Aladdin (2019) Yine Yeniden Alaaddin
Aladdin (2019) Yine Yeniden Alaaddin
Şu ana kadar pek çok farklı versiyonu çekilen Alaaddin 2019 yılında Will Smith’in de dahil olduğu yeni bir projede tekrar hayat buldu. Bilindiği gibi Alaaddin Binbir Gece Masalları içerisinde yer alan bir bölüm. Binbir Gece masalları muhteşem bir hayal gücüyle süslenmiş eşsiz bir yapıt. Doğu kültürüne ait olduğu için içerisinde cinler, periler, prensesler, saraylar, sultanlar vs. yer almaktadır. Alaaddin filmlerinde zaten bu unsuların çoğu yer almaktadır. (Bu arada filmin orijinal adı Aladdin; ancak ben yazıda masalın aslına bağlı kalarak Alaaddin şeklinde kullanıyorum.)
Bence bu filmi ön plana çıkaran ve bu kadar çok duyulmasını sağlayan en büyük etken filmde Cin rolünde seyrettiğimiz Will Smith. Eğer filmde o rol almasaydı eminim bu film bu kadar çok günden olamazdı. Alaaddin filmi için ayrılan bütçe tam olarak 183 milyon dolar. Epey büyük bir rakam. Bu bütçenin çoğunun muhtemelen masal ortamını oluşturmak için harcandığı söylenebilir. Diğer yönden Aladdin’in çok büyük bir gişe başarısı yakalayacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Film henüz ilk haftasında yapımcılara sadece Amerika’da 90 milyon dolar kazandırdı.
Yazının bundan sonrası spoiler içermektedir.
Masallar yapısal bağlamda her zaman eğitici içerik barındırırlar. Bu unsur masalların genel özellikleri arasındadır. Aladdin, sonuç olarak bir masaldan uyarlanan bir yapım. İşte bu nedenle filmin baştan sona kadar eğitici değerlere yer verildiği görülüyor.
Filmin hemen başında büyük bir gemiye bakan ve ondan hayranlıkla söz eden çocuklar bir balıkçı (Will Smith) tarafından uyarılıyorlar. Bu balıkçının aslında insana dönüşen CİN olduğunu daha sonra anlayacağız. Balıkçı çocuklara şöyle söylüyor: “O gemi büyük olabilir ama bizim gemimizde ondan olmayan bir şey var.” Bu sahneden sonra balıkçı çocuklara daha önce yaşadığı masalı ya da macerayı anlatmaya başlıyor ve film geçmişi yansıtmaya başlıyor.
En Büyük Zenginlik Nedir?
Filmde asıl zenginliğin gerçek bir dosta sahip olmak olduğu vurgulanıyor. Lambanın sahibi olan Alaaddin ve Cin arasında zamanla büyük bir dostluk oluşuyor. Filmin sonunda Alaaddin ve Cin, kötü kalpli veziri bu dostluk sayesinde alt edebiliyorlar. Vezir bir ara lambayı ele geçirdiği zaman Alaaddin’i ölmesi için kutuplara gönderiyor ama Cin vezire fark ettirmeden ona uçan halıyı göndererek dostunun kurtulmasını sağlıyor.
Cin, bir ara Alaaddin’e “Tam 1000 yıldır hiçbir sahibime DOSTUM demedim.” diyor. Bunun nedeni Alaaddin’in güç peşinde koşan birisi olmaması. Lambanın o zamana kadarki tüm sahipleri Cin’den güç, makam ve para istemişler. Ama Cin yeni sahibinin öncekilerden daha farklı olduğunu hissediyor.
Cin’in Arzusu
Alaaddin, lambayı bulmadan önce herhangi bir dilek düşünmediği için ne dileyeceğini tam olarak bilemez. Cin’e “Sen benim yerimde olsan ne isterdin?” diye sorar. Cin tam 1000 yıldır o lambanın içinde esir hayatı yaşamaktadır. Ama bundan daha da kötüsü lambanın sahibinin kölesi haline gelmektedir. Bu süre içerisinde onun sayısız sahibi olmuştur. Cin evrendeki en güçlü varlık olmasına rağmen lambanın sihri onu esir haline getirmektedir.
