Steven Spielberg’in yönettiği Ready Player One– Başlat (2018) adlı filmde gerçekliğe alternatif bir dünyada yaşanan heyecan dolu olaylar anlatılmaktadır.
Orijinal Adı: Ready Player One
Tür: Aksiyon, bilim-kurgu, macera
Yönetmen: Steven Spielberg
Yapım Yılı ve Yeri: 2018, Amerika – Hindistan
Türkiye Gösterim Tarihi: 30 Mart 2018
Oyuncular: Tye Sheridan, Olivia Cooke, Ben Mendelsohn, Lena Waithe, T.J. Miller, Simon Pegg
Süre: 2 saat 20 dakika
Konu: Film; sanal gerçekliğin, gerçek dünyaya alternatif olabilecek kadar geliştiği bir zamanda geçmektedir. OASIS’in kurucusu kendi ölümünden sonra kurguladığı oyununda OASIS’in içerisine gizlediği altın yumurtayı bulan kişiye tüm servetini ve sistemin yönetimini bırakacağını açıklamıştır. Ancak bu o kadar zorlu bir görevdir yıllardır hiç kimse bu görevin tek parçasını bitirmeyi bile başaramamıştır.
Yazının devamı spoiler içeriyor.
Gerçekliğe Alternatif Bir Dünya: The OASIS
2045 yılında dünya nasıl bir yer olur bilinmez ama film o tarihlerde insanların artık sorunları çözmeyi bıraktığı ve onlarla yaşamaya başladığını söylemektedir. Böyle bir dünyada özellikle varoşlarda yaşıyorsanız gerçekliğin size sunabileceği pek bir şey kalmamış demektir. Dünya artık sıkıcı bir yerdir ve herkes ondan uzaklaşmak istemektedir. İşte tam burada film, sanal gerçekliğin hayatın bir parçası haline geldiği ya da insanların sanal gerçekliğin bir klanı ya da kölesi olduğu bir geleceğin nasıl olacağının resmini çizer.
Bu realitenin farkına belki de herkesten önce varan JJames Halliday adeta geleceği görür ve neredeyse gerçekliğe tamamen alternatif olabilecek kadar mükemmel sanal bir dünya inşa eder: The OASIS. OASIS, yapılabileceklerin insanların hayal gücüyle sınırlandırıldığı alternatif bir gerçekliktir.

OASIS’te Her Şey Yapılabilir mi?
Evet, bu platform insanların kelimenin tam anlamıyla her şeyi yapabilecekleri sanal bir dünyadır. İnsanlar OASIS’te para kazanıp kaybedebilir, birbiriyle tanışabilir, evlenebilir ve hatta boşanabilir bile. Burada yapılan sanal alışverişler insanların gerçek hayattaki adresine gelmektedir. Kısaca insanlar OASIS’te yemek yemek, uyumak ve tuvalet ihtiyacı dışında her şeyi yapabilmektedirler.

Avatar Nedir ve Nasıl alınır?
Alternatif gerçekliğe bağlanan herkesin bir avatarı bulunmaktadır ki OASIS’in en eğlenceli yönlerinden birisi bence bu. Çizgi kahramanlar, tarihi kişilikler, film karakterleri ya da gerçeklikte var olmayan ama katılımcıların oluşturabileceği avatalar film boyunca bizlere görsel adeta görsel bir show yaşatırlar. Onların arasında devleri, zombileri, Robocop’u Mortal Combat karakterlerini hatta King Kong’u bile görürüz. Avatar katılımcıların sanal dünyada kullandıkları bedenleridir.
Bu avatarlara istenilen giysiler giydirilebilmekte ve onların saç modelleri istenildiği gibi değiştirilebilmektedir. Başlangıçta herkesin seviyesi aynıdır; dolayısıyla görünüşleri farklı olsa da avatarların özellikleri birbirinden farklı değildir. Avatarlar sanal gerçeklik parası coinlerle satın alınabilecek özelliklerle geliştirebilmektedirler. Coin toplamak için pek çok yol bulunmaktadır. Kıyamet gezegeninde savaşmak ve ölen kişilerin etrafa saçılan coinlerini toplamak gibi…. Filmin kötü karakterlerinden olan I-Rak bedenini bu hale getirebilmek için 10 yıl uğraştığını söyler.
Avatarlar oyunda öldüğü zaman oyuncu tüm coinlerini, tüm seviyelerini, silahlarını, kıyafetlerini kısaca o ana kadar kazandığı her şeyi kaybeder. İşte bundandır bu küçük kızın sinir krizi ve bu Çinli amcamızın intihar teşebbüsü…
Filmi seyredince herkesin fark edebileceği detaylara bir nokta koyarak bu videoda asıl bahsetmek istediğim konuya geçmek istiyorum.

