Bu yazıda 2008 yılının En İyi Film Oscar’ına sahip No Country for Old Men (2007) üzerinde duracağız. Bu yazıda, ilk bakıldığında doğrudan bir gizem filmi gibi durmasa da aslında derinlemesine analiz edildiğinde içerisinde çok fazla metafor ve bilinmezlik taşıdığı görülen bir film hakkında konuşmak istiyorum. Türkçeye İhtiyarlara Yer Yok olarak çevrilen filmin IMDB puanı ve 2008 yılında almış olduğu üç Oscar ödülü filmin kalitesi hakkında ipucu vermektedir.
Bu yapımı henüz seyretmemiş olanlar için şu uyarıyı yapmak gerekiyor. Aksiyon ve heyecan arıyorsanız bu film size göre değil. Bu sözlerim filmde aksiyon ve heyecan olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak filme salt bir aksiyon yapımı olarak yaklaşmanız sizi yanıltabilir. Film bence zekice kurgulanmış ve hemen her izleyici kitlesine hitap edebilme özelliğine sahip ender yapımlardan birisi. Ben bu filmi üç boyutlu resimlere benzetiyorum. Seyircilerin bir kısmı biraz durağan da olsa bir macera filmi seyrettiklerini düşünebilirler. Ancak film aynen üç boyutlu resimler gibi içerisinde çok katmanlı gizemler barındırmakta ve bu gizemler filme öyle ustaca yerleştirilmiş ki seyircilerin bunları ilk bakışta fark etme olanağı oldukça düşük.
Yazının bundan sonrası spoiler içeriyor.
Film para ya da bir cinayet etrafında kontrolsüzce gelişen olaylardan ibaret değil
Bu, filmin görünen ve herkese hitap eden yüzü. Filmin adından da anlaşılacağı üzere aslında bu yapımda; değişmeyen tek şey olan değişimle birlikte oluşan yeni dünya düzeninin içerisinde artık kendisine yer bulamayan ve kendisini dışlanmış hisseden emekli bir şerifin içsel kavgası anlatılmaktadır.
Filmin açılışında babasının ve büyükbabasının da şerif olduğu öğrendiğimiz Tom Bell’in eskiye olan özlemini içeren cümleleri dinledikten sonra onun silah bile taşımadıklarını söylediği bazı eski şerifleri kastederek şöyle dediğini duyarız: “Bugün olsa kendilerini nasıl kabul ettirirlerdi merak ediyorum.” Onların silah taşıma gereği duymadan kendi otoritelerini topluma kabul ettirebilmeleri Tom’un şu an anlayamayacağı bir durumdur. Tom kendi döneminde işlenen suçlara anlam verebilmekte zorlanmaktadır. Üstelik bu düşüncesinde yalnız değildir. Onunla aynı yaşlarda olduğu görülen bir arkadaşı otelde işlenen cinayeti kastederek katilin yaptıklarına inanamadığını söyler. Onun bu sözlerinden sonra Tom’un derin düşüncelere daldığı görülür.
Evet, Tom acı da olsa artık ihtiyarlara dünyada yer olmadığı gerçeği ile yüzleşmektedir. Zaten emekli olmaya karar verdikten sonra suçların ve suçluların artık değiştiğini hatta kendisinden daha iyi olduklarını söyler. Tom kelimenin tam anlamıyla eskiyi ve eski metotları temsil etmektedir. Örneğin bu sahnede adeta bir Kızılderili gibi iz sürdüğünü, buradaysa parmağıyla dokunarak kamyonetin arkasındaki maddeyi teşhis ettiğini görmekteyiz . Bir diğer sahnede Tom’un duvara yansıyan gölgesinin düello yapan bir kovboy duruşuna benzediği görülmektedir.
“Bu dünyanın bir parçası olacağım”
Yeni dünya düzeninde kendisine yer bulmaya çalışan Tom filmin başında her şeye rağmen bu işi yapanların şöyle söylemesi gerektiğini ifade eder “Bu dünyanın bir parçası olacağım.” Final sahnesinde Tom’u bu cümleyi söylediği ana gönderme yapılan bir resmin altında karamsar bir yüz ifadesiyle otururken görürüz. Böylece onun artık toplumun bir parçası olamadığını anlarız. Yüzünde endişe ve ne yapacağını bilememe ifadeleri görmekteyiz. Karısına ata binmeyi teklif eder. Bu teklifi kabul görmeyin ev işlerine yardım etmek istediğini söyler. İşte tüm bunlar dünyada kendisine yer arama çabalarıdır.
