Bu yazıda üzerinde konuşmak istediğim film Ex Machina. Filmlerle alakalı objektif olmayan ve alabildiğine öznel bir yaklaşımım var. Belki de böyle düşünen sadece ben değilimdir; gerçekten bunu da bilmiyorum. Film sona erdiği onun zaman sizde bıraktığı izlenim çok önemlidir. Leziz bir yemeğin damakta bıraktığı o muhteşem duygunun aynısını buluruz bazen bazı filmlerde… Bazıları hayal kırıklığı yaşatır; bazıları bana zamanımı boşa harcattın, dedirtir. Örnekleri uzatmıyorum; ama sanıyorum söylemek istediğim anlaşıldı.
Ex Machina sona erdiğinde bu film için beklentilerimi çok yüksek tuttuğumu fark ettim. Evet, film sona erdiğinde bende oluşturduğu izlenim buydu. Daha felsefi, daha zor, daha sürpriz ve daha etkileyici bir son bekliyordum bu film için… Uzun uzun konuşacağımı düşünüyordum bu film hakkında ama inanın kısa bir değerlendirmeden başka bir şey gelmiyor içimden…
Senaryonun Tadını Kaçıran Detaylar
Caleb, Nathan’ın henüz 13 yaşındayken yazdığı kodları kod dünyasının Mozart’ı olarak niteliyor. Nathan muhteşem dehaya ve inanılmaz zenginliğe sahip. O tüm bu varlıklarını yapay bir zeka meydan getirmek için kullanıyor. Ava’dan önce çalıştığı örnekleri görüyoruz filmde. İşte bu kadar zeki birisi var karşımızda… Caleb ve Ava’nın sistem kapandığı zaman yani elektrik gittiği zamanki konuşmalarını bile dinliyor aslında o.
İşte tüm bunları göz önüne alınca finalde onun hesap edemediği basit değişkenlere yenilmesi ve ölmesi filmin tüm tadını kaçırıyor. Örneğin ben Caleb’ı filmin en başında en başta karşılayan Nathan’ın bir yapay zeka olmasını, sadece bazı sahnelerde Caleb’la konuşan kişinin orijinal Nathan çıkmasını çok isterdim. Böylece filmin başlarında bahsedilen Turing testi inanılmaz bir başarıya ulaşmış olurdu. Yani kod yazılımı konusunda yetenekli birisi o tesise gelecekti ancak konuştuğu kişinin bir yapay zeka olduğunu anlamayacaktı.
Diğer taraftan Caleb’ın kendisinin bir yapay zeka çıkması ve zihnine tesislere geliyormuş gibi bir anı yüklenmiş olması da çok harika olurdu.

Sonuçta Olan Şey Şuydu
Olasılıkları tabi ki çoğaltabiliriz; ama sonuçta olan şey şuydu: Nathan a’dan z’ye kadar her şeyin kontrolünde olduğu bir tesise aldığı kendisine göre çömez olan bir programcının yapacağı veya yaptığı hamleyi göremiyor. Kendisi sızmış haldeyken ayıldıktan sonra onun neler yaptığına bakmayı akıl erdiremiyor.
Nathan gibi zeki birisinin alkolden sızarak tesisi gerçekten savunmasız bıraktığına son ana kadar inanamadım. Son ana kadar onun bir başka planı olduğunu düşündüm ama meğerse yokmuş…
Diğer taraftan Nathan son sahnede ne yapacağı tam olarak kestirilemeyen bir yapay zekanın karşısına savunmasızca çıkıyor ve onların beklenmedik hamleleriyle hayatı sona eriyor.

Meğerse çağının çok çok üzerinde yazılımlar yapabilecek büyük bir kod üstadının gördüğümüzden başka bir planı yokmuş.
İçeriği ne olursa olsun film aynen göründüğü ve beklendiği gibi sona erince, yapımcılar son dokunuşu yapamayınca, gerçekten efsane olabilecek bir film bizzat onun yapımcıları tarafından acımasızca basitliğe mahkum edilince, filmin içerisine yerleştirilen mesajları ve kısmen felsefik sayılabilecek göndermeleri konuşmak en azından benim için anlamsızlaşıyor. Tüm potansiyeline rağmen basitliği tercih eden bir yapımın detaylarını neden konuşayım ki?

İşte maalesef bu filmden bana geriye kalanlar bunlardı.
Orijinal Adı: Ex Machina
Tür: Drama, gizem, bilim-kurgu
Yönetmen: Alex Garland
Ülke: İngiltere
Türkiye Gösterim Tarihi: 32 Ocak 2014 (İngiltere)
Oyuncular: Alicia Vikander, Domhnall Gleeson, Oscar Isaac, Sonoya Mizuno, Corey Johnson
Süre: 1 saat 48 dakika