Steven Spielberg Sıradan Bir Yönetmen Değil
Onun film kariyeri herkesin hayatında iz bırakabilecek kadar kaliteli yapımlarla dolu. İlk çekildiği zaman tüm dünyada bir şok etkisi yapan Jurassic Park serileri, sevimli bir uzaylının dünyamızı ziyaretinin anlatıldığı E.T, bir insan suç sayılabilecek herhangi bir eylem ya da bu eyleme yönelik herhangi bir hazırlık bile yapmadan onu sadece zihninde düşündüğü takdirde bu kişinin suçlu sayılıp sayılmayacağı gibi dikkat çekici bir konuyu işleyen Azınlık Raporu, sanıldığından daha fazla derinliğe sahip Geleceğe Dönüş Serisi ya da cyborgların dünyasını anlatırken duygularımıza dokunmayı başarabilmiş Yapay Zeka onun ilk akla gelen filmleri.
Bu filmde de insan duygularına ya da doğasına harika dokunuşlar yapıldığını görmekteyiz. Her ne kadar kusursuz bir sanal gerçeklik vaat edilse bile insan, doğası gereği sanal dünyada bile güç peşinde koşmakta, bu amacına ulaşmaya çalışırken zayıf olanı ezmekte ve böyle davranarak bu kusursuzluğa gölge düşürmektedir. Örneğin Oveysıs oyunlarını kazanmanın ve yapımcının oyuna gizlediği anahtarların peşinde olan Nolan karakteri bu amacına ulaşmak için gerçek dünyada dev bir ekip kurmuştur. Bu durum oyuna tek başına katılan kişileri düşündüğümüzde onlar için inanılmaz bir haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır.
Nolan, Parzival’a Önce Para ve Makam Teklif Ediyor
Nolan kendi sistemine dahil ettiği kişilerin beynini ve yeteneği kullanarak aslında onların kendi amacına hizmet etmesini sağlamaktadır. Kontrol altına alamadığı büyük bir yetenek olan Parzival’a önce para ve makam teklif eder ama isyancı ruha sahip olan Parzival’ı bunlarla kendisine bağlayamaz. Parzival’ın gerçek dünyadaki kimliğini öğrenir ve onun yakınlarını öldürür. Görüldüğü gibi insanlara muhteşem bir sanal dünya sunulsa bile insan karakteri ve zayıflıkları o muhteşemliği gölgeleme yolu bulabilmektedir. Burada Matrix’in muhteşem karakteri Ajan Smith’in söylerini aktarmak isterim. Ajan Smith, tüm canlıların çevreleriyle doğal bir uyum sağladıklarını ancak insan türünün bunun tam tersini yaparak çevresini tüketip yok ettiğini söyler. Bu yapımda ajan Smith’in bahsettiği durumun bir benzerinin yaşandığı görülmektedir. Nolan’ın amacına ulaşmak için cinayet işlemek ya da insanları tehdit etmek gibi her türlü zayıflığı gösterebilmektedir.

Mutluluk Eşittir Zenginlik felsefesi
Vurgulamak istediğim bir diğer nokta da şu: Mutluluğun zenginlikle eşdeğer gösterilmesi her ne kadar yaşadığımız düzenin bir gerçeği olsa da filmde bu kadar ön plana çıkarılması beni rahatsız etmedi değil. Sistemin kurucusu James Halliday’in oyuna sakladığı altın yumurta ona erişen kişiyi muhteşem bir zenginliğe ulaştıracaktır ve bu ödül büyükten küçüğe kadar herkesin adeta aklını başından almıştır. Filmin bir yerinde arkadaşlığa atıf yapıldığını görsek de bu cılız gönderme filmde kapitalist ve ruhsuz bir geleceğin resmedildiği ve oyunun kurallarının aslında hiç değişmediği gerçeğini gizleyememektedir. Netfix’in ünlü filmi Bandersnatch’i seyredenler aynı durumun orada da yaşandığını hatırlayacaklardır. Bizlere sunulan ve insansı duyguların hiç ama hiç yer almadığı gerçeklikte filmin kahramanı her ne kadar kendisiyle sorun yaşasa da kendi öz babasını öldürmüş ve onun kesik başının hemen yanındayken gülümseyerek kod yazmaya devam edebilmiştir.
James Halliday, filmin sonlarında adeta bizim düşüncelerimize tercüman olur ve tüm film boyunca iliklerimize kadar hissettiğimiz bir gerçeği dillendirir. Halliday sanal gerçekliği zirvede yaşayan birisidir ve bir süre sonra şu gerçeği fark ettiğini söyler. “Gerçeklik korkunç ve acı verici olabilse de doğru düzgün yemek yiyebileceğin tek yerdir.” Bu kadar muhteşem bir mesajı bu kadar basitçe ama bir o kadar de etkili ifade edilebildikleri için senaristleri alkışlamadım değil. Evet, sanal dünyayı tüm çekiliği ile üst üste koysak ve orada inanılmaz şeyler yapabilsek de tüm bunlar harika bir yemeğin verdiği zevki vermekten çok uzaktır.
James Halliday Gerçekten Öldü Mü?
Filmin sonuna kadar sürekli sistemin yapımcısı James Halliday’ın öldüğü söylenmektedir. Karşımıza iletişimsel becerileri hayli düşük ve neredeyse kekeleyerek konuşabilen asosyal birisi olarak çıkan Hallidey’in 1940 yılında öldüğü söylenir.
Ancak filmin sonunda Parzival tuhaf bir durumun farkına varır. James Halliday, OASIS’a bağlıdır ancak bir avatara sahip değildir. Ayrıca kendisiyle canlı birisi gibi iletişim kurabilmektedir. Onun bir program olmadığı açıktır çünkü tamamen doğal gelişen diyaloglara ve olaylara göre tepki vermektedir. Parzival ona, James Halliday’ın gerçekten ölüp ölmediğini sorar. Karşısındaki kişi onun öldüğünü söyler. Bu durumda Parzival can alıcı soruyu sorar: “Peki sen nesin?” Halliday ona cevap vermez ve oyunumu oynadığı için teşekkür ederim der.

