İlk Yenilmez Kaptan Amerika (2011)
Marvel evreni üzerine çekmeyi düşündüğüm videoların birincisi Kaptan Amerika’nın doğuşunu anlatan ve 2011 yılında çekilen İlk Yenilmez: Kaptan Amerika… Bilindiği gibi Marvel evreni filmleri kendi içerisinde bir kronolojik sıralamaya sahip. Bu sıralamadaki ilk film 1940’larda geçen Kaptan Amerika İlk Yenilmez. Marvel Evreni incelemelerine bu filmle başlamamın temel mantığı bu.
Şimdi Kaptan Amerika İlk Yenilmez’i konuşmaya başlayalım.
Bu film Kaptan Amerika’nın doğuşunu ve güçlerine nasıl kavuştuğunu anlatıyor… 1940’larda geçen bu hikâyede şu an için küçük bir cüsseye sahip olan ama ilerde Kaptan Amerika’ya dönüşecek olan Steve’in tam beş farklı şehirlerde farklı isimlerle orduya alınmak için müracaat ettiğini görüyoruz.
Steve bir taraftan bu mücadeleyi vermektedir ama kendisi astım gibi hastalıkları sahip olduğu için onun bu çabaları bir sonuç vermeyecek ve hiçbir şekilde orduya kabul edilmeyecektir. Bu arada onun kendisini savunamayacak kadar güçsüz olduğu için başkalarından dayak yediğini de görmekteyiz.
Onun orduya katılmak için verdiğin bu mücadele ilerde onu Kaptan Amerika’ya dönüştürecek Dr. Abraham’ın dikkatini çeker. Peki neden? Orduda onca kaslı güçlü iri yapılı adam varken doktor neden bu cılız ve hastalıklı kişiyi seçmiştir?
Bunu sadece biz değil Steve de merak etmektedir. Doktorun süper askere dönüşecek kişide olmasını istediği şey kas gücü yani fiziksel güç değildir. Formül zaten işin o kısmını halledecektir. Hatırlarsanız doktor ilk karşılaştıklarında Steve’e bir soru sormuştu. Bu soruya Steve’in vereceği vereceği cevap doktor için çok önemliydi. Soru şuydu: “Nazi öldürmek istiyor musun?” Steve şöyle cevap verir: “Ben kimseyi öldürmek istiyorum. Zorbaları sevmem. Nereli oldukları önemli değil.”
Bu cevap en başta onun aklını ve vicdanını kullanabildiğini göstermektedir. Savaş ortamında ve herkesin Nazilerle savaşmaya gittiği bir anda bunu söylemek kolay değildi.
Steve’in doktorun aradığı bir diğer özelliğe de sahip olduğunu bir başka sahnede görüyoruz. Steve’in bu programa seçilmesinin doğru olmadığını savunan Albay Phillips, savaşların cesaretle kazanıldığını söyledikten hemen sonra kendi seçimi olan kaslı askerin ne kadar cesur olduğunu ispatlamak için ortaya sahte bir el bombası attı. İşte o an Steve cılız bir bedene sahip olsa da ne kadar büyük bir yüreğe sahip olduğunu herkese gösterdi. Herkes kaçarken o el bombasının üzerine yatarak kendi ölümü pahasına diğerlerini korumak istedi ve herkesi kendisine hayran bırakmayı başardı.
Bu arada onun yedi yıldır hiç kimsenin alamadığı bayrağı tereyağından kıl çeker gibi alabilmesi onun ne kadar pratik bir zekaya sahip olduğunu da gösterdi. Tüm bu askerlerin itiş kalkışında ne kadar güçlü olursa olsun hiç kimsenin onu alma şansı yoktu. Çünkü direğe tırmanan kişiyi mutlaka diğerleri aşağıya çekecekti. Ama zekasını konuşturan Steve kargaşaya karışmadan kenarda bekledi ve herkes çekildikten sonra bayrağı pratik bir hamleyle alıverdi.
Burada şöyle bir soru aklımıza gelebilir: Steve süper askere dönüştükten sonra yani formülün başarısı kanıtlandıktan sonra aynı formül neden diğer askerlere de uygulanmadı? Formülün yapımcısı Doktor Abraham ne yazık ki bir Nazi ajanı tarafından öldürüldü. Dolayısıyla süper asker formülü de onunla birlikte ölmüş oldu.
Ajan Carter’ı bir sahnede Doktor Abraham olmadan yeni bir formül yapmanın yıllar alacağını söylerken görüyoruz. Bu arada filmin sonunda Steve’in 70 yıl sonra uyandığını ve hala tek süper asker olduğunu düşünürsek formülün bu 70 yıllık süre içerisinde tekrar bulunamadığını söyleyebiliriz.
