I Saw The Devil (Şeytan’ı Gördüm) Güney Kore yapımı bir suç ve drama filmi. Filmde gizli bir ajanın nişanlısının vahşice öldürülmesi sonrasında ajanın katili bulma ve onu cezalandırmaya çalışma çabaları anlatılıyor.
Şeytan’ı Gördüm adlı film aslında klasik bir katil kim filmi ya da katilin kaçtığı ve dedektiflerin onun izini sürdüğü bir yapım değil. Katilin yüzü bize yani seyircilere ilk dakikalardan itibaren gösteriliyor. Bu bilginin spoiler olmayacağını düşünüyorum; çünkü söylediğim gibi filmin yoğunlaşmaya çalıştığı nokta katilin ortaya çıkarılması değil. Bu yüzden yönetmen bize onun kimliğini olanca açıklığıyla filmin hemen başında gösteriyor. Yapımın aslında neye odaklandığını spoiler içeren bölümde anlatmak istiyorum.
Filmi henüz seyretmeyenlere son sözlerim şunlar: Yapımın süresi oldukça uzun ve film yer yer düşen temposuyla sıkıcı olabiliyor. Büyük olasılıkla tahmininizden çok daha kanlı ve vahşi bir film var karşınızda. Ancak beklentileriniz yüksek tempolu, heyecan barındıran kaçma kovalamaca sahneleri, son ana kadar ortaya çıkmayan bir katil, zekice hazırlanmış bir kurguysa bu film sizin için uygun değil.
Orijinal adı: Ang-ma-reul bo-at-da
Tür: Aksiyon, suç, drama
Süre: 02 saat 24 dakika
IMDB puanı: 7,8
Ülke: Güney Kore
Yayın tarihi: 27 Mayıs 2011 (Türkiye)
Yönetmen: Jee-woon Kim
Senaryo yazarları: Jee-woon Kim, Hoon-jung Park
Oyuncular: Byung-hun Lee, Min-sik Choi, Gook-hwan Jeon, Joon-hyuk Lee, In-seo Kim
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
İki Psikopatın Savaşı Ya Da Kim Soo-Hyeon Kendini Keşfetmesi
Yönetmenin film başlar başlamaz katilin yüzünü açık etmesi, daha sonra polislerin olası dört şüpheliden birisi olarak Jang Kyung-chul’ı yani katili göstermesi ve Kim’in çok kısa bir sürede ilk iki katil adayını eleyerek gerçek katile yoğunlaşması filmde klasik bir katil kim ya da kaçma, kovalamaca hikayesi seyretmediğimizi gösteriyordu. Aslında Kim’in içerisinde hep bir psikopat yatıyordu. Sadece bu yaşadığı olay bastırılmış duygularının açığa çıkmasını sağladı. O en başta saldırdığı adamın hayalarını sert bir cisim vurarak dağıtmış ve ne kadar acımasız olduğunu göstermişti. Polis kimliğini kolayca bir kenara bırakabilmesi ve kanunsuz yollara baş vurması sadece onun intikam hislerinden kaynaklanmıyordu. Bu yaptıkları oldukça planlı davranışlardı ve bilinçli yapılıyordu.
Kim, Avıyla Oynuyordu
Kim, katili ilk yakaladığı zaman onu öldürebilecek bir durumdaydı. Taşı yukarıya doğru kaldırdı ancak onu öldürmedi. Ona yutturduğu takip cihazı sayesinde avının nerede olduğunu öğreniyor ve ona tekrar ve tekrar saldırıyordu. Her saldırıdan sonra onu tedavi ettirmeyi de ihmal etmiyordu; çünkü onun ölmesini istemiyordu. Kim’in bu acımasızca ve oldukça farklı yaklaşımı önce diğer psikopat katilin dikkatini çekiyor (Jang Kyung-chul’in arkadaşı olan katil). Hatta bu katil adam Kim ile yüzleştiğinde “Seni merak etmiştim” diyor. Çünkü onun avıyla oynaması farklı ve orijinal bir tarz gelmişti kendisine. Diğer taraftan yönetmen, Jang Kyung-chul’e de bunun iyi bir fikir olduğunu söyletiyor. Yani o da Kim’in yaptığı bu işe hayranlık duyuyor içten içe.
