25.6 C
İstanbul
KategorilerAksiyonBulut Atlası - Cloud Atlas Film İncelemesi

Bulut Atlası – Cloud Atlas Film İncelemesi

Bulut Atlası (2012) Hayatın Sadece Sana Ait Değildir

Bu yazıda kariyerlerinde Matrix serileri başta olmak üzere pek çok sıra dışı ve kaliteli yapıma imza atmış olan Wachowski kardeşlerin yapımcılığını üstlendiği Bulut Atlası – Cloud Atlas (2012) filmi üzerinde konuşmak istiyorum. (Filmde 3 yönetmen bulunmaktadır.)

Birbirinden ünlü ve yetenekli oyuncuların rol aldığı bu film seyircileri üç saate yakın bir süre ekrana bağlamayı başarıyor ancak gerek çok karmaşık bir kurguya sahip olması gerekse reenkarnasyon ve kuantum fiziğinin çoklu evren teorilerine sıkça göndermelerde bulunması filmin seyirciler açısından kolaylıkla anlaşılabilmesine engel olmaktadır.

Filmde birbirinden farklı zaman dilimlerinde ve farklı yerlerde yaşayan altı farklı kişinin öyküsü anlatılmaktadır. Film, eğer bu hikâyeleri birbirlerinden bağımsız olarak anlatsa ve vermek istediği mesajları o şekilde verseydi bu kadar karmaşık bir kurguya sahip olamazdı. Filmi hem yapımcılar hem de izleyiciler açısından oldukça zorlayan en can alıcı nokta tüm bu öykülerin birbirleriyle inanılmaz bağlantılar içermesi. Bu bağlantılar sadece öykülerdeki olayların zamana ve şartlara göre değişim geçirerek karşımıza çıkması değil. Tüm hikayeler birbirleriyle bazı fiziksel bağlantılar da içermektedir. Öyküler arasındaki bu bağlantılar kurguyu daha da derinleştirirken yapımcılar bununla yetinmeyerek reenkarnasyon ve çoklu evren teorilerine göndermeler yapmış ve filmin kurgusuna bir derinlik katmanı daha eklemişlerdir. Tüm bunların yanında oyuncuların her hikayede farklı bir rol üstlenerek karşımıza çıkması saymış olduğum çok bilinmeyenli denklemlere bir bilinmeyen daha eklemekte ve onu daha da karmaşık bir hale getirmektedir.

Bulut Atlası, bence belki de sinema tarihi boyunca yazılmış en karmaşık senaryolardan birisini alnının akıyla vizyona aktarmayı başarmış. Alkışlar, böylesine zor ve riskli bir senaryoyu çekmeyi göze alan ve bunu başarıyla sonuçlandıran film yapımcılarına…

Bu inceleme filmi hiç seyretmemiş olanlar için değil; aksine filmi daha önce seyretmiş ve filmde neler olduğunu anlamak isteyenler için hazırlanmıştır. Yani yazıda bolca spoiler yer alıyor.

Filmde anlatılan hikayeler ve bunların kahramanlarına göz atalım.

Bildiğiniz gibi filmde anlatılan altı farklı hikaye bulunmaktadır ve bunlar filmin başındaki kısa girişi hariç tuttuğumuzda kendi içerisinde kronolojik sıralamaya uyarak ilerlemektedir. Bu hikâyeleri zamansal olarak şöyle sıralayabiliriz.

1840’ların Amerika’sında geçen ilk hikaye örgüsü Amerika’da yaşayan genç avukat Adam’ın etrafında şekillenmektedir. Genç avukat yolculuk yaptığı gemi kaza geçirdiği için bir süre Pasifik adalarında beklemek zorunda kalır ve bu sırada adadaki kölelerin yaşamlarına şahit olur.

1930’larda geçen ikinci hikâyenin ana karakteri Belçika’da yaşayan ve hiç parası olmayan ancak zenginlik hayalleri kuran genç ve yetenekli müzisyendir Robert Frobisher.

Üçüncü öykü 1970’lerde Kaliforniya’da yaşayan ve bir nükleer santralin üzeri kapatılmak istenilen sırlarını araştıran cesur ve gözü pek gazeteci Luisa Rey’in başından geçenleri anlatmaktadır.

Dördüncü öyküde 2010’lu yıllarda İngiltere’de yaşan yaşlı yayıncı Timothy’i izleriz. Timothy’nin başı kendisini zengin eden bir yayın sonrasında Dertmont adlı belalı birisinin kardeşleriyle derde girer.

Beşinci öykümüz 2140’ların Seul’unde yani Kore’de geçmektedir. Kapitalizmin evrimleştiği son noktayı gösteren bu öyküde Sonmi 451 adlı hizmetçi klonun sisteme isyan edişi ve arkadaşlarıyla birlikte verdiği mücadele anlatılmaktadır.

