf siyah. Bu durum Fred’in gerçeklikle hayal arasında gidip geldiğinin bir göstergesi. Karısına yönelik beslediği derin şüphe asla peşini bırakmıyor.
Zarfın içerisinden kaset çıktığında Renee’nin çok gerildiği; kasetin içerisinden evin görüntüsü çıktığında ise çok rahatladığı görülüyor. Renee’nin bu kadar gerilmesinin nedeni kasetin eskiden oynadığı porno filmlere ait bir görüntü olduğunu düşünmesi. Renee’nin eski hayatı Fred için büyük bir gizem. Bunu arabada yaptıkları konuşmadan da anlayabiliyoruz. Renee burada bir işten bahsediyor ama işin ne olduğunu söylemiyor.
Peter ilerde Alice ile konuşurken ona bu işin porno filmlerde oynama teklifi olup olmadığını soruyor
Ama Fred bu düşüncesinde haklı çıkmıyor. Belki Fred karısının kendisini aldattığına yönelik düşüncesinde de yanılıyordu. Bunu irdelemeye devam edeceğiz. Bu sahnede Renee’nin kıyafetinin siyah olması bize bu sahnenin gerçekliğini sorgulamamız için ayrıca bir neden sunuyor. Bu arada Fred’in kasete bakmak için çok hevesli olmadığını gözden kaçırmayalım. Onun zihnindeki en büyük korkusu karısının kendisini aldatması ve bu kasette buna dair bir görüntü çıkabilme olasılığı var. Fred aslında kasete bakmamak için karısına yalan söyleme şansı veriyor ama karısı bunu değerlendirmiyor ve Fred kasete bakmak zorunda kalıyor.
Televizyonun yerde kartonların üzerinde durması da çok dikkat çekici. Bu kadar düzenli bir evde televizyon neden yerde? Üstelik çevresinde ne elektrik ne de VHS kaset oynatıcısının kabloları var. Eğer bunlar duvarın içinden geçiyorsa neden televizyon için bir masa ayarlanmamış ve oldukça paspal bir halde yere bırakılmış? Bu soruyu şöyle cevaplayabiliriz:
Fred’in karısını çok sevdiğini ve onu kaybetme korkusu yaşadığını biliyoruz
Onu kaybetmesine neden olan görüntüyü bu televizyonda izleyecek. Bu nedenle televizyona evde bir eğreti gibi duruyor ve Fred onun hiç var olmamasını diliyor. Zihninde ona bu kadar kötü bir yer verme nedeni bu. İlerde çölde göreceğimiz kulübenin içinin dağınık ve pis olma nedeni de aynı. Kulübe ona gerçekleri hatırlatıyor aynen televizyon gibi. Ancak televizyon gerçek ve Fred ne kadar kaçsa da onu hapishaneye düşüren görüntüleri bu televizyondan izleyecek. Televizyonun altındaki kırmızı kutu da televizyonun gerçekliğine bir gönderme.
Renee kasetin içinden evin görüntüsü çıkınca rahatlıyor ve “Emlakçı göndermiş olmalı!” diyor. İngilizce cümlede must kalıbını kullanıyor. Yani olasılık bırakmadan kesinlikle emlakçı göndermiş demek istiyor. Ancak Fred buna karşılık sadece BELKİ, diyerek korkularının derinliğini bir kez daha gösteriyor.
Bu sahnede yine Fred’in hayal gücünü görmekteyiz. Renee kulübe hiç gelmemesine rağmen o yine de zihninde onun kulüpten bir adamla dışarıya çıkarak onu aldattığını kurguluyor. Bu sahnede arka planın tamamen siyah olması bir tesadüf değil. Bu sahnenin gerçek olmadığını gösteren bir ayrıntı. Bu arada yönetmen kırmızı perdeyi özellikle gösteriyor. Bu yatak odası ve ikilinin iletişim kurmayı becerememeleri bir gerçek. Ancak Fred’in siyah bir yastığa başını koyarak kurguladığı sahne gerçek değil. Renee’nin onu hiç aldatmadığı olasılığı daha da güçleniyor. Fred’in karısını tatmin edemediğini Renee’nin onun omuzuna elini koyarak “Önemli değil” dediği an anlıyoruz. Fred bu durum karşısında çok utanıyor ve psikolojik bir çöküntü yaşıyor.
Kayıp Otoban incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalı üzerinden seyredebilirsiniz.