Steve süper askere dönüştükten sonra diğer askerlerin ve komutanlarının onun yeteneklerinin tam olarak farkında olmadığını görüyoruz. Komutanları onu küçümsemekte ve tek kişinin savaşın kazanılması için yeterli olmadığını düşünmektedirler. Onu cepheye göndermek yerine orduya bağış yapılması için düzenlenen showlara çıkma görevi verme nedenleri budur. Bu showlara çıkarken ona bir kostüm giydirirler ve bir de sahne isim bulurlar: Kaptan Amerika…Evet, Kaptan Amerika ismi ilk kez sahnede düzenlenen show-larda kullanılmıştır.
Steve bir süre bu showlarda kendi ülkesine ve ordusuna hizmet eder. Ama yeteneklerinin farkında olduğu için bu onu uzun süre oyalayabilecek bir görev değildir. Üstelik diğer askerlerin onunla dalga geçtiğine de şahit oluyoruz.
Bu arada Steve’ni showlar sırasında kullandığı Kaptan Amerika ismini benimsediğini anlıyoruz. Steve tutsak askerleri kurtardığı sahnede ona ismini sorduklarında “Kaptan Amerika” diye cevaplamıştır. Aslında bu sahne onun ağzından bu ismi ilk kez duyduğumuz andır.
Kaptan Amerika’nın kendisini bulmasında ya da kendisi olmasında en etkili kişi bence Ajan Carter… Steve gösterilerde tırnak içinde “maskotluk” yaparken onun yanına geldi biraz ağır da olsa ona şöyle söyledi: “Kobay faresi ya da dansçı maymun olmak… Seçeneklerin sadece bu mu?” “Bence kaderinde bundan fazlası var.” Bence onun bu inanılmaz bir öngörüydü. Onun böyle davranması bir kere Steve’i inanılmaz cesaretlendirdi. Kendisinin daha hızlı farkında olmasına bağladı. Ajan Carter olmasaydı Steve belki daha uzun süre maskotluğa devam edecekti çünkü yaptığı işi kabullenmiş bir Steve görüyoruz. Ajan Carter onun içindeki potansiyeli harekete geçiren kişidir.
Ayrıca Kaptan Amerika’nın esir askerlerin yanına gitmesi için Stark’la görüşerek uçak ayarlayan kişi de Ajan Carter’dır. Kaptan Amerika işte bu açından ona gerçekten çok şey borçlu. Bu arada Kaptan Amerika ve Peggy arasındaki duygusallığı da gözden kaçırmamak gerekiyor. Kaptan Amerika’nın onun fotoğrafını sürekli yanında taşıması, filmin sonunda uçak düşerken onunla konuşması ve dans için sözleşmesi filme duygusallık katan yönlerdi. Kaptan Amerika’nın 70 yıl sonra uyandığında hala bu randevuyu hatırlaması onu ne kadar sevdiğini göstermektedir.
Bu arada Peggy onu başkasıyla öpüşürken gördüğünde aslında ne kadar sinirlendiğini o an göstermedi ama daha sonra kalkan denemesinde ona defalarca ateş ederek adeta sinir boşalması yaşaması gerçekten güzel bir sahneydi.
Biraz da filmin kötü adamından bahsetmek gerekirse özellikle Matrix’ten ve Yüzüklerinde Efendisinden tanıdığımız Hugo Weaning’ın her zamanki gibi muhteşem bir oyunculuk sergilediğini söylemek gerek. Film boyunca duyduğumuz Alman aksanlı İngilizcesi beni mest etti diyebilirim. Onun doktor kelimesini telaffuz edişini tekrar tekrar dinlediğimi saklayamam.
Onun Schmidt yüzünü çıkararak Red Skull’a dönüştüğü sahne çok sağlamdı. Schmidt’in yüzünü ateşe atması artık onu Red Skull olarak seyredeceğimizi gösterdi.
Onun tanrı rolüne soyunduğunu ve güç peşinde olduğunu söyleyebiliriz. Kötü adamların karakteristik özellikleri onda da var. İleri derecede narsis… Tüm bu savaş karmaşası içerisinde kendi portresini çizdirmeyi unutmadığını görüyoruz. Red Skull, tüm insanlığın düşmanı ya da Red Skull’ın düşmanı tüm insanlık… Nazi askeri onun haritasında Berlin’i de görünce adeta şok olmuştur çünkü o kendi bulunduğu ülkenin başkentini bile yok etmeyi planlamaktadır. Doktor onun hedefinin her yer olduğunu söyleyerek onun ne kadar çılgın olduğunu gözler önüne seriyor.
Kaptan Amerika İlk Yenilmez film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.