Altıncı ve son öykü gelecekte ve bilinmeyen bir zamanda geçmektedir. Filmdeki en ileri zaman dilimi bu öyküye aittir. Pasifik adalarında yaşayan Zachry adlı karakter kıyamet ya da büyük çöküş olarak adlandırılan bir olay sonrasında insanlığın ya da uygarlığın kendisini yok edişine şahitlik etmiştir.

Hikayelerin Birbirileriyle Bağlantıları

Şimdi bu hikâyeleri birbirleriyle ilişkilendiren bağlantılara ayrıntılara inmeden göz atalım. Ayrıntılara inmeden, diyorum çünkü hikâyeleri birbirine bağlayan bu detaylar sadece ruhsuz fiziksel tesadüfler ya da rastlantılardan ibaret değil. Bu bağlantılar aynı zamanda düşünsel ve psikolojik göndermeler de içermektedir. Ancak filmde çok fazla detay olduğu için bu bağlantıları adım adım anlatmakta yarar var aksi takdirde kendimizi bu karmaşık kurgunun içerisinde kaybolmuş bir halde bulabiliriz.

İlk hikâyenin kahramanı olan Adam, Pasifik adalarından ayrıldıktan sonra evine gemiyle dönerken başından geçenleri yani anılarını bir günlük tarzında kaleme almaktadır. Onun kaleme aldığı bu günlüğü daha sonra besteci ve müzisyen Frobisher’ın okuduğunu görürüz. Frobisher’ın bu kitabı kaldığı otel odasındaki eski kitaplar arasında bulduğu anlaşılmaktadır. Böylece birinci ve ikinci hikaye birbirine bağlanır.

Frobisher sevgilisi Sixsmith’e yazdığı mektuplarda okumakta olduğu bu anılardan bahseder. Bu mektuplar daha sonra üçüncü öyküdeki gazeteci Luisa’nın eline geçer ve Luisa onları okumaya başlar.

Luisa’nın yanında gördüğümüz ve konuşmalarından romanlara meraklı olduğu anlaşılan bu çocuk, Javier Gomez, ilerki yaşlarında Luisa’nın hayatını anlatan bir biyografi yazar. Onun yazdığı bu biyografiyi dördüncü öykünün kahramanı Timothy’nin tren yolculuğu sırasında okuduğunu görürüz.

Beşinci öyküde, geleceğin Kore’sinde yaşayan ve dördüncü öyküdeki Timothy’nin kendi yaşamını kaleme aldığı öyküsünün canlandırıldığı filmi seyreden klonlar bu filmde geçen cümlelerden çok etkilenirler. Bu cümlelerin barındırdığı felsefe onların değişim ve isyana giden yollarının başlangıcı olmuştur.

Kıyamet sonraki bilinmeyen bir zaman diliminde geçen altıncı öyküdeyse; 2040’lı yılların Koresinde gördüğümüz Sonmi 451 adlı kolonun öğretilerinin kutsallığa büründüğünü ve ona tapıldığını görürüz.

1800’ler yaşayan Adam’a ait ceket düğmesi ondan yüzyıllar sonra yaşayan Zachry’nin elinde görülmektedir.

Yaşlı müzisyenin yaşadığı şatoyu daha sonra yaşlı yayıncının hapsedildiği yaşlı bakım evi olarak görürüz.

Yüzeysel olarak bahsettiğim bu bağlantılar tüm öyküleri hem fiziksel hem de felsefi olarak birbirlerine bağlamaktadır.

Filmde yer alan Reenkarnasyon ve paralel evren göndermeleri nelerdir?

Bilindiği gibi reenkarnasyon kısaca; ölen kişilere ait ruhların başka bedenlerde tekrar dünyaya gelmesi anlamına gelmektedir. Günümüzde özellikle Asya ülkelerinde milyarlarca insan bu inanışa sahiptir. Bulut Atlasında bu inanışa sıkça atıf yapıldığı görülmektedir.

Örneğin III. öyküde 1970’lerde yaşayan Luisa, 1930’larda Robert Frobisher tarafından bestelenen Bulut Atlası adlı senfoniyi daha önce duyduğuna emindir. Luisa’yı bu senfoninin bestelendiği II. öyküde yaşlı müzisyenin genç karısı olarak seyretmiştik. Onun bu senfoniyi hatırlama nedeni budur.

2010’lu yıllarda geçen dördüncü öyküde aslında birbirlerini hiç tanımayan Dermont ve partide yer alan ancak ismi geçmeyen bir Hintli birbirlerini tanır gibi bakışırlar. Çünkü Dermont 1970’lerde geçen önceki hayatında doktordu ve ölmeden önce Luisa’ya aşık olduğunu söylemişti.

1930’larda yaşayan yaşlı besteci kan-ter içerisinde gördüğü bir rüyadan bahseder. Yaşlı müzisyen aslında bu rüyayı anlatırken kullandığı tasvirlerle 2140’ların Kore’sinde bulunan, klonların çalıştığı fast food cafeyi tarif etmektedir.

