Bu yazıda 2013 yapımı Snowpiercer (Kar Küreyici) filminden uyarlanan aynı isimli Netflix dizisi üzerinde durmak istiyorum. Bilindiği üzere filmde Kaptan Amerika yani Chris Evans da yer alıyordu. Dizideyse Bir Rüya İçin Ağıt ya da Akıl Oyunları gibi filmlerden hatırladığımız Jennifer Connelly ön plana çıkıyor.
Bu yazıda hem dizi hem de yer yer film üzerinde konuşarak bunlar hakkındaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Bir de tabi ki dizinin devamıyla alakalı birkaç teoriden bahsetmek istiyorum.
Spoiler içeren bölüme geçmeden önce dizi ve film konusunda şunları söyleyebilirim. Bence dizi net olarak filmden birkaç gömlek daha iyi. Senaryo daha sağlam. Karakterler, özellikle trenin yönetiminde bulunan taraf çok daha etkileyici. Trenin tasarımı bağlamında bakarsak onun yani trenin gerek dış görünüşü gerekse vagonların iç düzenlemeleri dizide ezici bir üstünlükle çok daha başarılı. Filmin bu konudaki tek artısı bence kuyruk bölümü… Kuyruk bölümünün tasarımı diziye göre daha detaylıydı.
Filmin aksine diziyi tavsiye ediyorum ve beğendiğimi söyleyebilirim. IMDB’de görüldüğü gibi 6,4 puanlık bir dizi yok karşımızda. Ben bu dizinin 7 – 7,5 puan aralığında bir yapım olduğunu düşünüyorum. Film sosyolojik bağlamda çok ince noktalara değinmeye çalışmış. Bunu kabul ediyorum ama maalesef bunların aktarımında yeterince başarılı olamamış. Kendisini yapaylıktan kurtaramamış. Sayısız nokta açıkta kalmış ve inandırıcılık çizgisine yaklaşamamış bile bence. Dizide trenin insan ihtiyaçlarını nasıl karşıladığından, sınıfsal ayrımların mantığına kadar sayısız detay başarıyla aktarılmış.
Sonuç olarak ben filmi çok kötülememekle beraber çok tavsiye edemiyorum ve eğer aklınız karışıksa doğrudan diziye başlamanızı öneriyorum. Filmi seyretmeyenler zaten hiçbir şey kaçırmış olmuyor diziye başladıkları zaman.
Videonun bundan sonrası spoiler içeriyor.
Dizi ve filmin konusu temelde aynı. Bilim insanları küresel ısınmaya karşı küresel soğutma hamleleri yapıyorlar. Kısmen başarılı oluyor ama kısa bir süre sonra dünya üzerinde canlı yaşayamayacak kadar soğuyor. Buz kesiyor. Tüm insanlar ölüyorlar. Ancak bunun gerçekleşeceğini önceden fark eden Wilford isimli bir adamın yaptığı trene binenler mutlak ölümden kurtulmuş oluyor.
Dizi ve filmi ayıran belki de en temel farklılık işte burada yatıyor. Dizide Wilford bir üçkâğıtçı olarak tasvir edilmiş ve trene hiç binememiş. Trenin mühendisi Melanie onu trene almamış ve ölüme terk etmiş. Trendeki herkesi trenin yönetiminde Wilford’ın olduğuna inandırmış. Filmdeyse böyle bir durumla karşılaşmıyoruz. Trenin yönetiminde Wilford bizzat kendisi yer alıyor.
Ben burada filmle alakalı konuşmayı kesiyorum ve diziye yoğunlaşmak istiyorum. Önce şu soruyla başlamak istiyorum.
Melanie Haklı mı Haksız mı?
Bu aslında sosyolojik bir durum ve doğrudan haklı ya da haksız demek imkansız. Çünkü değişken sayısı çok fazla. Melanie en başta kimseye sormadan bir karar almış. Trenin finans kısmını halleden Wilford’ın trenin dengesini, düzenini sağlayamayacağını anlamış ya da kendisi böyle karar vermiş ve böyle düşünmüş. Melanie inanılmaz zeki birisi. O an bir riske girmiş ve doğru ya da yanlış bir karar almış. Anlattıklarını düşününce ve bu yaşananları görünce bu kararının doğru olduğunu düşünebiliriz.