İşte burada masalın eğitici yönü bir kez daha ön plana çıkıyor ve Cin, Alaaddin’in bu sorusunu “Özgür olmak isterdim.” diye cevaplıyor. Cin evrendeki en güçlü yaratık ama onun istediği şey ne zenginlik, ne para ne de sultanlıktır. O sadece özgür olmak istemektedir. Filmin sonunda Alaaddin son yani üçüncü dileğini Cin’i kurtarmak için harcıyor. Bu sayede Cin esaretten kurtularak filmin başında gördüğümüz özgür insana dönüşüyor. Cin daha sonra ilgi gösterdiği ve kendisine çiçek hediye ettiği hizmetçi kızla birlikte yaşamaya başlıyor.
Masal Kahramanı Bir Hırsız Olabilir mi?
Alaaddin aslında şehirin varoşlarında yaşayan ve maymunu kullanarak hırsızlık yapan birisi. Filmin hemen başında onun ve maymunun yaptığı bazı hırsızlık olaylarına şahit oluyoruz. Masallarda eğitici unsurla ön plana çıktığına göre bu durum bir çelişki değil mi? Yani masalın kahramanının bir hırsız olması masal unsurlarına aykırı değil mi? İşte seyircilerde oluşması muhtemel bu algının önüne geçebilmek için Alaaddin’in iyi bir kalbe sahip olduğu vurgulanmaktadır. O, tüm kazancı olan bir kese hurmayı ihtiyaç sahibi birisine gözünü kırmadan verebilecek kadar iyi birisidir.
Alaaddin’in bu kadar iyi kalpli olması filmin hemen başlarında onun için bir ödüle dönüşüyor. Alaaddin Pazar alanında aç çocuklara ekmek veren birisini görüyor. Ancak bu kişinin yani çocuklara ekmek veren kişinin parası olmadığı için zor durumda kalır. Alaaddin onun kim olduğunu bilmeden ona yardımcı olur. Aslında yardımcı olduğu bu kişi kılık değiştirerek halkın arasında dolaşan prensesten başkası değildir. Alaaddin iyi kalbi sayesinde farkında olmadan prensesle tanışma fırsatı yakalıyor.
Filmde Kullanılan Büyü Unsuru
Büyü Binbir Gece masallarında genelde kötü tiplemelerin sıkça kullandığı bir unsurdur. Bu filmdeyse kötü kalpli baş vezir Cafer; sultana karşı büyü silahını kullanıyor. Elindeki sihirli asasıyla sultanı etkisi altına alarak ona isteklerini yaptırmaya başlıyor.
Bir diğer taraftan kötü vezirin efsanevi mucizeler mağarasının içinde bulunan lambanın peşinde olduğu da anlaşılmaktadır. Cafer, tüm kötü adamlar gibi daha çok güç peşinde. Onun lambayı bulmak için görevlendirdiği ancak bundan başarısız olan bir adam vezire şöyle söylüyor: “O mağarada istediğiniz şey ne olabilir? Siz zaten ülkenin en güçlü ikinci adamısınız.” Cafer içinde bulunan ve doymak bilmeyen hırsını ortaya döken şu cümleleri sarf ediyor: “İkinci adam mı? Bu bana yetmez… Ben en güçlü olmak istiyorum!” Zaten onun bu bu güç takıntısı finalde kendisinin sonunu getiren şey olacak.
Tüm Kapıları Açan Bir Anahtar: İyilik
Masalda yani filmde iyi bir kalbin tüm kapıları açtığı filmin pek çok yerinde özellikle belirtiliyor. Örneğin prensesin yanında duran korkutucu kaplan ülkeyi ziyarete gelen bir prense hırlıyor. Prensin amacı Prenses Yasemin’i bir mal gibi satın almaktı ve iyi kalpli birisi değildi. Ama aynı kaplan Alaaddin’e yakınlık gösteriyor.
Cin, Alaaddin’i Prens Ali’ye dönüştürdüğünde Alaaddin ona “Bu şehirde yaşayan herkes beni tanıyacak.” dese de Cin şehirdeki hiç kimsenin onu tanıyamayacağını ve CİN SİHRİNİN böyle çalıştığını söylüyor. Gerçekten de Alaaddin, Prens Ali kılığında şehre geldiğinde ne prenses ne kral ne de kötü vezir Cafer onu tanıyamıyorlar. Ama KAPLAN ona yaklaştığı an Alaaddin’i tanıyor ve onu yalamaya başlıyor. Çünkü Alaaddin iyi bir kalbe sahip.