Bulut Atlası – Cloud Atlas (2012)

Bulut Atlasında ağırlıklı olarak reenkarnasyon göndermeleri olsa da paralel evrenlere işaret eden sahneler de yer almaktadır. Örneğin III. öyküde doktor Isaac, Luisa’ya geçmiş hayat inanışıyla önceden alay ettiğini ancak Luisa’yı ilk gördüğü an nasıl olduğunu açıklayamasa bile onu tanıdığına emin olduğunu söyler. Birinci ve ikinci öykülere baktığımızda bu ikilinin yolu hiç kesişmemektedir. Ancak kıyamet sonrası geleceği anlatan 6. öyküde onların çift olduklarını görmekteyiz. Bu durumda doktor Isaac’ın altıncı öyküyü hatırladığı anlaşılmaktadır. Ancak altıncı öykü henüz yaşanmadığına göre bu durum bizi paralel evren teorisine götürmektedir. Belki bu dünyanın geleceği olarak gördüğümüz kıyamet sonrası gerçeklik, şu an izlediğimiz zaman çizelgesinden daha geride olan paralel bir dünyada geçmekte ve orada ölen doktor Isaac reenkarnasyon yoluyla şu an seyrettiğimiz evrende yeni bedeniyle yaşamaktadır.

Kıyamet sonraki geçen altıncı öyküde geleceği görenlerden birisi olan Meronym, beşinci öyküde gördüğümüz klon Sonmi 451’in şu an kimsenin yaşamadığı ücra bir yarımadada üzüntü içinde öldüğünü söyler. Ancak bizim seyrettiğimiz gerçeklikte Sonmi 451 idam edilerek öldürülmektedir. Ayrıca onun ölürken mesajını sadece dünyaya değil dünya dışı medeniyetlere de ulaştırabildiği için mutlu olduğunu görürüz. Meronym’in yalan söylemek için hiçbir nedeni olmadığına göre onun doğru söylediğini kabul etmek zorundayız. Bu durumda onun anlattı gerçeklik ve bizim seyrettiğimiz aynı gerçeklikler değil. Bu durumu paralel evrenler teorisine güçlü bir gönderme olarak düşünebiliriz.

Bulut Atlası tüm film boyunca bize ne anlatmaktadır?

Bulut Atlası sayısız alt mesaja ve göndermelere sahip olsa da bence filmde seyrettiğimiz tüm bu öyküler iki temel felsefe üzerine inşa edilmiştir. Bunların ilki şu: Zamansal döngüde mekânlar, insanlar, roller ya da teknoloji değişse bile aynı olaylar tekrar tekrar yaşanmaktadır. Anlatılan öyküleri tek tek incelediğimizde temelde her bir öykünün benzer olayları anlattığı görülmektedir. Örneğin III. öyküde kapana kısılan ve özgürlüğünden mahrum olan yaşlı yazarın durumu geleceğin Kore’sindeki klonlarla aynıdır. Ya da 1800’lerde siyahi insanların ve aynı zamanda kadınların aşağılanıp insan yerine bile konmaması yani ırkçılık yapılması geleceğin Kore’sine şöyle yansır: Tüm şehri su basma olasılığı bulunmaktadır ancak ezilmiş ve dışlanmış halk bu risk altında aşağılarda yaşarken zenginler yüksek binalarda güven içerisinde yaşamaktadır. Aynı mantığı kıyamet sonrasında da görürüz. Geleceği görenlerin ada halkını küçümsediği ve onlardan birisini hayatını kurtarmaya bile tenezzül etmedikleri görülmektedir.

Bulut Atlası film incelemesinin tamamını 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.

Son Eklenenler

En Popüler

Joker İkili Delilik İncelemesi | Tam Delirmelik

0
2019 yapımı Joker’in sonrasında sanırım hepimiz büyük beklentiler içerisindeydik Joker: İkili Delilik filminden… Ancak uzun uzadıya konuşulacak bir filmden ziyade bir hayal kırıklığıyla karşılaştık....

Aşk Acıtır: Strange Darling- Sevgilim Kaç İncelemesi

0
Erotik gerilim ve korku etiketlerine sahip Aşk Acıtır: Strange Darling- Sevgilim Kaç, ne kadar az şey bilirseniz o kadar zevk alacağınız türde bir yapım....

Türk Sineması Nasıl Evriliyor: Film Sektöründe İş Yaratma Üzerindeki Etkisi

0
Türk sineması, son yıllarda hem yerel hem de uluslararası alanda büyük bir değişim geçiriyor. Dijital platformların yükselişi, Türk yapımlarının dünya genelinde daha fazla izleyiciye...

Balinanın Bilgisi’nin Dünya Prömiyeri Gerçekleşiyor

0
Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Önder Şengül’ün yazıp yönettiği ilk uzun metraj filmi “Balinanın Bilgisi”nin Dünya Prömiyeri; 8 Ekim 2024 Salı akşamı...
spot_imgspot_img
0BeğenenlerBeğen
1,315TakipçilerTakip Et
0AboneAbone Ol

İlgili Makaleler

YORUM YAPABİLİRSİNİZ

spot_imgspot_img