Burada Bence İki Farklı Teoriden Söz Edebiliriz
Bunların ilki şu: Tüm bu sistemi oluşturabildiği için neredeyse insanüstü bir zekaya sahip olduğu kesin olan James Halliday gerçekte ölmedi. Tüm bu seyrettiklerimiz onun kurguladığı oyun içerisinde bir başka oyun. Kendisi adeta bir tanrı rolü üstlendi ve bu sanal gerçeklik içerisinde bir gerçeklik daha oluşturdu. Filmin hemen başında anahtarlardan dolayısıyla oyundan bahsederken her şeyin zihinde olduğunu söylemiş ve kendi beynini işaret etmişti. Tüm film onun zihninde kurguladığı ikinci bir kurgu olabilir. (Burada dikkatli izleyicilere Siyah Giyen Adamlar filminin sonunu hatırlatırım…) Filmin sonuna kadar katıksız bir kötü adam rolü sergileyen ve amacına ulaşmak için cinayet bile işleten Nolan’ın son sahnede neden tetiğe basmadığı bir soru işareti. Şu ana kadar seyrettiğimiz Nolan bu sahnede tetiği çekmekte bir an bile tereddüt gösterebilecek bir karakter değil. Onun gördüğü sahneden etkilendiği ya da her şeyi kaybettiğini düşündüğü için ateş etmediği söylenebilir. Ancak senarist filmin sonunda onun böyle bir değişim geçirdiğine inanmamıza engel olacak bir sahne eklemiştir. Nolan araca biner binmez hiç değişmediğini gösterir. Bence onun tetiği çekmesine engel olan tüm bunları zihninde kurgulayan James Halliday’di. Ana karakterin ölmesi gibi bir durum söz konusu olamazdı bile.

Filmin Sonunu Açıklama Olasılığı Yüksek Bir Diğer Teori İse Şu
Bildiğimiz gibi James Halliday çok zeki birisiydi ve onun geleceği gördüğü yani herkesten çok daha ileri görüşlü olduğu bilinmektedir. O kendi oluşturduğu ve kurguladığı bu sistemi bir adım daha öteye taşıdı ve ölümden sonra bile kendisinin OASIS’a dahil olmasını sağlayabilecek bir sistem geliştirmeyi başardı. Onun son cümlesinde aidiyet kullanması ve oyunuma dahil olduğun için teşekkür ederim, demesi bu seyrettiğimiz kişinin gerçeklikte ölmüş olsa bile James Halliday’in kendisi olduğunu göstermektedir. Ölümü sonuçta bir gerçeklikten bir başka gerçekliğe geçiş gibi kabul edersek James Halliday’in gerçeklikler arasında bir başka bağlantı daha kurduğunu kabullenmek zor olmasa gerek.
Not: Filmde Stephen King’in romanından uyarlanan ve Stanley Kubrick’in yönettiği efsane film The Shining- Cinnet’e yapılan göndermeler ayrıca filmde aynı otelin hem de birebir aynıyla kullanılması muhteşem bir ayrıntıydı. Bu arada Art3mis’in yakalandığı sahne The Matrix’te Trinity’in polisler tarafından tutuklanmaya çalışıldığı sahneyle benzerlik göstermektedir. Parzival’ın kullandığı araba Geleceğe Dönüş serisinde kullanılan araçla birebir aynı.
Ready Player One – Başlat (2018) film incelemesi 25. Kare (yedek) kanalında.