Güç Alaaddin’i Esir Almaya Başlıyor
Alaaddin prense dönüştükten sonra insanların ona saygı göstermeye başladığını görünce gücün büyüsüne kapılmaya başlıyor. O eski haline dönerse hiç kimsenin onu umursamayacağını düşünüyor. Bu nedenle ne sultana ne de prensese gerçeği söylemiyor. Cin’e “Artık Alaaddin öldü. Ben Prens Ali’yim ve böyle devam etmek istiyorum.” diyor.
Ama CİN “Sevdiklerine yalan söyleyemezsin. Hayatını bir yalan üzerine kuramazsın.” diyerek bu dostunu uyarmaya çalışıyor. Ancak onun bu sözleri Alaadin’i kendine getirmeye yetmiyor. Ama gelişen olaylar neticesinde Alaaddin Cin’in haklı olduğunu anlıyor ve tekrar kendisi oluyor. Hatta Alaaddin’in son dileği zengin olmak ya da ülkenin kanunlarını değiştirerek prensesle evlenebilmek olmuyor. O, üçüncü ve son hakkında Cin’in özgürlüğünü diliyor. Cin onun bu dileğine çok şaşırsa da hemen yerine getiriyor ve bir insana dönüşüyor.
Aslında Alaaddin burada büyük bir fedakarlık örneği sergiliyor. Kendisini değil Cin’i düşündüğünü herkese göstermiş oluyor. Tabi ki masal onun bu fedakarlığı ödülsüz bırakamazdı. Çünkü eğitici değerler bunu gerektiriyor. Prenses, SULTAN olmayı hak ettiğini ispatladığı için babası tarafından ülke gelenekleri yıkılarak yeni SULTAN ilan ediliyor. Böylece prenses ve Alaaddin’in evlenmesi için engel olan tek şey ortadan kalkmış oluyor (Kanunlara göre bir prenses sadece bir prensle evlenebilir.).
Prensesin Seçimi ve Güç Arzusu
Burada benim dikkatimi çeken önemli bir nokta var. Film defalarca şahit olduğumuz kadarıyla prenses o yaşına kadar hep sultan olma hayali kurmuş. Ülkeyi çok iyi yöneteceğini, en mutsuz kişi kadar mutlu olacağını söylüyor ama ne söylerse söylesin sonuçta o da güç peşinde. Vezirin istediği güç kendisi için ama prensesin arzusu halkı iyi yöneten bir yönetici olabilmek. Bu önemli bir fark ama temelde her ikisi de güç istiyor. Örneğin bu istek Alaaddin de hiç yok.
Masal prensesin bu güç tutkusunu onun iyi bir idareci olacağını vurgulayarak meşru gösteriyor ama bence bu bence masal için iyi bir mesaj olmamış. Prenses filmin sonunda Alaaddin’in çekip gitmesine ses çıkarmıyor. “Ben prenses felan olmak istemiyorum; ben Alaaddin’i istiyorum, onu seviyorum.” demiyor. Alaaddin’in peşinden ancak SULTAN ilan edildiği zaman koşuyor. Peki, ya SULTAN olamasaydı? Dediğim gibi bence o istediği makamı sevdiği kişiden daha çok arzulayan birisi. Filmin bu yönünü eğitsel yönden açıdan beğenmedim.
Tüm masallar mutlu bitmek zorundadır. Bu masalların değişmez kuralıdır. Bu film de tüm masal gibi mutlu sonla bitiyor. Prenses ve Alaaddin sonunda evleniyorlar. Ancak film masalın aslına uygun olarak ne yazık ki mutluluğu zenginlikle ve sultanlıkla eşdeğer göstererek bitiyor. Ama bu durum iyi kalpli Alaaddin’in aldığı bir ödül olarak gösterildiği için çok da göze batmıyor.
Alaaddin eğlenceli bir yapım ve iki saat boyunca sizi masalımsı bir atmosferin içerisine çekmeyi başarıyor. Ama tekrar etmek gerekirse filmde With Smith olmasaydı belki bu kadar konuşulmaz ve gündem olmazdı. O yüzden filmi seyredecekseniz büyük beklentileriniz olmasın. Alaaddin, efektleri, müziği ve oyunculukları güzel bir film. Ama bundan fazlasını beklemek doğru değil.
Alaaddin film incelemesini 25. Kare Youtube kanalından seyredebilirsiniz.