Final sahnesinde Tom’un karısına anlattığı hikâyeyi dinliyoruz
Bu hikâyenin aslında ne anlama geldiğini kavrayamayanlar girişte bahsettiğim üç boyutlu resimleri göremeyen kişilerdir. Bu rüya sahnesi sayesinde filmde olanlara tam olarak bir anlam verme şansı yakalamaktayız. Filmin efsanevi kötü karakteri Anton başta olmak üzere diğer karakterler Tom’un emekli olduktan sonra yeni dünya düzenini, suçları ve suçluları anlamlandırma çabalarıdır. Katil Anton’un görüldüğü son sahneden Tom’a yapılan bu kamera geçişi aslında bu duruma bir göndermedir. Bir başka sahnede filmin ana karakterlerinden olan Moss otele girdiğinde orada gördüğü kediye dikkatle bakar.
Çünkü bu kedi Tom’a kendi babasının evinde göreceğimiz kedileri hatırlatmıştır. Tom, Anton’un öldürdüğü bu adamın aracına ait detayları ve olayın nasıl geliştiğini bir çırpıda sıralar. Yanındaki genç polisin tahmin bile edemeyeceği detayları bilme nedeni zaten bunları kendisinin hayal etmesidir. Filmde Tom’un babasıyla olan konuşması ve final sahnesi dışında gerçek dünyaya ait bir sahne bulunmadığını söyleyebiliriz.
Tom’un Zamanı Anlama Çabaları
Tom’un kendi zamanında işlenen suçlara bir anlam veremediğini kendi ağzından dinlemiştik. Tom, katıksız bir psikopat ve kötü olan Anton’un daha önce oturduğu koltuğa kendisini oturtur; onun yaptığı gibi eline süt alır ve televizyondaki yansımasına bakar. Aslında onun ne düşündüğünü anlamaya çalışmaktadır; tıpkı Anton’un Moss’un ne düşündüğünü anlamaya çalışması gibi… Bu arada Anton’un ekrana yansıyan görüntüsünde herhangi bir kırılma olmazken; Tom’un görüntüsünün kırılmaya uğradığını ve çift olduğu görürüz. Buna benzer bir görüntüyü ilerki bir sahnede tekrar görmekteyiz. Bu ince ayrıntı asıl karakterin Tom olduğunu ve Anton’un onun bir hayali olduğunu göstermektedir. Bu görüntüyü şöyle de yorumlayabiliriz. Anton düşünceleri ve amacı ya da prensipleri net olan birisidir. Bu yüzden kendisini olduğu gibi görür. Ancak Tom’un aklı oldukça karışık ve yaşadığı dünyayı net olarak algılayabilen birisi değildir. Bu yüzden kendisini televizyon ekranında net olarak göremez; ekrana aynen kendi iç dünyası gibi karmaşık bir görüntü yansır.
Şimdi biraz da Anton tiplemesi üzerinde konuşalım
Anton zaafları olmayan, film boyunca yüzünde soğuk bir ifade bulunan, adeta yorulma bilmeyen bir terminatör gibi hiç durmadan hedefini arayan, birden bire ortaya çıkan, geçmişi, ailesi, yaşadığı yer ve hatta geleceği hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığımız bir tipleme. Ona karakterden ziyade tipleme demenin daha uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü karakterlerin zaafları, iniş ve çıkışları, değişim geçirdiklerini zamanları olur. Ancak tiplemeler böyle değildir. Masallarda bulunan kişiler birer prototiptir. Keloğlan her zaman iyidir; ya da Şirinlerin peşindeki Gargamel her zaman kötü kalplidir. Bunlar asla değişime uğramaz. Aynen bunlarda olduğu gibi Anton da prensiplerinin uğruna yaşayan ve onlar için cinayet işleyen birisidir; para umurunda bile değildir. Onu ölümün simgesi olarak düşünebiliriz.
Anton gerçekten çok karanlık bir kişilik
Az önce söylediğim gibi nereden geldiği ya da nereye gittiği asla bilinmez. Onun geldiği yeri tahmin etmeye çalışan sıradan bir satıcının bu cümleleri bile Anton’un rahatsız etmek için yeterlidir (21:15). Aradıkları paranın peşine başka birisini daha takan işvereni gözünü bile kırmadan öldürür. Onun bu yaptığını saçmalık olarak niteler (01:31:05). Tavırları nettir. Asla tereddüt göstermez. Çünkü o bir tiplemedir; karakter olsaydı tavizler verdiğini görebilirdik.