Ancak sorun şurada başlıyor: Melanie bu durumu kimseyle paylaşmayarak toplamda üç kişi arasında bir sır gibi saklamayı tercih etmiş. İşte onun yanıldığı nokta tam olarak burası. Tren hareket ettikten sonra bu durumu herkesle paylaşmalıydı. En kısa sürede paylaşmalıydı. İnsanlarda aldatılmışlık, kandırılmışlık duygularının oluşmasına izin vermemeliydi. En yakın arkadaşı Ruth bile ona “Benim arkamdan çok mu güldün?” tarzında sözler sarf ediyor ve onu artık korumuyor.
Güce Direnmek Zordur
Melanie’ye gücün tatlı geldiğini söyleyebiliriz. Bir nevi tanrıcılık oynuyor. Trenin tasarımcısı o. Yıllardır tüm kararları alan kendisi ki neredeyse sınırsız yetkileri bulunuyor. En başta alınan o yanlış üzerine yani Wilford’ın öldüğünü söylememek kararı üzerine inşa edilen her şey onu daha da çok batırıyor aslında. Melanie bir yönden yalnız. Üzerinde o kadar büyük bir ağırlık var ki onu kimseyle paylaşamaması daha doğrusu herkesle paylaşamaması onu eziyor. Melanie yerine başka birisi olsa bu kadar bile dayamazdı.
O kuyruktan gelen ve cinayetleri çözen Layton’a bile tahammül edemiyor. Onu istediği kadar kullanıyor ama zeki birisi olan Layton olayları çözünce başına gelecekleri çok iyi anladığı için onu çekmeceye kapatıyor. Sonrasında da pişmanlık emaresi bile göstermiyor. Çünkü yaptığı şeylerin doğru olduğuna sonuna kadar inanıyor. Her şeye kaldığı yerden ve Layton yokmuş gibi devam edebiliyor.
Bu arada yanlışlarını örtmek için daha da acımasız daha da vicdansız kararlar almaya başlıyor. Layton’ın yerini öğrenmek için pek de insan olarak görmediği Josie’ye işkence yapmaktan çekinmiyor.
Sonuç olarak Melanie kendi çapında bir tanrıcılık oynuyordu ve yolun sonuna geldi. Hem birinci sınıf sakinleri hem en yakınları hem de ezmeye çalıştığı üçüncü sınıf ona karşı birleşti ve onu düşürdü. Bu çemberin dışına çıkması imkansızdı zaten; çünkü o yalnızdı. Hatalarının kaçınılmaz sonucuyla yüzleşmiş oldu.
Gelecek bölümde neler olacak?
Şimdi biraz da gelecek bölüm teorilerinden bahsetmek istiyorum. Kuyruktakiler ve üçüncü sınıf birleşince ortaya sağlam bir ekip çıktı denebilir. Bess’in bu grupta yer alması tabi ki önemliydi ve dengeleri değiştirdi. Melanie mahkeme kararına saygı duymayınca ve LJ’i kurtarınca aslında kendi ipini çekmiş oldu. Miss Audrey’la olan bakışları her şeyin özetiydi burada.
Trende dengeler yeninden oluştu. Bir tarafta birinci ve ikinci sınıftakiler, diğer tarafta kuyruk ve üçüncü sınıf bileşimi ve son olarak da lokomotifte yer alan Bennett bulunuyor.
Ancak buradaki kritik detay şu: Tren bir bütün. Bu nedenle hiçbir grup diğerini yok sayamaz. Hepsi birbirine muhtaç. Fırsat buldukları anda birbirlerini yok edeceklerdir tabi ki ama şu an için hepsi belli tavizler vermek zorunda. Tek başına kalsa bile aslında Bennett’in eli çok güçlü. Trenin yönetimi onda. Bennett, Melanie’nin ölmesine asla izin vermeyecektir ve ilk soracağı kişi o olacaktır zaten. Ben Melanie’nin bu şekilde ölümden kurtulacağını düşünüyorum. Birinci sınıf onu öldürmekten vazgeçecek çünkü başka çareleri yok. Ama tabi ki onu tekrardan yönetime getirmeyeceklerdir. Onun teknik bilgisinden yararlanmayı seçmeleri akıllıca olacaktır.
Diğer taraftan tabi ki Layton’ın oğlunu ona karşı koz olarak kullanmak isteyecekler. Ancak çocuk Bennett’in yanında. Bennett çocuğu Melanie’nin ölmemesi karşılığında onlara teslim edebilir. Eğer böyle olursa Layton çok fena köşeye sıkışacak.
Gelecek bölümü merakla bekliyoruz.
Snowpiercer (2020) incelemesini 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.