“Seni Küçümsedim”
“Seni küçümsedim” cümlesini finalde Kim, Jang Kyung-chul’e söylüyor. Onunla oynuyordu ancak onun takip cihazını bulacağını ve kendisini yanıltmak için kullanacağını düşünememişti. Kim’in bu hatası sevdiği insanların zarar görmesine neden olmuştu. Filmin başlarında avcı olan Jang Kyung-chul sonraları ava dönüşmüştü; ancak sonlara doğru tekrar avcı kimliğine kavuşmuş ve acımasızlığını göstermişti.
“Beni Korkutamazsın”
Jang Kyung-chul yakalandıktan sonra Kim’in gözlerinin içine baka baka korkmadığını söylemişti. Bu aslında Kim’in giriştiği bu psikopatça savaşı kaybettiği andı; çünkü onun korktuğu ve hayatı için yalvardığını duymak istiyordu. Gerçi en başta Jang Kyung-chul ağlamaklı bir sesle kendisini bırakması için yalvardı ama bu gerçek bir korku asla değildi. Sadece oradan kurtulmak için yaptığı bir hamleydi. Kim’in kendisini bırakmayacağını anladığı anda onun gözlerinin içine baktı ve asla korkmadığını söyledi. İşte bu an Kim’in gözlerinden yaşlar geldiğini gördük. Çünkü o asla istediğini alamayacağını anlamıştı. Bu savaşı kaybetmişti.
Kim Neden Ağladı?
Buradaki ağlamadan kastım filmin kapanışındaki ağlama. Kim, Jang Kyung-chul’un öldüğüne emin olduktan sonra kulaklığını çıkarıp attı. Sonrasında birkaç adım attıktan sonra ağlamaya başladı. Bu onun filmin başından beri sinir boşalması yaşadığı tek andı. O belki de nişanlısını kaybettikten sonra intikam almadan ağlamanın onu zayıf düşüreceğini düşündüğü için hiç ağlamamıştı. Belki ağlarsa zayıf düşeceğini, psikopatlaşamayacağını düşünüyordu, kim bilir… Ancak artık film boyunca ilk kez ağlıyordu nişanlısını kaybettiği için ve Jang Kyung-chul’u küçük görerek ödediği bedeller için.
Senaryo Boşlukları
Polislerin bu kadar yetersiz olması akıl alır gibi değildi. Kim, gizli ajan olabilir ancak diğer polisler topu topu dört tane şüpheli için arama izni çıkarıp onların evini arayabilirlerdi. Onları gizlice takip etmek, dinlemeye çalışmak da neyin nesiydi? Eğer Jang Kyung-chul’un evini arasalardı (evinin yeri belirsiz ama Kim kolaylıkla ulaştı; polisler de yapabilirdi bunu) onun cinayetlerine devam ettiğini öğrenebilirlerdi. Kim’in diğer olası katillere saldırırken yüzünü göstermesi de çok ilginçti. Adam kendisini teşhis edebilirdi ve polislere söyleyebilirdi. Kim’in diğer şüphelilere saldırdığını anlayan polislerin tüm teknik imkanlarına rağmen onun yerini tespit edememesi de ciddi bir soru işaretiydi. Kim telefon kullanıyordu örneğin; telefonu takip edebilirlerdi. Jang Kyung-chul’un aldığı inanılmaz darbelere rağmen ölmemesi (özellikle evin içerisinde beynine yediği demir çubuk darbeleri) ve eli kırılmasına rağmen neredeyse acısız hareket edebilmesi, hatta ayak arka bağları kesilmesine rağmen yürüyebilmesi inandırıcılıktan uzaktı.