Bu sahnede kendisine yardımcı olan sempatik bir köylüyü, arabasını almak için gözünü bile kırpmadan öldürdüğünü anlarız. Çünkü onun arabasına ihtiyacı vardır. Bu durum köylüyü doğrudan bir hedef haline getirmektedir. Köylü için yazı tura atmama nedeni budur.
Bir başka sahnede Carla, Anton’un yüzüne bakarak kendisini incitmesi için hiçbir nedeni olmadığını söyler. Aslında bu doğrudur ama Anton söz verdiğini söyleyerek onu öldürmekte kararlı olduğunu gösterir. Konuşmanın gidişatından ve evden çıkarken ayakkabısına kan bulaşıp bulaşmadığını kontrol edişinden onun Carla’yı öldürdüğünü anlarız.
Sonuç olarak Anton tiplemesini aslında Tom’un yaşadığı dönemin katillerini anlama çabası olarak düşünebiliriz. O, prensipleri olan ve hayaleti andıran bir katildir. Katillerin bir kısmı diğer insanları prensipleri için öldürmektedir. Bir kısmı diyorum çünkü Moss ilerleyen sahnelerde uyuşturucu satıcıları tarafından öldürülür. Tom tüm cinayetlerin prensiple açıklanamayacağını tabi ki bilmektedir.
Anton’un burada bahsettiğimden ve görüldüğünden çok daha fazla gizem barındırdığına emin olabilirsiniz.
Filmde olayların etrafında döndüğü bir diğer tipleme Mos
Onun yaptığı şeyin temelde hırsızlık olduğunu söylemek yanlış olmaz. Sonuçta kendisine ait olmayan yüksek miktardaki kanlı parayı hem de mafyanın onun peşine düşeceğini bile bile çaldı ve büyük bir risk aldı. Filmi seyrederken belki hepimiz onun vermiş olduğu bunca çaba karşılığında parayla kaçabilmesini istemedik değil. Ancak bu kara para hiç kimseye yar olmaz; adeta ona dokunan ya da onu çalmaya çalışan herkes ölür. Bunun tek istisnası Anton’dur ki zaten onun paranın cazibesine kapılmadığını sadece iş için onun peşinde olduğunu biliyoruz.
Rüya ve Yaptığı Çağrışımlar
Bence rüya kısmında görülen para; başarıyı, arzuları ya da ulaşılmak istenilen hedefleri temsil etmektedir. Hedefinize ulaşırken meşru olmayan yolları kullanır ve başkalarının haklarını ihlal ederseniz sonunuz iyi olmaz, mesajı verilmektedir. Dikkat ederseniz Tom ilk rüyada babasının kendisine para verdiğini ancak bu parayı kaybettiğini söyler. Sözlerinden onun parayı çok önemsemediğini anlarız. Çünkü o ihtiyar adamdır ve şu an içinde bulunduğu düzene ait değildir. Ancak rüyada para için başkalarının ölmesine göz yuman, ailesini tehlikeye atan bir tipleme yani Moss bulunmaktaydı. Bunun dışında genç jenerasyon diyebileceğimiz kişilerin para yani menfaat için birbirlerine düştüğünü gördük. Tom parayı kaybettiğini söylerken aslında kendisinin bu kişilerden farklı olduğunu ima etmektedir.
Rüyasında gece vakti dağlarda ata bindiğini söyleyen Tom’u daha önce dağda ata binerken görmüştük. Gece vakti diye vurguladığı an; bize Moss’un çatışmanın yaşandığı yere dönüş zamanını hatırlatır. Tom rüyasını anlatmaya devam eder: Dağların arasından bir geçitten geçmeye çalıştığını söylemektedir. Bahsettiği bu geçidin Anton’un araçla geçtiği köprü olduğunu söyleyebiliriz. Tom rüyasında havanın soğuk olduğunu ve babasının battaniyeye sarılı olduğunu söyler. Bu tasvirler nehrin soğuk sularını ve nehirde ıslanmış, üşümüş sonra da battaniyeye sarılarak ısınmaya çalışan bir kişiyi anlatmaktadır. Rüyasında bahsettiği bir diğer ayrıntı olan boynuz ve içerisindeki ateş arabaların üzerindeki spot ışıklarıdır. Bu spot ışıkları aracın üzerinde yer aldıkları için onları boynuzlara benzetmektedir. Bu ışıklar aynı zamanda Anton’un tuttuğu el fenerine de bir gönderme olabilir. Onu ay ışığına benzetmesi bize bu sahneyi de hatırlatmaktadır. Aracın ışıklarını gökyüzü ile birlikte düşününce onu ay ışığına benzetmek mümkün olabilir.
İhtiyarlara Yer Yok film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.